Matt Wilson
BBC Culture / BBC Türkçe
Bundan 80 yıl önce, İkinci Dünya Savaşı'nın son haftalarında, bir grup Rus izcisi Moskova'daki ABD Büyükelçisi'ne el yapımı bir ABD Büyük Mührü hediye etti.
Spaso House adlı resmi konutta sunulan bu armağan, savaş sırasında Rusya ile ABD arasındaki işbirliğini simgeliyordu.
ABD Büyükelçisi W. Averell Harriman bu hediyeyi gururla evine astı ve 1952 yılına kadar orada kaldı.
Fakat ne büyükelçi ne de güvenlik ekibi mührün içinde gizli bir dinleme cihazı olduğunun farkındaydı.
ABD'nin teknik güvenlik ekiplerinin sonradan "The Thing" (Şey) adını verdiği bu cihaz, yedi yıl boyunca hiçbir iz bırakmadan diplomatik konuşmaları dinledi.
Masum görünen bir sanat eserini düşmana sızmak ve stratejik avantaj elde etmek için kullanan Sovyetler Birliği, Odysseus'un Truva Atı'ndan bu yana en dahice numarayı gerçekleştirmişti.
Ama bu, casusluk romanı gibi görünse de tamamen gerçek bir hikâyeydi.
'The Thing' nasıl çalışıyordu?
Karşı-gözetim uzmanı 79 yaşındaki John Little uzun süredir bu cihazdan etkilendiğini söylüyor, öyle ki bir kopyasını bile yapmış.
Little'ın olağanüstü çalışmalarını anlatan bir belgesel bu yıl yayımlandı ve Mayıs'taki ilk canlı gösterimi kapalı gişe gerçekleşti.
Film, 27 Eylül'de İngiltere'nin Buckinghamshire bölgesindeki Bletchley Park'taki Ulusal Bilgi İşlem Müzesi'nde yeniden gösterilecek.
Little, The Thing'in teknolojisini müzikal terimlerle, "Org boruları gibi tüplerden ve insan sesine titreşecek davul zarı gibi bir membrandan oluşuyordu" diye anlatıyor.
Ancak tüm bunlar, şapka iğnesi gibi görünen küçücük bir nesneye sığdırılmıştı.
Ayrıca elektronik devreleri yoktu, pili yoktu, ısınmıyordu. Yani karşı-casusluk taramalarında fark edilmeden geçiyordu.
Karşı gözetim uzmanı John Little, The Thing'in kendi kopyasını yaptı. Little'ın çalışmaları hakkında bir belgesel bu yıl yayımlandı
Böylesi bir aletin mühendisliği de son derece titizlik gerektiriyordu. Başka bir deyişle "bir İsviçre saati ile bir mikrometrenin karışımı gibiydi".
Tarihçi H. Keith Melton, o dönemde The Thing'in "ses dinleme bilimini daha önce imkânsız sanılan bir seviyeye yükselttiğini" söylemişti.
Nasıl fark edildi?
Spaso House içinde The Thing yalnızca yakındaki bir binada bulunan uzaktan verici devreye sokulduğunda aktif hale geliyordu.
Bu verici, bu aletin anteninden yansıyan tüm titreşimleri geri gönderen yüksek frekanslı bir sinyal yayıyordu.
1951'de Moskova'da görev yapan bir İngiliz askeri radyo operatörü tesadüfen The Thing'in kullandığı dalga boyunu yakaladığında ve uzaktaki bir odadan gelen konuşmaları duyduğunda cihaz açığa çıktı.
Ertesi yıl, ABD teknisyenleri büyükelçi konutunu üç gün boyunca taradıktan sonra, el yapımı Büyük Mührün aslında görünmez bir kulak olduğunu anladı.
Bu cihaz perde arkasındaki diplomatik görüşmeleri dinliyordu.
Sanatın casusluk olarak kullanılması
The Thing'in başarısını anlatan cihazın operatörlerinden Rus teknisyen Vadim Gonçarov, "Ülkemiz uzun süre boyunca bize belirli ve çok önemli bilgiler sağlayan, bize Soğuk Savaş'ta avantaj kazandıran şeyler elde etti" demişti.
Ve hâlâ Sovyet istihbaratı dışında kimse, o dönemde Batı'yı gözetlemek için kaç tane "Thing" kullanıldığını bilmiyor.
Ama bu cihazın başarısı yalnızca teknik özgünlüğünden kaynaklanmıyordu.
Etkili olmasının nedeni, insanların güzel nesnelere yönelik kültürel tutumlarını kullanmasıydı.
Sanat eserlerine ve dekoratif eşyalara genellikle statü, zevk ya da kültürel ilgi göstergesi olarak güven duyulur.
Rus istihbaratı, akçaağaçtan oyulmuş Büyük Mühür'üyle bu varsayımı silah haline getirdi.
Dönemin ABD Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Henry Cabot Lodge, BM Güvenlik Konseyi'ne Büyük Mührün bir kopyasını gösteriyor. Sovyet Dışişleri Bakanı Andrey Gromyko, Lodge'un arkasında gülümsüyor.
Bu da sanat tarihinin casusluk, aldatma ve askeri strateji için kullanıldığı tek örnek değil.
Mona Lisa'yı resmeden Leonardo da Vinci aynı zamanda tanklar ve kuşatma silahları da tasarlamıştı.
Peter Paul Rubens, Otuz Yıl Savaşları (17. yüzyılda Avrupa tarihinin en yıkıcı savaşları) sırasında casusluk yaptı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında farklı ülkelerden sanatçılar kamuflaj ve aldatma operasyonları geliştirdi.
İngiliz sanat tarihçisi (ve Kraliyet Koleksiyonları Küratörü) Anthony Blunt ise İkinci Dünya Savaşı boyunca ve Soğuk Savaş'ın başlarında Sovyet casusuydu.
The Thing'in mucidi Léon Theremin, aynı zamanda dünyanın ilk elektronik enstrümanını da icat etti ve bu enstrümana kendi adını verdi
The Thing'in garip öyküsünde müzik tarihi de önem taşıyor.
Cihazın dahiyane mucidi Lev Sergeyeviç Termen, bilinen adıyla Léon Theremin, Rus asıllı bir mucit ve yetenekli bir müzisyendi.
Dünyanın ilk elektronik çalgısı Theremin'i icat etmişti.
Bu enstrüman, hiçbir şeye dokunmadan çalınabiliyor; antenlerinin çevresinde el hareketleri notaları kontrol ediyordu.
Theremin'in ürkütücü sesi, 1950'lerin Amerikan bilimkurgu film müzikleriyle özdeşleşti. Özellikle de The Day the Earth Stood Still (1951) filmiyle. Bu film, ironik bir şekilde, Soğuk Savaş paranoyasının alegorisi olarak anılıyor.
ABD nasıl tepki gösterdi?
The Thing ortaya çıktıktan sonra ABD istihbaratı tarafından gizli tutuldu.
Ancak Mayıs 1960'ta, nükleer silahlanma yarışının en hararetli günlerinde, bir Amerikan U-2 casus uçağı Rusya üzerinde düşürüldü.
Ortaya çıkan diplomatik kriz sırasında ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, casusluğun tek taraflı olmadığını kanıtlamak için Büyük Mührü BM Güvenlik Konseyi toplantısında kamuoyuna açıkladı.
Büyükelçi konutuna sızılması öylesine utanç verici bir güvenlik ihlaliydi ki John Little'a göre "The Thing'in kamuya açıklanması için bir casus uçağının düşürülmesi gerekmişti".
Ama cihazın gerçek teknik ustalığı hiçbir zaman genel halka açıklanmadı.
Kapalı kapılar ardında, cihaz İngiliz karşı-istihbaratı tarafından ayrıntılı biçimde incelendi ve SATYR kod adı verildi.
Ayrıntıları ise eski güvenlik görevlisi Peter Wright'ın 1987'de yayımlanan Spycatcher adlı anı kitabına kadar resmi devlet sırrı olarak kaldı.
The Thing tarihçileri büyülemeyi sürdürüyor, çünkü kendi dönemine göre son derece ileri bir teknolojiye sahipti ve Soğuk Savaş casusluk faaliyetlerini şekillendirdi.
Ama aynı zamanda sanat ve yüksek kültürün daha karanlık bir yüzünü de ortaya çıkarıyor: Opera salonlarının ve sanat galerilerinin ışıltılı dünyasının dışında, klasik müzisyenlerin dinleme cihazları icat ettiği, el yapımı sanat eserlerinin ise askeri istihbarat toplamak için kullanıldığı bir tarihten söz ediyoruz.