Gazeteci Fatih Altaylı, bir YouTube yayınında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı "hedef alan tehdit içerikli" sözler sarf ettiği gerekçesiyle başlatılan soruşturmada tutuklandı.
Silivri'deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilen Fatih Altaylı, gönderdiği bir mektupla süreci anlattı.
YouTube kanalının 24 Haziran tarihli yayınında mektubu okunan Altaylı, "Her muhalif canlı bir gün burayı tadacak" diyor.
Altaylı, "Bazılarının başı göğe ermiştir. Fetöyle ortakken de denemiş yapamamışlardı. Şimdi oldu. Benim tek derdimse sevdiğim insanları üzmüş olmak" dedi.
Gazeteci Altaylı cezaevi yaşantısını mektuplarla paylaşacağını da söyledi.
Altaylı'nın YouTube hesabından Pazartesi günü boş koltuğun yer aldığı yayın 1.2 milyon izlendi.
Fatih Altaylı'nın eşi Hande Altaylı, tutuklama sonrası Instagram hesabından "Bazen hapse girenlerden olmak, hapse atanlardan olmaktan bin kat iyidir" paylaşımını yapmıştı.
Silivri'de cezaevinde olan Ekrem İmamoğlu da X paylaşımıyla tutuklamaya tepki gösterdi.
İmamoğlu "Gazeteci Fatih Altaylı'nın tutuklanması bu korku duygusunun başka bir tezahürüdür. Bu kadar korkuya teslim olmuş bir iktidara, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha fazla emanet edilemez" dedi.
Altyalı'nın mektubundan öne çıkanlar şöyle:
KAPIDA POLİS OLDUKLARI AŞİKAR DÖRT KİŞİ DURUYORDU
21 Haziran Cumartesi. Emre ile gün boyu hafta sonu programlarının çekimlerindeydik. Öğlen saatlerinde bir ara verip F1'in 2026'dan itibaren Türkiye'ye gelebilmesi için bazı görüşmeler yaptım. Ardından çekimlere devam ettik. Bu arada Cuma günü yayınladığımız programda kullandığımız bazı ifadelerin kesilip biçilerek farklı anlamlara büründürmeye çalışan birtakım trollerin sosyal medya üzerinden başlattığı saldırıyı izliyorduk. Belli ki bir şeyler kaynatıyorlardı. Akşam saat 6 gibi eve döndüm. Pazar akşamı iki ayı aşkın süredir görmediğim kızım İstanbul'a gelecekti. Heyecanlıydım. Mutfağa girip onun sevip özlediği yemekleri yapmaya başladım. Sarmaları ocağa koyduğum sırada kapı çaldı. Saat galiba 9'a yaklaşıyordu. Hayırdır inşallah diye açtım. Kimseyi beklemiyordum. Kapıda polis oldukları aşikar dört kişi duruyordu. Gayet kibarca Fatih Bey, iyi akşamlar. Hakkınızda gözaltı kararı var. Bizimle gelmeniz gerekiyor, dediler. Güldüm. Ben sizi yarın sabah bekliyordum dedim. Öyle ya, Cumhurbaşkanlığı danışmanlığına oturtulmuş bir kişi gün içinde tehditler savurmuş, suyumun ısındığını söylemişti. Belli ki bir şeyler kaynatılıyordu. İçeri buyurun, hazırlanayım. Bir iki parça bir şey alayım dedim. Biz giremeyiz. Siz de buradan ayrılmayın. Eşiniz hazırlasın dediler. Eşim annesinin yanında, evde yok, dedim. Hande annesini görmeye Balıkesir'e gitmişti. Polislere, eşimi arayıp haber vereyim, dedim. Allah'tan o sırada henüz gitmemiş olan yardımcımızdan telefonumu istedim. Ekibin başındaki komiser, Fatih Bey telefon açamazsınız. Telefonunuzu da biz teslim alacağız diyerek telefonu aldı. Yardımcımıza Hande Hanım'a haber ver, Fatih Bey'i polisler götürdü de. O da avukatıma haber versin, dedim. Ve polislerin arasında evden çıktım.Üzerimde ev kıyafetlerim, ayağımda ev ayakkabılarım vardı.
CUMHURBAŞKANINI TEHDİT ETMİŞİM
Hakkımdaki suçlamayı henüz bilmiyor, açıkçası merak da etmiyordum. Çünkü suç işlemediğimden emindim. Ama trollerin yazdıklarından neyle karşılaşacağımı üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordum. Yarım saat kadar sonra avukatım Rezzan Aydınoğlu ve Ömer Teker gelince suçlamayı da öğrendim. Cumhurbaşkanını tehdit etmişim. Türk halkı sandığı sever demiştim ya. Zorunlu olmadığı halde ilk ifademi polise verdim. Sonrasında biraz polis sorunlarından, daha önce gözaltına aldıkları gazetecilerden, sosyal medya fenomenlerinden söz ettik.
KARARI TROLLER ÇOKTAN VERMİŞTİ
11'e kadar nezarethanedeki alçak yatağın üzerinde oturup bekledim. 11'de Güvenlik Şube'deki yeni arkadaşlarım gelip aldılar. Yukarı çıktık. Savcı Bey 1'de bekliyordu. Önce hastaneye gidip yine rapor alacak, oradan Çağlayan'a gidecektik. Bayrampaşa Devlet Hastanesi'nin ilgili biriminde tekrar sağlık muayenesinden geçtim. Muayeneyi yapan ekip, sorması gerekenler dışında bir şey söylemedi ama bakışları çok şey anlatıyordu. Daha sonra Çağlayan Adliyesi'nin hiç görmediğim, bilmediğim bir yerinden girip yerin yedi kat altına indik. Böyle bir giriş olduğunu dahi bilmiyordum. Aşağıda bir saat kadar otomobilde bekledik. Savcı Bey hazır değildi. Saat 2 gibi savcının huzuruna çıktık. İfademi verdim ama aslında gereksizdi. Kararı troller çoktan vermişti. Savcının tutuklama isteğini de kapısının önünde beklediğimiz savcıdan değil, sosyal medya trollerinden öğrendi avukatım Rezzan Aydınoğlu. Oradan nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne indik. Kısa bir bekleyişten sonra mahkemeye çıktık. Bir daha ifade verdik. Hakime Hanım karar için ara verdi. Ama sosyal medya tutuklandığımı duyuran troll haberleriyle dolmuştu bile. Tutuklandım. Gece yarısı apar topar İstanbul'a dönen eşim gelmişti. Ama ne adliye binasına ne de mahkeme salonuna sokulmuştu. Tutuklandığım haberini Rezzan'dan aldı. Tutuklanmam bir hukuk rezaletiydi. Ama bu ilk değildi ve artık vakayı adiyeydi Türkiye için. İnfaz Savcılığı'nda işlemlerim sürerken ben de beni getiren Güvenlik Şube polisleriyle aşağıda bekliyordum. Onların da üzüldüğünü görüyordum. İçlerinden biriyle sarıldık. Öyle içtendi ki gözlerim doldu. Geçer Fatih Abi, geçer dedi. Zor tuttum kendimi.
SİLİVRİ YOLUNDA KAZA
Sonra üç otomobil yola çıktık. Bayrampaşa civarında başkomiserin kullandığı Volkswagen'e makas atan bir genç çarptı. Araç pert olunca biz iki araç Silivri'ye doğru yola devam ettik. Silivri Devlet Hastanesi'nde bir muayene daha. Sonra Silivri Cezaevi ya da resmi adıyla Marmara Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü. Polis arkadaşlarla vedalaştık. Hakkınızı helal edin dedim. Silivri'ye girdim. Meşhur Silivri. Eskiden yoğurdu ile meşhur olan Silivri, artık cezaevi ile meşhur ve belli ki her muhalif canlı bir gün burayı tadacak.
CEZAEVİNE İLK GİRİŞ
Giriş işlemlerim epey sürdü. Parmak izi, fotoğraf, kuralların anlatılması, arama derken epey vakit geçti. Sonra önüme koyulan evrakları imzalamaya başladım. Birinde saati de yazmam gerekiyordu. İnfaz koruma memuruna saati sordum. 19:15 dedi. Tam da kızımın uçağının iniş saatiydi. Her seferinde kendisini karşılamama alıştığı için gözleri beni arayacaktı. Ve ben orada değildim. Çok kötü hissettim. Daha sonra ne kadar kalacağımı bilmediğim hücreme götürüldüm. Hücre dediysem adı öyle. Aslında iki katlı bir suit oda. Alt katta bir metal mutfak tezgahı, bir metal mutfak dolabı, bir alaturka tuvalet ve yanında bir duş. Üst katta da yan yana üç yatak. Ama ben güvenlik nedeniyle yalnız kalacağım. Odada beni karşılayan cezaevi müdür yardımcısı kısaca kuralları anlattı.
SAĞIM SOLUM İBB MECLİSİ GİBİYDİ
Gece ilk avukat görüşünde sağım solum İBB Meclisi gibiydi. Sağımdaki kabinde Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı, solumdaki kabinde Şişli Belediye Başkanı avukatlarıyla görüşüyordu. 12 gibi yattım ama sivrisinekler rahat bırakmadı. Epey bir katliam yaptım. 5 adet de örümceğim var ama onlara dokunmuyorum. Karşılıklı saygılı bir ilişki umuyorum. Saat 6 gibi kuş sesleriyle kalktım. Sabah 8.30'daki sayımı beklerken bu satırları yazıyorum. Kantin listem hazır. İnfaz koruma personeli çok yardımsever ve gayet güler yüzlü. Birazdan ilk cezaevi yemeğimi yiyeceğim. Buradaki günlerimi elden geldiğince sizlerle paylaşırım. Her şey insanlar için ve ilk kez böyle bir deneyim yaşıyorum. Bazılarının başı göğe ermiştir herhalde. FETÖ ile ortakken de denemiş ama yapamamışlardı. Şimdi oldu. Benim tek derdim ise sevdiğim insanları üzmüş olmam.
'Suyun ısındı' mesajı sonrası neler yaşandı?
Fatih Altaylı hakkında 20 Haziran 2025 tarihli yayın nedeniyle soruşturma başlatıldı.
Fatih Altaylı emniyetteki ifadesinde, sözlerinin Cumhurbaşkanına hakaret veya tehdit amacı taşımadığını söyledi.
Altaylı sözlerinin "bilinçli şekilde" çarpıtıldığını da savundu.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, X hesabından Altaylı'nın bazı ifadelerini içeren bir görüntüyü "Suyun ısındı" ifadesiyle paylaşmıştı.
Gazeteci söz konusu yayında, Türkiye'de halkın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ömür boyu görevde kalmasına yüzde 70 oranında "Hayır" dediğine işaret eden bir anketi yorumlamıştı.
Altaylı söz konusu yayının Oktay Saral'ın paylaştığı bölümünde şu ifadeleri kullanıyor:
"Bu oran, çok da beklediğim bir oran. Şu anda AKP seçmeninin önemli bir bölümü ve MHP seçmeninin bir bölümü dışında hiç kimse böyle bir şeye onay vermez."
"Geçmişine bak bu milletin, yakın geçmişinden söz etmiyorum, uzak geçmişine bak. Bu millet padişahını boğmuş bir millettir, hoşuna gitmediği zaman, istemediği zaman. Az uz değildir öldürülen, suikasta giden Osmanlı padişahı veya boğazlanan veya intihar etti süsü verilen."
Ancak aynı bölümün uzun halinde Altaylı ilgili sözlerine, "Türk halkı sandığı sever. Gücün kendisinde olmasını ister. Babasını koysa oraya babasını değiştirme ihtimalini elinde tutmaktan hoşlanır" ifadesiyle başlıyor. Ardından da Osmanlı tarihi ile ilgili olan bölüme geçiyor.
Altaylı emniyetteki ifadesinde de sözlerine sandıkla başlamasının, demokrasiye olan inancını ve "konuşmasının niyetini" ortaya koyduğunu söyledi.
Altaylı'ya soruşturmaya siyasilerden de tepki mesajları geldi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, X paylaşımında "Gazeteciden korkan, gençlerden korkan, kadınlardan korkan, milletten korkan bir iktidarla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da X paylaşımında şu ifadeleri kullanıyor:
"Sabah bir SARAY çalışanının tehdit ettiği gazeteci Fatih Altaylı, akşam gözaltına alınıyor.
"Sözlerinde Cumhurbaşkanı'na tehdit de yok. Uydurma gerekçelerle hukuku katledenlere hatırlatırım ki; Hukuk da, medya da bir gün herkese lazım!.."
Tutuklu olan Ekrem İmamoğlu da Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi resmi hesabından "Siyasi rakibinden, avukatın savunmasından, gazeteciden, gençten, sesten, sözden hatta resimden bile korkan bir akıl ülke yönetemez" paylaşımı yaptı ve "Fatih Altaylı'nın tutuklanması bu korku duygusunun başka bir tezahürüdür," ifadelerini kullandı.
Fatih Altaylı kimdir?
Fatih Altaylı, 1960'ların başında Van'da doğdu.
Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu.
Gazeteciliğe, 1982 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde spor muhabirliği yaparak başladı.
Uzun yıllar Hürriyet Gazetesi'nde çalıştı, Sabah Gazetesi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı.
Hazırlayıp sunduğu "Teke Tek" programı farklı kanallarda yayımlandı.
Eğitim konusunda kampanyalar yürüten Altaylı, bu nedenle ödül de aldı.
2009 yılında, Turgay Ciner'in kurduğu Habertürk Gazetesi'nde genel yayın yönetmenliği yapmaya başladı.
Mayıs 2023'te Habertürk'ten ayrıldığını açıkladı.
Gazetedeki son yazısında, "Bundan böyle, medyada kimseye patron diyecek gücüm takatim yok. Saygı duyacağım öyle birini de zaten göremiyorum" dedi.
İnternet sitesinden yazılarını yazmaya ve YouTube kanalında yayınlar yapmaya devam etti.