Türkiye'de futbol: İdeolojik "uyutma" mekanizması

Türkiye'de futbol: İdeolojik
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Cengiz ÖZBEK
DW Türkçe

Ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan Türkiye'de futboldaki rekor transferler gündemden düşmüyor. Sosyolog ve spor yorumcularına göre futbol, iktidar lehine "ideolojik uyutma mekanizması" ve "cambaza bak" işlevi görüyor.


Türkiye'de üç büyük futbol kulübünün özellikle de Galatasaray ve Fenerbahçe'nin bu transfer dönemindeki devasa harcamaları kamuoyunda şaşkınlıkla takip ediliyor.

Kulüplerin devasa borçlarına ve ülkedeki ekonomik duruma rağmen harcanan rekor seviyedeki paralar, sağduyulu sporseverlerin kafasında soru işaretleri bırakırken futbol kamuoyunun genelinde gözardı ediliyor.

Bir futbol ülkesi olan Türkiye'de haftalardır manşetlerden ve sosyal medya trendlerinden düşmeyen bu transferler ülke gündeminin değişmesi açısından da önemli rol oynuyor. DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre ise bu durum iktidarın "işine geliyor".

Türkiye'de kulüpleri borca sokan yöneticilere hapis cezası verilmesi dâhil çeşitli önlemler içeren Spor Kanunu'nun uygulanmaması ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun (TFF) belirlediği harcama limitlerinin aşılmasına rağmen kulüplere hiçbir yaptırım uygulanmaması da hem iktidarın hem de iktidar yörüngesindeki federasyonun bu transfer çılgınlığından rahatsız olmadığını ortaya koyuyor.

Futbolun gündem değiştirme etkisini yorumlayan sosyolog Prof. Dr. Ahmet Talimciler, bu spor dalını, Türkiye'de haftalardır 7/24 transfer gelişmelerini takip edip tartışan insanların "asıl konuşmaları gereken konuların üzerini örten bir şal" olarak tanımlıyor. Spor sosyolojisi alanında çalışmalar yapan Talimciler, futbolun "ideolojik bir uyutma mekanizması" ve "cambaza bak" işlevleri gördüğünü belirtiyor.

RAMS Park'ta düzenlenen imza töreninde kurulan platformdaki Galatasaray Sportif A.Ş. Başkan Vekili Abdullah Kavukcu, Victor Osimhen, Leroy Sane ve Galatasaray Başkanı Dursun Özbek

RAMS Park'ta düzenlenen imza töreninde kurulan platformdaki Galatasaray Sportif A.Ş. Başkan Vekili Abdullah Kavukcu, Victor Osimhen, Leroy Sane ve Galatasaray Başkanı Dursun Özbek…  Fotoğraf: Murat Sengul/Anadolu Agency/IMAGO

Hükümet için "can simidi"

"Bu, hükümetin işine geliyor. Böylesi bir yapı giderek daha çok kullanılmaya başladı" diyen Talimciler, Türkiye'deki kulüplerin ödenen bonservis bedelleri ve yıllık ücretler bakımından Avrupa'da birçok üst düzey kulübün dahi yanına yanaşamadığı seviyelere çıkarak yıldız futbolcular transfer etmesinin kamuoyunda oluşturduğu "güçlü ülke" algısına da dikkat çekiyor:

"AKP tarafından baktığınızda bu durum şuna da yol açıyor: Bakın Türkiye ne kadar güçlü bir ülke. Dünyanın önde gelen futbolcularını buraya getirebiliyor. Türkiye'de ekonomik anlamda işler gayet iyi gidiyor."

Prof. Dr. Talimciler, "Hani klasik olarak kullanılan 'Madem ekonomi kötü. Neden tüm mekânlar dolu?' argümanı vardır ya. Buraya karşılık geliyor. Ve bu giderek daha çok kullanılacak. Futbol aslında iktidarın gerçekleştirmek isteyip gerçekleştiremediği pek çok şeyin gerçekleşmesine vesile olan bir alana dönüştü. Bu özelliğiyle de iktidar için müthiş bir can simidi niteliğinde" diye ekliyor.

Talimciler, "Parası yok, arabası yok, doğrudüzgün seyahat imkânı yok ama yapılan köprülerle, havalimanıyla övünen bir kitle var bu ülkede. Böyle bir anlayış var. Aynısını futbolda da görüyoruz. Adamın cebinde parası yok ama gidiyor orijinal forma alıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

Fenerbahçe'nin yeni sezon öncesi kampındaki Portekizli teknik direktör Jose Mourinho ile futbolcular Youssef En-Nesyri ve Jhon Duran şakalaşıyor

Fenerbahçe'nin yeni sezon öncesi kampındaki Portekizli teknik direktör Jose Mourinho ile futbolcular Youssef En-Nesyri ve Jhon Duran. Fenerbahçe geçen hafta Mourinho'nun görevine son verdi. Fotoğraf: Serhat Cagdas/Anadolu Agency/IMAGO

"Tesadüf olduğuna inanmak zor"

Gazeteci Bilgin Gökberk de Türkiye'de iktidarın futbolu "elinde tutmak" istediğini ve gündemi de "futbolla tutmayı" sevdiğini ifade ediyor.

"Ülkeyi din ve futbolla yöneten bir iktidar var" yorumunda bulunan Gökberk, "CHP İstanbul İl Başkanlığı ve İl Başkanı'nın yerine kayyum atandığı gün Türkiye'de gündem Galatasaray'ın Manchester City'den transfer ettiği İlkay Gündoğan. Bir önceki gün de Fenerbahçe Ederson'u Galatasaray Uğurcan Çakır'ı almıştı. O iki gün Türkiye'de en çok konuşulan konu bu transferlerdi. İki büyük kulübün arasındaki gerginlik vs. Tam da o esnad CHP'nin İstanbul İl Başkanlığına operasyon yapılıyor. Bunların tesadüf olduğuna inanmak zor" diye ekliyor.

Gökberk, "Bu durum iktidara yarıyor. Çünkü ülkede ne olsa, futbol onun önüne geçiyor. İktidar tarafından en kritik siyasi kararların alındığı anlardan mutlaka bir gün önce ya da sonra bir futbol maçı vardır veya o gün flaş bir transfer yapılmıştır ya da iki kulübün arasında bir gerginlik olmuştur" diyor.

Yaşanan onca siyasi krize ve ekonomik sıkıntılara rağmen şu an Türkiye'de en önemli gündemin futbol olduğunu belirten Gökberk, "Gece gündüz, 24 saat futbol konuşurken batan ilk ülke olarak tarihe geçeceğiz" diyerek bu tezatlığa dikkat çekiyor.

Televizyon kanallarına daha fazla futbol programı yayımlamaları yönünde telkinlerde bulunulduğunu iddia eden Gökberk, "Hatta normalde spor haberi bile duyurmayan Now TV, hem ana kanalda hem de YouTube'da futbol programı yapmaya başladı. En muhalif kanallarda bile, siyasallaşan futbol ve iktidarın futbolun her köşesine girmesi gibi konularda tek kelime edilmiyor. Onlar da diğer kanallar gibi, futbolu polemik, hakem ve transferleriyle konuşmayı tercih ediyor." diyerek tezini güçlendiriyor.

Beşiktaş'ın Benfica'dan bonuslarla birlikte 30 milyon euroyu bulabilecek bir zorunlu satın alma bedeli karşılığında kiraladığı Orkun Kökçü, imza töreni için Tüpraş Stadyumu'nu dolduran Beşiktaşlı taraftarlara üçlü çektiriyor.

Beşiktaş'ın Benfica'dan bonuslarla birlikte 30 milyon euroyu bulabilecek bir zorunlu satın alma bedeli karşılığında kiraladığı Orkun Kökçü, imza töreni için Tüpraş Stadyumu'nu dolduran Beşiktaşlı taraftarlara üçlü çektiriyor… Fotoğraf: Beyza Comert/Anadolu Agency/IMAGO

"Ekmek ve sirk" siyaseti

Türkiye'de bu transfer dönemi, ülke tarihinin en büyük harcamalarına sahne oluyor. Kulüplerin ödediği 20 milyon euro civarındaki bonservis bedelleri artık kamuoyunda sıradan karşılanmaya başlanırken özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe'nin uluslararası yıldızlara verdiği 10 ila 20 milyon euro arasındaki net yıllık ücretler de neredeyse sadece Suudi Arabistan kulüplerinin çıkabildiği seviyelere ulaştı.

Avrupa devlerine kıyasla gelirleri sınırlı olan kulüplerin mali göstergeleriyle ve Türkiye'de ekonomik tabloyla bağdaştırılması güç olan bu durumu yorumlayan spor yazarı Onur Özgen "Transfer şovuna göz yumulması, ekonomik bunalımda kitlelerin dikkatini dağıtmanın, öfkeyi soğutmanın ve kulüpleri–taraftarları kontrol altında tutmanın bir parçası olarak okunabilir" diyor.

"Panem et circenses'in ('Ekmek ve sirk' siyaseti) yerli versiyonunu yaşıyoruz: Enflasyon, işsizlik, borç yükü tavan yapmışken, milyonların ortak tutkusu futbolda her yaz dev ekranlı imza törenleri yapılıyor, 'bomba transfer' haberleri servis ediliyor. Bu, gündemi 'geçim derdi'nden 'forvet derdi'ne kaydıran bir psikolojik kaçış kanalı" yorumunda bulunan Özgen, "Dolayısıyla tüm bunlar sadece hukuki bir gevşeklik değil, aynı zamanda siyasal bir strateji" diye ekliyor.

ReklamYeni bir kutuplaşma alanı

Türkiye'de toplumsal kutuplaşmanın giderek arttığı şu dönemde futbolda bilhassa Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki rekabetin kızıştırılması, taraftarlar arasında da benzer bir ötekileştirme yaratıyor. İki kulüp arasında bir silahlanma yarışı gibi tırmandırılan ve devlet tarafından göz yumulan hatta desteklenen transfer rekabeti de on milyonlarca insanı temsil eden camialar arasındaki bu kutuplaşmanın derinleşmesine ve kamuoyunun futbolla daha fazla meşgul olmasına hizmet ediyor.

Sosyolog Talimciler, "Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarı kimliklerinin karşılıklı bilenmesi tıpkı milliyetçilikte olduğu gibi zarar vermeye başlıyor. Burası giderek daha düşman anlayışına doğru evriliyor. Buralar tehlikeli" uyarısında bulunuyor.

Talimciler, "Futbol birlik beraberlik vurgusunu çok gündeme getirir ama içinden geçmekte olduğumuz zaman dilimi futbolun ayrıştırıcı bir işlevi olduğu gerçeğini de gözardı etmememiz gerektiğini bize hatırlatıyor" diyor.

İstanbul Havalimanı'nda coşkuyla karşılanan yeni transfer Leroy Sane Galatasaraylı taraftarlara üçlü çektirirken

Galatasaray'ın Bayern Münih'ten transfer ettiği Leroy Sane sarı-kırmızılı kulüpten yılda net 12 milyon euro alacak... Fotoğraf: Murat Akbas/dpa/picture alliance

"Korkunç yerlere doğru gidiyor"

Spor yazarı Özgen bu durumu "Toplumda 'iktidar–muhalefet' ekseninde inşa edilen duygusal fay hatları, futbolda 'Galatasaray–Fenerbahçe' rekabetinde yeniden sahneleniyor. Kullanılan dil aynı: 'Onlar şöyle yaptı, biz böyle cevap verdik.' Böylece kimlikler keskinleşiyor, rasyonel tartışma alanı daralıyor. TFF, Spor Bakanlığı, hatta kulüp içi denetim mekanizmaları; hepsi bu yarışta frene basmak yerine çoğu zaman 'denge' rolüyle yetiniyor. Çünkü gerçek fren, taraftarın kısa vadeli coşkusuna ket vurur, bunun da siyasal ve ticari bir maliyeti olur" diye yorumluyor.

Özgen "Bot hesaplar, organize troll ağları, kulüp-yanlı medya figürleri… Hepsi rekabeti organik olmaktan çıkarıp sürekli ateşlenen bir 'iç savaş' atmosferi kuruyor. Gerçek tribün refleksi ile manipüle edilmiş dijital yankı odası birbirine karıştırılıyor" diyor.

Gökberk ise söz konusu kutuplaşmanın varabileceği nokta konusunda şu uyarıda bulunuyor:

"Futboldaki nefret dili insanları siyasi anlamda da kutuplaştırmaya götürüyor. Bu futbol yangını korkunç yerlere doğru gidiyor. Bu nefret, bu kin. Bunun sonu yok."

İktidara bakışı da değiştirebiliyor

Türkiye'de spor-siyaset ilişkisine dair saha araştırmaları sınırlı olsa da yurt dışında bu konuyu inceleyen ve saygın kurumlarca gerçekleştirilen çalışmalar bulunuyor. Bunlardan biri olan ve ABD'de Stanford Üniversitesi bünyesindeki öğretim üyeleri tarafından gerçekleştirilen bir araştırma, tuttukları Amerikan futbolu ya da basketbol takımı kazanan seçmenlerin iktidardaki siyasetçilerden memnuniyet oranının da arttığını ortaya koymuştu.

ABD Ulusal Bilimler Akademisi'nin dergisinde 2010 yılında yayımlanan bu akademik çalışma, sporda kazanılan bir başarının siyasete nasıl kredi tanıdığını da gözler önüne sermişti.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.