Kütahya'nın Simav ilçesinde 5,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) verisine göre sarsıntı yerin 8,4 kilometre altında kaydedildi.
TSİ 12.59'daki bu depremden yaklaşık 15 dakika sonra Simav'da 4 büyüklüğünde bir deprem daha gerçekleşti. 5,4 büyüklüğündeki depremin Uşak, Balıkesir, Bursa ve Bilecik'te de hissedildiğini duyuran AFAD, "An itibarıyla olumsuz bir durum bulunmamaktadır. Saha tarama çalışmaları devam etmektedir" açıklamasında bulundu.
Kızılay ekiplerinin de deprem sonrası gelişmeleri sahada takip ettiği açıklandı:
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da X hesabından "AFAD ve ilgili kurumlarımızın tüm ekipleri saha taramalarına başlamıştır" açıklamasında bulundu.
Simav Belediye Başkanı Kübra Tekel Aktulun ise NTV yayınında yaptığı açıklamada, "Halk panik içerisinde. Belediye binamız dâhil çok fazla eski yapı var. İtfaiye ekiplerimiz sahada hasar gören bina var mı diye tarama gerçekleştiriyor. Sarsıntı çok yoğun hissedildi" dedi.
Aktulun şu ana dek kendilerine olumsuz bir durum bildirilmediğini aktardı.
Deprem Kütahya'nın yanı sıra, İstanbul, İzmir, Bursa, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Uşak ve Yalova'dan da hissedildi.
Kütahya depremleriyle ilgili ne biliniyor?
23 Nisan'daki depremlerin ardından BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Kütahya'daki Simav fayının irili ufaklı pek çok deprem üretmesinin "sürpriz olmadığını" söylüyor:
"Kütahya depremlerinin olduğu yer batıda Sındırgı-Bigadiç bölgesinden başlayıp, Afyon'a doğru uzanan Simav fayının üzerinde oluyor.
"Simav fayının doğu uç kısmının kuzeyinde 1970'te 7,2 büyüklüğünde yıkıcı bir deprem yaşandı.
"Oradan da Afyon-Akşehir Grabeni olarak bildiğimiz graben sistemi Konya'ya doğru uzanıyor. Yani bu fay zonu Türkiye'nin sayılı fay sonlarından biri ve sıklıkla deprem üretiyor.
"Akşehir-Afyon arasında da 2002 yılında 6,5 büyüklüğünde deprem oldu ve oldukça fazla can kaybına yol açtı.
"Yani bu fayın irili ufaklı pek çok deprem üretmesi sürpriz değil. Bundan önce ürettiği gibi bundan sonra da üretmeye devam edecektir."
Pampal, bu fayın büyüklüğü 7,2-7,3'e varabilecek deprem üretme ihtimalinin de göz ardı edilmemesi gerektiği konusunda uyarıyor.
'Olağanüstü bir durum yok'
Yıldız Teknik Üniversitesi Jeoloji Profesörü Şükrü Ersoy da Türkiye'nin bir deprem bölgesi olduğunu belirterek şöyle konuşuyor:
"Türkiye'nin herhangi bir yerinden gün aşırı büyüklüğü 4'ü geçen deprem haberlerini duymak bizim normalimiz aslında. Yani olağanüstü bir durum yok."
Simav ilçesinde 1970'ten beri büyük, yıkıcı deprem olmadığını söyleyen Ersoy, BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada tarihsel süreçte bu tür depremler yaşandığını dolayısıyla tekrar meydana gelebileceğini ekledi.
Ersoy "Bu depremler, bu bölgenin canlı olduğunu göstermesi bakımından önemli" diyor.
Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Burak Çatlıoğlu ise Kütahya ilinin jeotermal potansiyelinin yüksek olması nedeniyle de bir deprem bölgesi olduğunu belirtiyor:
"Depremler yer içerisindeki konveksiyon akımlarından kaynaklı oluşuyor. Bunu da yer içerisindeki mağmanın hareketi diye ifade edebiliriz. Kütahya-Simav bölgesi de jeotermal kaynakların yani mağma hareketinin yoğun olduğu bir bölge. Bu sebeple de bu depremler çok olağan."
İstanbul depremiyle bağlantısı var mı?
23 Nisan'da eş zamanlı depremlerden sonra, bu depremlerin birbirleriyle bağlantılı olup olmadığı da merak konusu olmuştu.
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar İstanbul, Kütahya ve Karadeniz'deki depremlerin farklı fay hatlarında meydana geldiğini ve birbirlerini tetikleme ihtimallerinin olmadığını kaydediyordu.
"Bunlar birbirinden bağımsız. Türkiye'nin normal deprem aktivitesi içinde değerlendirilecek depremler" diyen Prof. Dr. Süleyman Pampal durumu şu şekilde açıklıyor:
"İstanbul depremi Kuzey Anadolu fayının kuzey kolunun orta kesimi, yani Orta Marmara fayı ya da Kumburgaz fayı olarak bildiğimiz fayın üzerinde meydana geldi.
"[Kütahya'yı içine alan] fay zonuysa Batı Anadolu'dan başlayıp, Orta Anadolu'ya kadar devam eden önemli bir fay zonu - Simav fayı ve Afyon-Akşehir Graben zonu.
"Gürcistan'dan gelip Karadeniz kıyılarına paralel, Orta Karadeniz'e kadar uzanan Karadeniz fayı var. Bu türden aktivite oralarda da oluyor, normal karşılamak lazım."
Burak Çatlıoğlu da şöyle konuşuyor:
"Bunların hiçbir bağlantısı yok. Ülkemizin deprem potansiyeline değinecek olursak, güneyden Arap plakası kuzeye doğru sıkıştırıyor. Yine güneyden, Girit tarafından Afrika plakası Anadolu'yu sıkıştırıyor. Arap plakası ve Afrika plakasının bu sıkıştırmasından dolayı Anadolu batıya doğru hareket ediyor. Bu hareketten dolayı Kuzey Anadolu fayı oluşuyor zaten. Aşağıda da Arap plakasının sıkıştırmasından dolayı Doğu Anadolu fayı oluşuyor.
"Şimdi Doğu Anadolu fayı ve Kuzey Anadolu fayı neticesinde batıya doğru yapılan hareketten dolayı aşağıda da Afrika fayı sıkıştırınca Ege bölgesinde açılmalar meydana geliyor. Bu açılmalar da bizim Horst-Graben dediğimiz çöküntü alanları oluşturuyor. Biz de bu açılmalara Batı Anadolu fay sistemleri diyoruz. Bu sistemler birbirinden bağımsız.
"İstanbul'da olan deprem Kuzey Anadolu fayının bir kolunda meydana gelmişti. Ancak bugün meydana gelen deprem ise Batı Anadolu fay sistemi içerisinde meydana gelen bir deprem. 6 Şubat'ta olan Kahramanmaraş depremleri Doğu Anadolu fayında meydana gelen depremlerdi."
"Bu faylar birbirlerinden bağımsız olduğu için birbirlerini de etkilemiyor" diyen Çatlıoğlu, "Yani tetikleme gibi bir durum söz konusu değil. Sadece ülkemizde fayın çok olması ve tektonik kuşakta yer almamızdan dolayı birden fazla depremle karşılaşıyoruz" diyor.