İsrail'in savaş suçları: 'Hükümetlerin bugün verdiği yanıt peşlerini yıllarca bırakmayacak'

İsrail'in savaş suçları: 'Hükümetlerin bugün verdiği yanıt peşlerini yıllarca bırakmayacak'
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Jeremy Bowen
BBC Ortadoğu Editörü

Savaşın bile kuralları vardır. Bu kurallar askerlerin birbirini öldürmesini engellemese de savaşın ortasında kalan sivillerin insanca muamele görmesini ve tehlikeden mümkün olduğunca uzak tutulmasını gerektirir. Bu tüm taraflar için bağlayıcıdır.

7 Ekim 2023'te olduğu gibi, savaşın bir tarafının yüzlerce sivili öldüren sürpriz bir saldırıyla karşılaşmış olması, o tarafı savaşın kurallarından muaf hale hale getirmez.

Sivillerin korunması savaş planlarında yasal bir yükümlülüktür.

En azından Cenevre Sözleşmesi teorik olarak böyle bir dayanağa sahip.

Son hali İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan sözleşme, bir daha sivillere dönük barbarlığın ve katliamın yaşanmamasını amaçlıyordu.

"Savaşların Bile Kuralları Vardır" yazısı Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin (ICRC) Cenevre'deki merkez binasında büyük harflerle yazılı durumda. Bu hatırlatmanın zamanı manidar, çünkü kuralların ihlal edildiği bir zamandayız.

UNICEF'e göre bu yılın Ocak ayına kadar 14 bin 500 Filistinli çocuk öldürüldü.

UNICEF'e göre bu yılın Ocak ayına kadar 14 bin 500 Filistinli çocuk öldürüldü.

Gazze'den bilgi almak çok zor. Burası ölümcül bir savaş bölgesi. Gazetecileri Koruma Komitesi'ne (CPJ) göre savaşın başlamasından bu yana en az 181 gazeteci ve medya çalışanı öldürüldü ve bunların neredeyse tamamı Gazze'deki Filistinlilerden oluşuyor. İsrail uluslararası haber ekiplerinin Gazze'ye girmesine izin vermiyor.

Tartışmalı ve zor hikayeleri doğrulayabilmenin en iyi yolu bunları ilk elden kontrol etmek. Ancak bu savaşın yarattığı sis perdesi, tüm savaş muhabirliği deneyimimde gördüğümden çok daha yoğun.

İsrail'in bunu istediği çok açık. 7 Ekim'den birkaç gün sonra, Hamas'ın saldırdığı sınır bölgesinde İsrail askerlerinin gezdirdiği bir grup gazeteci arasındaydım.

Kurtarma görevlileri halen İsraillilerin cesetlerini dumanı tüten yıkıntılarından çıkarıyordu ve İsrailli askerleri de binalarda Hamas militanlarıyla çatışıyordu.

İsrail Hamas'ın ne yaptığını görmemizi istemişti. Ancak şimdi yabancı muhabirlerin Gazze'de ne olduğunu görmesini istemiyor.

7 Ekim 2023'te Hamas, İsrail'e girerek 1.200 kişiyi öldürdü, bunların çoğu sınırdaki Nova Müzik Festivali katılımcılarıydı.

7 Ekim 2023'te Hamas, İsrail'e girerek 1.200 kişiyi öldürdü, bunların çoğu sınırdaki Nova Müzik Festivali katılımcılarıydı.

Bu sisin içinde alternatif bir yol bulmak, sivilleri koruması gereken yasalardan bir rota çizmek için Cenevre'deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin merkezine gidiyorum.

Gazze'ye ve diğer savaş bölgelerine yardım götürmek için yasalar çerçevesinde çalışma konusunda yılların deneyimine sahip yardımseverlerle konuştum.

Üst düzey Batılı diplomatlara hükümetlerinin İsrail'e karşı artan sabırsızlığını sordum ve Gazze'deki felaket hakkında konuşmazlarsa gelecekteki cezai soruşturmalarda suç ortağı olarak görülebileceklerini hatırlattım.

İsrail'de olduğu gibi Avrupa'da da Başbakan Binyamin Netanyahu'nun İsraillileri korumak için değil, kendisini iktidarda tutan aşırı milliyetçi koalisyonu korumak için savaşı uzattığına dair yaygın bir inanç var.

Savaşın uzamasıyla, 7 Ekim öncesi güvenlik zafiyetlerindeki rolüne ilişkin ulusal bir soruşturmayı engelleyebilir ve hakkındaki yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili süreci yavaşlatabilir.

'Yahudi karşıtlığı' söylemi

Netanyahu nadiren röportaj veriyor veya soruları yanıtlıyor.

Daha çok sosyal medya üzerinden video ile mesaj vermeyi tercih ediyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar da bu yazı için röportaj talebimizi reddetti.

Netanyahu'nun Likud partisinden bir parlamenter olan Boaz Bismuth ise, Netanyahu'nun görüşlerini tekrarlıyor: Gazze'de kıtlık olmadığı, İsrail'in savaş yasalarına saygı gösterdiğini iddia ediyor.

Bismuth, İngiltere, Fransa ve Kanada gibi ülkelerin İsrail'in tutumuna yönelik eleştirilerinin 'yersiz' olduğunu savunuyor ve bu eleştirilerin antisemitik saldırıları kışkırttığını iddia ediyor.

Konuştuğum avukatlar, İsrail'in soykırım suçu da dahil olmak üzere pek çok savaş suçunu işlediğine dair kanıtlar olduğuna inanıyor.
 

Hakimler, Hollanda'nın Lahey kentinde, İsrail'in insani yükümlülükleri ve Gazze'ye yardımların engellenmesi iddialarıyla ilgili Uluslararası Adalet Divanı'nda yapılan duruşmada kürsüdeler

Uluslararası Adalet Divanı

İsrail'in cevaplaması gereken zor sorular olduğu ve bunların ortadan kalkmayacağı açık.

İsrail ayrıca, Uluslararası Adalet Divanı'nda (ICJ) soykırım iddiasıyla da yargılanıyor. Dahası Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkarıldığı için seyahat sınırlaması içinde olan bir başbakan.

İsrail içindeki rakip siyasetçiler Netanyahu'yu savaş suçlarına liderlik etmek ve İsrail'i "firavun bir devlete" dönüştürmekle suçluyor.

Binyamin Netanyahu ise hakkında tutuklama emri çıkarıldığında, 1890'da Fransa'da Yahudi karşıtlığının sembollerinden olan Alfred Dreyfus davasını hatırlatarak tepki gösterdi.

Rakamlarla kanıtlar

Gazze'de yaşananların kanıtı rakamlarla başlıyor. 7 Ekim 2023'te Hamas İsrail'e girdi ve 1.200 kişiyi öldürdü. Bunların 800'den fazlası İsrailli sivildi. Diğerleri İsrail güvenlik güçleri mensupları, ilk müdahale ekipleri ve yabancı işçilerdi. Aralarında İsrailli olmayanların da bulunduğu yaklaşık 250 kişi rehine olarak Gazze'ye geri götürüldü.

Rakamlar küçük farklılıklar gösterse de Gazze'de 54 rehine kaldığı ve bunlardan 31'inin ölü olduğuna inanılıyor.

Gazze'deki Filistinli kayıpların tamamını tespit etmek çok daha zor.

İsrail Gazze içindeki hareketleri kısıtlıyor ve böölgenin kuzeyine büyük ölçüde ulaşılamıyor.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'nın son rakamları İsrail'in 7 Ekim 2023'ten başlayarak bu yıl 4 Haziran'a kadar en az 54.607 Filistinliyi öldürdüğünü ve 125.341'ini yaraladığını gösteriyor. Bu rakamlar sivillerle Hamas ve diğer silahlı grupların üyelerini birbirinden ayırmıyor.

UNICEF'e göre, bu yılın Ocak ayına kadar Gazze'de 14.500 Filistinli çocuk İsrail tarafından öldürüldü; 17.000'i ebeveynlerinden ayrı düştü ya da yetim kaldı ve Gazze dünyada en yüksek çocuk ampute oranına sahip.

İsrail hava saldırısında öldürülen cesetlerin yanında ağlayan Filistinli kadınlar ellerini havaya açmışlar

İsrail ve ABD, Hamas kontrolündeki sağlık bakanlığının ölü ve yaralı sayıları hakkında şüphe yaymaya çalıştı.

Ancak Hamas'ın rakamları Birlemiş Milletler raporları, yabancı diplomatlar ve hatta İsrail medyasındaki haberlere göre ülkenin kendi istihbarat servisleri tarafından da baz alınıyor.

Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'nın istatistikçilerinin kayıp verilerine ilişkin tahminleri, önceki savaşlara ilişkin tahminlerle uyuşuyordu.

Hatta Tıp dergisi The Lancet'te yayınlanan bir araştırma, ölenlerin sayısının açıklanandan da fazla olduğunu gösteriyor.

Yıkılan binaların enkazında binlerce ceset olduğu düşünülüyor.

Binlerce kişinin de, aslında tedavi edilebilecek hastalıklardan yavaş yavaş öleceği değerlendiriliyor.

Gazze'deki siviller bu yılın başlarındaki ateşkes sırasında biraz nefes aldı.

Ancak uzun vadeli ateşkes için yapılan müzakereler başarısız olunca İsrail 18 Mart'ta bir dizi büyük hava saldırısıyla savaşı yeniden başlattı.

İsrail savaş boyunca Gazze'ye gıda ve yardım sevkiyatına ciddi kısıtlamalar getirdi ve bu yılın Mart ayından Mayıs ayına kadar sevkiyatı tamamen engelledi.

Gazze kıtlığın eşiğindeyken, İsrail'in sivillerin aç bırakılması değil korunması gerektiğini söyleyen yasaları ihlal ettiği açık.

İngiliz hükümetinden bir bakan BBC'ye yaptığı açıklamada İsrail'in açlığı "bir savaş silahı olarak" kullandığını söyledi.

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz da gıda ablukasının Hamas'ın rehineleri serbest bırakması ve yenilgiyi kabul etmesi için "ana baskı aracı" olduğunu açıkça söyledi.

Gıdayı silahlandırmak bir savaş suçu.

'İnsanlık sınıfta kaldı'

Savaş her zaman vahşet içerir. ICRC'nin başkanı İsviçreli diplomat Mirjana Spoljaric'i görmek için Cenevre'deydim.

Spoljaric'i işlerin daha da kötüye gidebileceğine inanıyor.

Ona göre, her iki tarafda "şüphesiz bir şekilde" Cenevre Sözleşmesi'ni hiçe sayıyor ve bu dünyanın dört bir yanındaki çatışmalarda savaş kurallarının göz ardı edilebileceğine dair bir mesaj anlamına da geliyor.

Spoljaric, "İnsanların temel haklarını koruyan kuralların içini boşaltıyoruz" uyarısında bulunuyor.

Avrupa'nın en sakin manzaralarından birine sahip odada konuşuyoruz.

Spoljaric için Alplerin çok ötesindeki Gazze'nin manzarası endişe verici.

7 Ekim'den bu yana iki kez Gazze'ye giden Spoljaric, yaşananların cehennemden daha kötü olduğunu söylüyor.

Spoljaric, "İnsanlık Gazze'de sınıfta kalıyor: Olanları izlemeye devam edemeyiz. Yaşananlar, kabul edilebilir, yasal, ahlaki ve insani her türlü standardı aşıyor" diyor.

Filistinli çocuklar yemek bekliyor.

Spoljaric, dünyanın, Filistinlilerin insanlık onurlarının ellerinden alınmasını izler halde kaldığına işaret ediyor.

Ona, İsrail'in "7 Ekim'de kendi halkına saldıran ve öldüren bir terör örgütünü yok etmek için meşru müdafaada bulunduğu" yönündeki tezini soruyorum.

"Bu, Cenevre Sözleşmelerine saygısızlık edilmesi ya da bu sözleşmelerin içinin boşaltılması için bir gerekçe olamaz" yanıtını veriyor.

"Ne olursa olsun hiçbir tarafın kuralları çiğnemesine izin verilmez ve bu önemlidir. Çünkü Cenevre Sözleşmesi kapsamında her insan için aynı kurallar geçerlidir" diyor ve devam ediyor:

"Cenevre Sözleşmesine göre Gazze'deki bir çocuk ile İsrail'deki bir çocuk tamamen aynı korumaya sahiptir"
 

ICRC Başkanı Mirjana Spoljaric

ICRC Başkanı Mirjana Spoljaric, insanlığın "Gazze'de sınıfta kaldığını" söylüyor.

Mirjana Spoljaric sakince ve büyük bir netlikle konuştu.

ICRC kendisini tarafsız bir kuruluş olarak görüyor; savaşlarda tüm taraflarla eşit şekilde çalışmayı hedefliyor. Gazze'de savaş kurallarının hiçe sayılması nedeniyle bu hakların zarar görmesinden derin endişe duyuyor.

'Orayı enkaza dönüştüreceğiz'

7 Ekim 2023 akşamı, İsrail askerleri Hamas militanlarını sınırdaki yerleşimlerden çıkarmak için çatışırken, Binyamin Netanyahu İsrail halkına ve dünyaya bir video mesaj gönderdi.

Sözleri, savaşın nasıl yürütüleceği ve İsrail'in askeri tercihlerine eleştirilere karşı nasıl bir tavır içinde olacaklarına dair de işaretler taşıyordu.

"Onları yok edeceğiz ve İsrail Devleti ile vatandaşlarına yaşattıkları bu kara günün intikamını güçlü bir şekilde alacağız.

"Hamas'ın konuşlandığı, saklandığı ve faaliyet gösterdiği tüm yerleri, o kötü şehri, enkaza çevireceğiz"

Netanyahu İsrail'in etrafında toplanan müttefiklerine övgüler yağdırarak ABD, Fransa ve İngiltere'yi "kayıtsız şartsız destekleri" için tebrik etti.

"Hareket özgürlüğü sağlamak için" onlarla konuştuğunu söyledi.

Gazze'de tutulan rehine aileleri İsrail'de sürekli seslerini duyurmaya çalışıyor. Fotoğrafta o protestolardan biri var.

Gazze'de 54 rehinenin kaldığı, bunlardan 31'inin ölü olduğu tahmin ediliyor. Rehine aileleri İsrail'de sürekli seslerini duyarmaya çalışıyor

Ancak savaşta hareket özgürlüğünün yasal sınırları vardır.

Devletler savaş yürütebilir ancak bu savaş, karşı karşıya oldukları tehditle orantılı olmalı ve sivillerin yaşamları korumalıdır.

Oxford Üniversitesi Blavatnik School'da küresel güvenlik profesörü olan Janina Dill, "Hiçbir zaman yasaları çiğneme hakkınız yoktur" diyor.

"İsrail'in bu savaşı nasıl yürüttüğü tamamen ayrı bir hukuki analiz konusudur. Bu arada aynı şey işgale karşı direniş açısından da geçerlidir. 7 Ekim saldırısı da, işgale karşı direniş hakkının [Hamas tarafından] uygun bir kullanımı değildi.

"Yani, genel olarak meşru müdafaa veya direniş hakkına sahip olabilirsiniz. Ancak bu hakkı nasıl kullanacağınız ayrı kurallara tabidir. Ve savaşta yasal olarak gerçekten bir nedene sahip olmak size ek şiddet kullanma izni vermez.

"Savaşların nasıl yürütüldüğüne ilişkin kurallar, neden savaşta olduklarına bakılmaksızın herkes için geçerlidir"

Cenevre'deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin merkezinin tepesindeki bayrak

Cenevre'deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi

Savaşta geçen zaman ve ölümler ne kadar da büyük fark yaratıyor.

Netanyahu'nun o konuşmasından yirmi ay sonra, İsrail, Avrupa ve Kanada'daki pek çok dostu arasındaki kredisini tüketmiş durumda.

İsrail'in her zaman eleştirenleri ve düşmanları olmuştur. Şu anki fark, kendilerini dost ve müttefik olarak gören bazı ülke ve kişilerin artık İsrail'in savaşma biçimini desteklememesi. Özellikle de saygın uluslararası değerlendirmelerin Gazze'yi kıtlığın eşiğine getirdiğini söylediği gıda yardımına getirilen kısıtlamalar ve Filistinli sivillere karşı işlenen savaş suçlarına dair giderek artan kanıtlar, bu durumda büyük rol oynadı.

BM'nin eski insani yardım direktörü ve Norveç Mülteci Konseyi başkanı Jan Egeland, bana, "Çok sarsıldım" diyor:

"Bu kadar küçük, kuşatılmış bir alanda bu kadar uzun süre kapana kısılmış bir nüfus görmemiştim. Ayrım gözetmeyen bombardıman, gazeteciliğin engellenmesi, sağlık hizmetlerinin engellenmesi...

"Bu durum ancak Esad rejimi sırasında Suriye'nin kuşatma altındaki bölgeleriyle kıyaslanabilir ki bu da Batı'nın tek sesli kınamasına ve büyük yaptırımlara yol açmıştı. Gazze özelindeyse çok az şey yapıldı"

Ancak şimdi İngiltere, Fransa ve Kanada İsrail'in son saldırısının derhal durdurulmasını istiyor.

19 Mayıs'ta Keir Starmer ve Mark Carney ile Emmanuel Macron şu açıklamayı yaptı:

"İsrail'in İsraillileri terörizme karşı savunma hakkını her zaman destekledik. Ancak bu tırmanış tamamen orantısızdır. Netanyahu hükümeti bu korkunç eylemleri sürdürürken seyirci kalmayacağız"

İsrail'e yaptırımlar gelebilir.

İngiltere ve Fransa, Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanımayı aktif bir şekilde tartışıyor.

Savaş ve intikam

Netanyahu, korku, öfke ve travma ile boğuşan İsrail halkına 7 Ekim'de yaptığı televizyon konuşmasında İsrail'in ulusal şairi Hayim Nahman Bialik'in bir şiirinden alıntı yaptı.

Şu dizeyi seçti: "Küçük bir çocuğun kanının intikamını, Şeytan henüz tasarlamadı"

Bu şiir, 20. yüzyılın en önemli İbranice şiiri olarak kabul edilen "In the City of Slaughter" (Katliam Şehri'nde) şiirinden alındı.

Bialik bu şiiri 1903 yılında genç bir adamken, o zamanlar imparatorluk Rusya'sına bağlı olan ve günümüzde Moldova'nın başkenti olan Kişinev'de Yahudilere karşı yapılan pogromdan sonra yazdı. Üç gün boyunca Hristiyan çeteler 49 Yahudi'yi öldürmüş ve en az 600 Yahudi kadına tecavüz etmişti.

Avrupa'daki antisemitik vahşet ve cinayetler, Siyonist Yahudilerin tarihi anavatanları olarak gördükleri Filistin'e yerleşip kendi devletlerini kurmak istemelerinin başlıca nedenlerinden biriydi.

Bu istekleri Filistinli Arapların topraklarını ellerinde tutma arzusuyla çatışıyordu. Sömürgeci güç Britanya bu çatışmayı daha da kötüleştirmek için çok şey yaptı.

1929'da Amerikalı gazeteci Vincent Sheean, Kudüs'ü neredeyse bir asır sonra oradaki muhabirlere tanıdık gelen bir şekilde tarif ediyordu. "Buradaki durum korkunç. Her gün daha da kötüsünü bekliyorum" diye yazıyordu.

Şiddetin havada bile hissedildiğini belirtiyor, "Gerginlik tırmandı, elinizi havaya uzattığınızda yükseldiğini hissedebilirsiniz" diyordu.

Sheean'ın 1920'ler hakkındaki anlatımı, hem İsraillilerin hem de Filistinlilerin istediği, ama paylaşma ya da ayrılma konusunda bir yol ya da iradeyi bulamadığı topraklarda çatışmanın derin köklerini gözler önüne seriyor.

Filistinliler Gazze savaşı ile İsrail'in bağımsızlığını kazandığı 1948 yılında toplumlarının yıkıma uğratılması arasında doğrudan bir ilişki görüyor ve bunu "Nakba" (Felaket) olarak adlandırıyor.

Ancak Netanyahu ve diğer pek çok İsrailli ve onların yurtdışındaki destekçileri 7 Ekim saldırılarını, Yahudilerin Avrupa'da yüzyıllar boyunca maruz kaldığı ve Nazi Almanyası'nın Holokost'ta altı milyon Yahudi'yi öldürmesiyle sonuçlanan zulümle ilişkilendirdi.

Netanyahu, Macron'un mayıs ayında İsrail'in Gazze ablukasının "utanç verici" ve "kabul edilemez" olduğunu söylemesine karşılık vermek için aynı referansları kullandı.

Netanyahu, Macron'un "bir kez daha katil İslamcı bir terör örgütünün yanında yer almayı ve İsrail'i kan iftiralarıyla suçlayan aşağılık propagandasını yinelemeyi seçtiğini" söyledi.

Kan iftirası, Ortaçağ Avrupa'sına kadar uzanan ve Yahudileri, kanlarını dini ritüellerde kullanmak için Hristiyanları, özellikle de çocukları öldürmekle suçlayan kötü şöhretli bir antisemit kinaye.

Washington DC'deki İsrail elçiliğinde çalışan bir çiftin vurularak öldürülmesinin ardından silahlı saldırgan polise "Filistin için yaptım, Gazze için yaptım" demişti. Netanyahu cinayetleri İngiltere, Fransa ve Kanada liderlerinin İsrail'in tutumuna yönelik eleştirileriyle ilişkilendirdi.

X'te yayınlanan bir videoda şöyle diyordu: "Cumhurbaşkanı Macron, Başbakan Carney ve Başbakan Starmer'a sesleniyorum: Kitle katliamcıları, tecavüzcüler, bebek katilleri ve çocuk kaçıranlar size teşekkür ettiğinde, adaletin yanlış tarafındasınız demektir. İnsanlığın yanlış tarafındasınız ve tarihin yanlış tarafındasınız.

"18 yıl boyunca fiili bir Filistin devletimiz oldu. Adı Gazze'ydi. Peki elimize ne geçti? Barış mı? Hayır. Holokost'tan bu yana Yahudilere yönelik en vahşi katliamı yaşadık."

Netanyahu, savaşın ilk 13 ayında savunma bakanlığı yapan eski savunma bakanı Yoav Gallant ile birlikte Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından tutuklanması için yakalama emirleri çıkarıldığında da Avrupa'daki antisemitizmin uzun geçmişine atıfta bulunmuştu.

Mahkeme ayrıca 7 Ekim'in arkasındaki beyin olarak kabul edilen Yahya Sinvar da dahil olmak üzere üç Hamas lideri hakkında tutuklama emri çıkarmıştı. Üçü de daha sonra İsrail tarafından öldürüldü.

UCM yargıçlarından oluşan bir heyet, Netanyahu ve Gallant'ın cezai sorumluluk taşıdığına inanmak için "makul gerekçeler" olduğuna karar verdi. "Başkalarıyla birlikte işledikleri için ortak failler olarak, bir savaş yöntemi olarak aç bırakma savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylem suçları."

Netanyahu meydan okuyan bir açıklama ile "yanlış ve saçma suçlamaları" reddetti. UCM'yi, Fransız ordusunda Yahudi bir subay olan Alfred Dreyfus'u 1894 yılında vatana ihanet suçlamasıyla Şeytan Adası'ndaki ceza kolonisine gönderen antisemitik komploya benzetti. Masum olan Dreyfus sonunda affedildi ancak bu olay büyük bir siyasi krize neden oldu.

Açıklamada "Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin antisemit kararı modern bir Dreyfus davasıdır ve aynı şekilde sona erecektir" denildi.

"Hiçbir savaş, Hamas terör örgütünün canice bir saldırı başlattığı ve Yahudi Halkına karşı Holokost'tan sonra en büyük katliamı gerçekleştirdiği 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana İsrail'in Gazze'de yürüttüğü savaştan daha adil değildir."

Bir genç Filisitinli kız elinde büyük bir bohçayla yıkıntılar arasında ilerliyor.

Filistinliler, Gazze savaşı ile 1948'de İsrail'in bağımsızlığı arasında doğrudan bir bağlantı görüyor

Zulmün mirası

İngiltere'de Lordlar Kamarası üyesi olan avukat Helena Kennedy, Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı tarafından Netanyahu ve Gallant aleyhindeki kanıtları değerlendirmeleri istenen heyette yer aldı.

Kennedy ve tamamı seçkin hukukçulardan oluşan meslektaşları, yakalama emirlerinin çıkarılması için makul gerekçeler olduğuna karar verdiler.

Helena Kennedy, mahkemenin ve savcının antisemit motivasyonuyla hareket ettiği suçlamasını reddetti ve Londra'daki ofisinde bana "Yahudi toplumunun yüzyıllar boyunca yaşadığı dehşeti her zaman hatırlamalıyız. Dünya, Yahudi deneyimine karşı büyük bir merhamet duymakta haklı" diyor.

Sözlerinin devamındaysa, tarihteki Yahudi zulümlerinin, İsrail'e Gazze'de olanları yapma ruhsatı vermediğini söyledi.

İngiltere'de Lordlar Kamarası üyesi avukat Helena Kennedy

İngiltere'de Lordlar Kamarası üyesi avukat Helena Kennedy

"Holokost hepimizi büyük bir suçluluk duygusuyla doldurdu ve öyle de olmalı çünkü suç ortağıydık. Ama Holokost aynı zamanda bize, işlenen suçları gördüğümüzde suç ortaklığı yapmamamız gerektiği dersini de veriyor.

"Savaşı hukuka uygun bir şekilde yürütmek zorundasınız ve ben barışı sağlamanın tek yolunun adil bir şekilde davranmak olduğuna ve adaletin tüm bunların temelini oluşturduğuna inananlardanım. Ve korkarım ki bunu göremiyoruz"

İsrailli Holokost tarihçisi ve Kudüs'teki İbrani Üniversitesi Çağdaş Yahudilik Enstitüsü Başkanı Danny Blatman'ın değerlendirmesi daha sert ifadelerle oluyor.

Ailesi Holokost'tan kurtulan Prof. Blatman, İsrailli politikacıların Holokost'u uzun yıllar boyunca "hükümetlere ve dünya kamuoyuna saldırmak için bir araç olarak kullandığını söylüyor.

Blatman, Filistinle ilgili İsrail'i zulümle suçlamanın da "antisemitizm tepkisi" ile araçsallaştırdığına işaret ediyor.

Prof. Blatman, olası kritiklerin, "İsrailliler ve politikacılar tarafından antisemit olarak görülmekten korktukları için ağızlarını kapattıklarını" söylüyor.

Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi'nin eski yargıçlarından Lord Sumption, İsrail'in kendi tarihinden ders alması gerektiğine inanıyor.

"Yahudilerin geçmişte yaşadıkları korkunç zulüm ve toplu katliam deneyimleri, İsrail'e aynı şeyleri başka halklara yapma korkusu vermelidir."

Orta Doğu'da tarih kaçınılmazdır, her zaman mevcuttur, yağmalanacak bir gerekçe deposudur.

İsrail'in kilit müttefiki: ABD

İsrail, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) askeri, mali ve diplomatik desteği olmadan Gazze'de kendi seçtiği taktiklerle bu savaşı yürütemezdi.

ABD Başkanı Donald Trump sabırsızlık belirtileri göstererek Netanyahu'yu Gazze'yi kıtlığın eşiğine getiren kuşatmada birkaç delik açılmasına izin vermeye zorladı.

Netanyahu, Trump'ın Gazze'yi Filistinlilerden boşaltarak ve yeniden imar için Amerikalılara devrederek "Akdeniz'in Rivierası" haline getirmeyi içeren ve yaygın olarak kınanan önerisine destek vermeye devam ediyor.

Bu öneri, Filistinlilerin kitlesel olarak sürülmesini ifade ediyor ve gerçekleşmesi bir savaş suçu olacaktır. Netanyahu'nun aşırı milliyetçi müttefikleri onların yerine Yahudi yerleşimcileri yerleştirmek istiyor.

Trump'ın kendisi plan konusunda sessiz görünüyor. Ancak Trump yönetiminin İsrail'e ve Gazze'deki eylemlerine verdiği destek azalmış görünmüyor.

4 Haziran'da ABD, "koşulsuz ve kalıcı" bir ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması ve insani yardım üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması çağrısında bulunan bir BM Güvenlik Konseyi kararını veto etti.

Diğer 14 üye lehte oy kullandı. Ertesi gün Amerikalılar, tutuklama emri çıkarma kararına misilleme olarak UCM'den dört yargıca yaptırım uyguladı.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD ve İsrail'in egemenliğini "gayrimeşru eylemlere" karşı koruduğunu söyledi.

"UCM'yi hala destekleyen ve birçoğunun özgürlüğü büyük Amerikan fedakarlıkları pahasına satın alınmış olan ülkeleri, ulusumuza ve İsrail'e yönelik bu utanç verici saldırıyla mücadele etmeye çağırıyorum."

Bunun yerine UCM'ye Avrupalı liderlerden destek ve dayanışma açıklamaları geldi. ABD ve Avrupa arasında Gazze savaşı ve İsrail'in tutumunu eleştirmenin meşruiyeti konusunda geniş ve giderek sertleşen ayrım büyüdü.

İsrail ve Trump yönetimi, savaş kanunlarının tüm taraflar için eşit şekilde geçerli olduğu fikrini reddediyor; çünkü bunun Hamas ile İsrail arasında yanlış ve hatalı bir denklik anlamına geldiğini iddia ediyorlar.

BM'nin eski insani yardım yetkilisi Norveçli Jan Egeland, Avrupa ve ABD arasındaki ayrışmanın büyüdüğünü görebildiğini söylüyor.

"Umarım artık Avrupa omurgalı davranmaya başlar" diyor ve ekliyor:

"Londra'dan, Berlin'den, Paris'ten, Brüksel'den, öldürülen yardım görevlileri, öldürülen hemşireler, öldürülen doktorlar, öldürülen öğretmenler, öldürülen çocuklar konusunda bir dünya rekoru kırıldığını görmedikleri ve sizin gibi gazetecilerin erişimine izin verilmediği, bunlara tanıklık etmelerine izin verilmediği bunca ay süren ikiyüzlülükten sonra nihayet yeni sesler gelmeye başladı."

"Batı bir şeyden gerçekten pişmanlık duymayı öğrenecek - omurgasız tutum almış olmaktan."

'Soykırım' sorunsalı

Gazze'de soykırım olup olmadığı sorusunun dile getirilmesi, İsrail'i ve ABD'nin başını çektiği müttefiklerini öfkelendiriyor.

Kanıtların bu suçlamayı desteklemediğine inanan avukatlar, Güney Afrika'nın Filistinlilere soykırım yapıldığı iddiasıyla Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davaya karşı mücadele başlattı.

Ama bu iddia ortadan kalkmış değil.

Netanyahu'nun yakın destekçisi İsrailli siyasetçi Boaz Bismuth soykırım sorusunu şöyle yanıtlıyor:

"Filistin nüfusu bilmem kaç kat artmışken bizi nasıl soykırımla suçlarsınız? Onları korumak için nüfusu Gazze'nin içine taşırken beni nasıl etnik temizlikle suçlayabilirsiniz? Düşmanlarımı korumak için askerlerimi kaybederken beni nasıl suçlarsınız?"

Soykırımı kanıtlamak zordur; savcıların kanıtlaması gereken aşamalar kasıtlı şekilde sıkı tutulmuştur.

Ancak bu alanda uzman bazı hukukçular, Güney Afrika'nın geçen yıl Ocak ayında başlattığı sürecin bir ilerleme kaydetmesini beklemenin gerekli olmadığına inanıyor.

İngiltere Yüksek Mahkemesi'nde hakimlik yapmış bir isim olan Lord Sumption'a yazılı olarak görüşünü soruyorum:

"Soykırım bir niyet meselesidir" yanıtını veriyor:

"Ulusal ya da etnik bir grubu tamamen ya da kısmen yok etmek amacıyla öldürmek, sakat bırakmak ya da onlara tahammül edilemez koşullar dayatmak anlamına gelir.

"Netanyahu ve bakanlarının açıklamaları, mevcut operasyonların amacının Gazze'deki Arap nüfusu öldürerek ve aç bırakarak bölgeyi terk etmeye zorlamak olduğunu gösteriyor. Tüm bunlar soykırımı şu anda yaşananlar için en makul açıklama haline getiriyor."

Yıkıntıların arasındaki küçük bir çocuk oturduğu yerden kameraya bakıyor

Güney Afrika, İsrail'e karşı açtığı soykırım davasının büyük bir kısmını İsrailli liderlerin kullandığı kışkırtıcı dile dayandırdı.

Netanyahu'nun Gazze'ye asker gönderirken İncil'e atıfta bulunarak Hamas'ı Amalek'e benzetmesi de dosyada yer aldı. İncil'de, Tanrı İsraillilere kendilerine zulmeden Amaleklileri yok etmelerini emrediyor.

Bir diğeri de Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın Hamas saldırılarının hemen ardından Gazze Şeridi'nin tamamen kuşatılması emrini verdiği açıklamaydı:

"Elektrik yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kapalı olacak. Biz insan hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz."

Londra'daki University College'da hukuk profesörü olan Ralph Wilde da soykırımın kanıtlandığına inanıyor.

Wilde, "Ne yazık ki evet ve artık yasal olarak bu konuda hiçbir şüphe yok ve aslında bu bir süredir böyleydi" diyor.

Wilde, Uluslararası Adalet Divanı'nın, İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki varlığının yasadışı olduğunu tespit etmiş olduğuna işaret ediyor.

Wilde, Batılı hükümetlerin Gazze'deki savaşa verdikleri tepkileri, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı geniş çaplı işgaliyle karşılaştırıyor.

"Rusya'nın Ukrayna'daki eyleminin hukuka aykırı olduğuna dair herhangi bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Bununla birlikte, devletler bu eylemin hukuka aykırılığını tespit eden kamuoyu açıklamaları yapmanın mümkün olduğunu görmüşlerdir. Bu durumda da bunu yapmalarını engelleyen hiçbir şey yoktur.

"Dolayısıyla, eğer bekleyeceklerini söylüyorlarsa, onlara sorulması gereken soru şudur: Neden zaten bildiğiniz bir şeyi mahkemenin size söylemesini bekliyorsunuz?"

Helena Kennedy, "soykırım kelimesinin gelişigüzel kullanılmasından kaçınıyorum çünkü bunu kanıtlamak için hukukta çok yüksek bir seviyenin, çok yüksek bir niyet seviyesinin olması gerektiğini düşünüyorum" diyor:

"Bunun soykırım olmadığını ama insanlığa karşı suç olduğunu mu söylüyoruz? Sence bu kulağa hoş mu geliyor? İnsanlığa karşı korkunç suçlar mı? Bence en ağır suçların işlendiğini görme sürecindeyiz.

"Çok kolay bir şekilde soykırıma doğru gidebilecek bir yörüngede olduğumuzu düşünüyorum ve bir hukukçu olarak bunun için kesinlikle güçlü bir argüman olduğunu düşünüyorum"

Kennedy, kendisinden istenmesi halinde İngiliz hükümetine tavsiyesinin şu olacağını söylüyor:

"Ağır suçlara ortak olma konusunda çok dikkatli olmalıyız"

Eninde sonunda bir ateşkes sağlanacaktır.

Ancak bu yaşanan acıları ya da sürecin muğlaklığını sonlandırmayacak. Uluslararası Adalet Divanı'ndaki soykırım davası bu anlama geliyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Binyamin Netanyahu ve Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararları da öyle.

Gazeteciler ve savaş suçları araştırmacıları Gazze Şeridi'ne girebildiklerinde, yaşananlarla ilgili daha somut gerçeklerle karşılaşacaklardır.

BM ya da sağlık ekipleriyle Gazze'ye gidenler, pek çok savaş görmüş insanların bile hasarın boyutunu kavramakta zorlandıklarını söylüyorlar.

Savaş başladığından beri Gazze'ye gittiğim tek seferde İsrailli bir subayın söylediği bir şey aklımdan çıkmıyor.

Savaşın başlamasından bir ay sonra İsrail ordusuyla birlikte yıkıntılar arasında birkaç saat geçirmiştim ve savaş Gazze'nin kuzeyini çoktan bir enkaza dönüştürmüştü.

O subay bana Filistinli sivillere ateş açmamak için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Sonra durdu ve Gazze'de hiç kimsenin masum olamayacağını çünkü hepsinin Hamas'ı desteklediğini savundu.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.