ABD'de Savaş Bakanlığı tartışmaları

ABD'de Savaş Bakanlığı tartışmaları
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Dr. Osman Gazi Kandemir 
Stratejik Analist / Independent Türkçe 

Amerika Birleşik Devletleri'nde son dönemde gündeme gelen "Savunma Bakanlığı" adının eski "Savaş Bakanlığı" adıyla değiştirilmesi önerisi, sadece terminolojik bir tartışmanın ötesinde, ülkenin dış politika felsefesindeki olası değişimleri ve bu değişimin küresel yankılarını gündeme getiriyor.

Başkan Donald Trump'ın bu konudaki açıklamaları hem iç politik hesapları hem de uluslararası algıları derinden etkiliyor.

Tarihsel kökler: Savaştan savunmaya geçiş

ABD'nin askeri yapısı, 1789 yılında ilk Kongre'nin Dışişleri, Hazine ve Savaş Bakanlığı olmak üzere üç bakanlık kurmasıyla şekillendi.

Savaş Bakanlığı, kuruluşundan itibaren öncelikle Kara Kuvvetlerini yönetmekten sorumluydu ve 1798'de ayrı bir Donanma Bakanlığı kurulana kadar askeri organizasyonun temel taşını oluşturuyordu.

İkinci Dünya Savaşı, ABD'nin askeri organizasyonundaki parçalı yapının operasyonel etkinliği nasıl engellediğini açıkça gösterdi.

Askeri liderler ve Başkan Harry Truman, bu durumun ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğunu kabul ederek, 1947 Ulusal Güvenlik Yasası'nı hayata geçirdi.

Bu yasa, daha merkezi ve birleşik bir komuta yapısı oluşturmayı amaçlıyordu.

1947 yasası ile Savaş Bakanlığı, Ordu ve Hava Kuvvetleri Bakanlığı olarak ikiye ayrıldı ve Donanma Bakanlığı ile birleştirilerek başlangıçta Ulusal Askeri Kuruluş (National Military Establishment - NME) adını taşıyan tek bir çatı altında toplandı.

1949'da ise bu yapı "Savunma Bakanlığı" (Department of Defense - DoD) olarak yeniden adlandırıldı.

İsim değişikliğinin felsefi boyutu

Bu isim değişikliğinin arkasında sadece pratik değil, derin felsefi nedenler de yatıyordu.

Soğuk Savaş'ın başlangıcı ve nükleer silahların ortaya çıkışı, büyük güçler arasında doğrudan bir "savaş"ın artık akılcı bir seçenek olmadığı yeni bir stratejik manzara yaratmıştı.

Bu yeni dönemde stratejik öncelik, güç projeksiyonundan caydırıcılığa, yani üstün askeri güç yoluyla çatışmaları önlemeye kaydı.

"Savunma" terimi, savaşmaktan ziyade ulusal güvenliği koruma ve potansiyel düşmanları caydırma misyonunu ifade etmek için seçildi.

Bu kavramsal değişim, aynı zamanda askeri güç üzerinde sivil liderliği de vurguladı.

Benzer dönüşümler İspanya gibi ülkelerde de yaşandı ve bu değişim küresel bir fenomen haline geldi.

Trump'ın önerisi: Retorik mi, politika mı?

Başkan Donald Trump, Savunma Bakanlığı adını "Savaş Bakanlığı" olarak değiştirmeyi düşündüğünü birkaç kez dile getirdi.

Bu önerisinin gerekçesi olarak, "Savunma Bakanlığı" adının kendisine "iyi gelmediğini" ve "Savaş Bakanlığı" adının "daha güçlü bir ses" taşıdığını ifade etti.

Ayrıca, "Savunma"nın "fazla savunmacı" olduğunu ve ülkenin gerektiğinde hem savunmacı hem de saldırgan olması gerektiğini belirtti.

Trump, bu değişikliğin gerekçesini geçmişteki askeri zaferlerle ilişkilendirerek sundu:

Birinci Dünya Savaşı'nı, İkinci Dünya Savaşı'nı kazandık, adı 'Savaş Bakanlığı'ydı.

Bu söylem, karmaşık jeopolitik sorunları basitleştiren ve belirli bir politik tabanı harekete geçirmeyi amaçlayan bir retorik aracı olarak değerlendiriliyor.

Uluslararası tepkiler ve endişeler

Bu tartışma uluslararası alanda geniş yankı uyandırdı ve müttefikler ile akademik çevrelerde eleştirel bir yaklaşımla karşılandı.

Avrupa'da özellikle dikkatle izlenen bu gelişme, farklı perspektiflerle değerlendiriliyor.

Almanya'da kamuoyunda "Savaş Bakanlığı" terimi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin askeri yönetimini çağrıştırıyor. Alman barış örgütleri, ordunun tüm görevlerine son verilmesini ve "sivil bir dış politika" oluşturulmasını aktif olarak talep ediyor. Bu ideolojik duruş, "Savaş Bakanlığı" kavramını doğrudan bir zıtlık haline getiriyor.

Fransa'da ise benzer bir tarihi evrim yaşandığı görülüyor. Fransız hükümetinin adı da "ministère de la guerre" (savaş bakanlığı) iken, sonrasında "ministère de la défense" (savunma bakanlığı) ve günümüzde "ministère des armées" (silahlı kuvvetler bakanlığı) olarak değişti.

İspanya'da bir savunma bakanlığı yayını, "Savaş Bakanlığı" adından "Savunma Bakanlığı" adına geçişin küresel bir fenomen olduğunu ve "toplumumuzun değerlerinde önemli bir değişikliği yansıttığını" açıkça belirtiyor.

Akademik perspektifler

Uluslararası akademik çevreleri bu retoriği daha geniş bir bağlamda değerlendiriyor.

Avustralya'daki La Trobe Üniversitesi gibi kaynaklar, Trump'ın politikalarını ABD'yi müttefikler için bir "vahşi kart" haline getiren ve Asya'da güvenlik ortamını istikrarsızlaştıran bir unsur olarak tanımlıyor.

İsveç'teki akademik bir analiz ise, "savaş"ın kamuoyu tartışmalarının merkezine yerleşmesinin eleştirel sesleri marjinalleştirdiğini ve bu söyleme uymayanları "saf" veya "işbirlikçi" olarak yaftalayan dar bir pro-askeri "uzman" grubunun tartışmaya hâkim olmasını sağladığını savunuyor.

Çelişkiler ve gerçekler

Bu retorik söylem ile modern askeri planlamanın gerçekleri arasında çelişkiler bulunuyor.

Trump yönetimi "daha güçlü" bir duruş sergileyen bir adlandırma önerirken, ABD Kara Harp Akademisi yayınları Amerikan ordusunun "uzun süreli büyük ölçekli savaş" için "seferberlik planlamasını" ihmal ettiğini savunuyor.

Bu durum, isme yönelik sembolik jestin, askeri doktrin veya hazırlıkta eşdeğer bir değişime sahip olmayabileceğini gösteriyor.

Sonuç: Sembol mü, strateji mi?

"Savaş Bakanlığı" adının geri getirilmesi tartışması, yüzeysel bir isim değişikliğinden çok daha fazlasını ifade ediyor.

Bu tartışma, Amerikan dış politikasının yönüne, retoriğin halkı harekete geçirme gücüne ve uluslararası ilişkilerin geleceğine dair temel meseleleri ortaya koyuyor.

"Savaş"tan "savunma"ya geçiş, İkinci Dünya Savaşı'nın yıkımından ders alınarak yapılan rasyonel ve stratejik bir evrimin sonucuydu.

Bu değişim, 19'uncu yüzyılın fetihçi felsefesinden Soğuk Savaş'ın caydırıcılık ve istikrar üzerine kurulu yeni jeopolitik gerçekliğine geçişi yansıtıyordu.

Modern çağda bu isme geri dönme yönündeki öneri, ulusal güvenlik politikasıyla ilgili ciddi bir öneriden ziyade, karmaşık sorunları basitleştiren, bir "altın çağ" nostaljisi çağrıştıran ve belirli bir tabanı harekete geçirmeyi amaçlayan bir politik söylem olarak işlev görüyor.

Uluslararası alanda bu tartışma ağırlıklı olarak eleştirel bir gözle izleniyor.

Müttefikler ve yorumcular, bu tür bir söylemi savaş sonrası dönemde ortaklaşa inşa edilen ittifak ve normlardan uzaklaşmanın bir işareti olarak görüyor.

Bu retorik, ABD'yi uluslararası sistemin güvenilir bir ortağından, dış politikası öngörülemez hale gelen bir "vahşi karta" dönüştürdüğü algısını pekiştiriyor.

Nihayetinde, "Savaş Bakanlığı" adının yasal olarak geri getirilmesi henüz bir ihtimal olsa da bu tartışmanın kendisi oldukça önemli.

Zira bu tartışma, ABD dış politikasının hem ülke içinde hem de uluslararası alanda nasıl algılandığına dair temel bir ayrışmanın güçlü bir sembolü olarak hizmet ediyor.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.