Manifest, kadını sanatla değil erotizmle sahneye taşıyor
- Telegram
Son günlerde Manifest grubunun konseri üzerine başlayan tartışmaları ben de dikkatle takip ettim. Kimi bunu sanat özgürlüğü, kimi siyasetle açıklamaya çalışıyor. Ama bir psikolog olarak şunu söylemeliyim ki: Bu mesele siyasetle miyasetle açıklanacak kadar yüzeysel değil. Asıl mesele, toplumun ruh sağlığı ve gençlerimizin kimlik gelişimi.
Ben yobaz biri değilim. Atatürkçü, çağdaş ve medeni bir insanım. Kadının sahnede olması, görünür olması beni gururlandırır. Ama kadının görünürlüğü “sanat” üzerinden olmalı, erotizm üzerinden değil. Çünkü erotizm, kadını görünür kılmaz; aksine kimliğini aşağılar.
Her gün odama 10–15 yaşlarında genç kızlar geliyor. Sosyal medyada ya da sahnede gördükleri “seksilik” imgelerini taklit eden, yaşının çok ötesinde davranışlarla kimlik kurmaya çalışan çocuklar… Onların gözlerindeki boşluğu, kimlik karmaşasını, “ancak bedenimle beğenilirim” sanrısını ben görüyorum. Ve emin olun, bu bir özgürlük değil; bir kimlik gasbıdır.
Şunu da biliyorum: Pek çok kişi benimle aynı fikirde olmayacak. Bu çok doğal. Aynı fikirde olmak zorunda değiliz. Ama ben bir psikolog olarak, her gün sahada gördüğüm gerçekleri dile getirmekle yükümlüyüm. Çünkü son videolar ve performanslar gerçekten göze batıyor.
Sanat, toplumu özgürleştirmeli; ama teşhirle değil, üretimle beslemeli. Kadını erotizmle sahneye taşımak, genç kızlarımıza rol model değil, tuzak sunmaktır.
Ünlü psikolog Erich Fromm der ki: “İnsanın en büyük görevi, kendi doğasını aldatmadan, insanlığını gerçekleştirmektir.” Ben de diyorum ki, gençlerimize yapılması gereken şey onları sahte bir özgürlük söylemiyle sahneye sürmek değil; gerçek potansiyellerini ve üretkenliklerini ortaya koyabilecekleri alanlar yaratmaktır.
Ve unutmayalım: Atatürk’ün gençliğe hitabesi, bugün hâlâ bize yol gösteriyor:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
Gençlik, erotizmin değil; Cumhuriyet’in ve insanlık onurunun taşıyıcısıdır. Bu tabloyu “sanat” diye alkışlamak mümkün değildir. Bu, özgürlük değil, kimliğin aşağılanmasıdır.