Euronews Türkçe'ye konuşan KRT Kurgu Şefi Umut Nafiz Öztürk, "Türk televizyon tarihinde daha önce RTÜK tarafından, patronlar tarafından yayınlar durdurulmuştu. Ama ilk defa çalışanlar, işçiler tarafından bir yayın durdurulup bir greve gidilmiş oldu" diyor.
Kültür Radyo Televizyonu (KRT) kanalında çalışan gazetecilerin direnişinden 4 Haziran'da sosyal medya platformu X'te paylaşılan şoke edici bir video ile haberdar olduk.
KRT emekçilerinden Merve Us Acıoğlu'nun paylaştığı görüntülerde işveren avukatının iki aydan fazla süredir maaşlarını alamayan gazetecilere "Ben sizi kandıramam ki daha fazla" dediği duyuluyordu.
Büyük yankı uyandıran video 1 milyona yakın görüntülenme alırken, KRT emekçilerinin direnişinin başladığının da sinyalini veriyordu.
O tarihten sonra televizyon yayınını durduran ve ofislerinde nöbete başlayan gazeteciler, pazar günü İstanbul'daki ofislerinin önünde diğer basın mensupları, STK'lar ve siyasi partilerle bayramlaşma etkinliği düzenleyerek bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Dayanışma amacıyla pek çok basın mensubunu bir araya getiren organizasyon, aynı zamanda gazetecilerin geleceklerini öngöremediği ve umutsuzluğun giderek arttığı, medya sektörünün en krizli dönemlerinden birinde gerçekleşiyor.
Basın açıklamasının ardından Euronews Türkçe'ye konuşan KRT Kurgu Şefi Umut Nafiz Öztürk, "Türk televizyon tarihinde daha önce RTÜK tarafından, patronlar tarafından yayınlar durdurulmuştu. Ama ilk defa çalışanlar, işçiler tarafından bir yayın durdurulup bir greve gidilmiş oldu" diyor.
"Yani Türk televizyon tarihinde bir ilk olduk. Farkında olmadan belki de şu an bir tarih yazıyoruz."
Öztürk'le gerçekleştirdiğimiz röportajda KRT'deki sürecin nasıl ilerlediğini ve gazetecilerin bundan sonrası için nasıl bir yol haritası izleyeceğini konuştuk.
Öncelikle bize yaşadığınız bu süreci özetler misiniz?
Tabii ki. Aslında bu olay, bir kitle iletişim aracı olan televizyonda iletişimsizlikten kaynaklı olarak ortaya çıktı. 2,5 ay boyunca çalışanlar, çalıştıklarının karşılığı olan, emeğinin karşılığı olan maaşlarını alabilmek için kendilerine bir muhatap aradılar.
Muhatap bulmaya çalıştık. Müdürlerle, patronla iletişim kurmaya çalıştık ama hiçbiriyle etkin bir şekilde iletişim kuramadık. Hiçbiri bizim karşımıza çıkamadı. Patrona ulaşamazken müdürler ise bizi sürekli farklı tarihlerle oyalayarak 2,5 ay boyunca "cuma", "pazartesi" diyerek, taahhütler vererek bizim umudumuzu azaltmaya başladılar. Biz de onların verdiği söze itimat ederek, yani inanmak isteyerek, hem de işimizi sevdiğimiz için devam ettik.
Son taahhüt 4 Haziran Çarşamba günü saat 17'ydi.
Yani büyük yankı uyandıran o videonun kaydedildiği gün…
Evet. O gün bize maaşların yatmayacağını, sonrasında da yatmayacağını, yatabileceğinin garantisini veremeyeceklerini, herhangi bir tarih, takvim veremeyeceklerini söylediler. "Kademeli olarak çıkmak isteyen varsa çıksın" dediler.
Biz kabul etmedik ve haber merkezindeki arkadaşlarımıza durumu anlattık. Daha sonra avukat beyi yanımıza çağırdık. İnsanlar 2,5 aydır maaş alamadıkları için zaten sinirliydi. Avukat beyle karşılıklı bir diyalog oluştu ve sonunda işte o izlemiş olduğunuz video ortaya çıktı.
O günden sonra önceden tasarlanmamış bir direnişe, örgütlü mücadeleye dönüştü. Kendiliğinden bir hareket oldu, çünkü herkesin amacı ortaktı, herkesin derdi birdi.
Sonrasında nasıl işledi süreç?
Biz gece boyunca kanalda bekledik. O sırada da zaten Fırat Bey (KRT TV Yönetim Kurulu Başkanı Fırat Bozfırat) Ankara'daydı. Biz de Fırat Bey'in yanımıza gelmesini, bizzat karşımıza çıkmasını ve bizzat kendi ağzından duymak istediğimizi söyledik. Yani Fırat Bey bizim düşmanımız değil, biz onun çalışanıyız. Sadece müdürlerin söylemi artık bizi tatmin etmediği için -çünkü verdikleri her söz boşa çıktı- bunu istedik. Fırat Bey kendisi bizzat bize neyin ne olduğunu söylesin, biz de ona göre kendimize yol çizelim, istedik.
Ama Fırat Bey Ankara'dan geldikten sonra karşımıza çıkmadı ve aramızdan birkaç kişiyle görüşeceği söylendi. Ben de kurgu şefi olarak görüşecek ekibe katıldım. Sonra Fırat Bey'le bir saate yakın bir toplantı gerçekleştirdik, konuştuk. Kendince haklı sebepleri olduğunu söyleyebilirim, yani bize bilinen bazı şeyleri söyledi. Ailevi sorunlarını ve maddi sıkıntılarını dile getirdi. Ancak bunlar bizi tatmin eden sözler değildi, sonuçta bizler de aynı şekilde kira veriyoruz, fatura ödüyoruz, bizim de banka borçlarımız var.
Bize daha sonra dokuz yeri aradığını, kaynak bulamadığını, kaynak bulursa ilk kişinin çalışan maaşlarını vermek olacağını söyledi. Ve bizi tanımadığını da söyledi. Ben de buraya çok takıldım. Çünkü yani çalışanını tanımıyor olması biraz garip.
KRT çalışanlarının 8 Haziran'daki basın açıklaması.
Tanımamaktan kastı nedir?
Yani topluluk önünde konuşamadığı için karşımıza çıkmadığını söyledi. Sonrasında biraz rahatsızlandı ve biz de onu yalnız bıraktık. Benim gelmek istediğim nokta şurası: Biz kitle iletişim işi yapıyoruz ama kendi aramızdaki iletişimi doğru düzgün sağlayamadık. Ona da şunu söyledim: Zaten sizin bizi tanımıyor olmanız sorunun kendisi. Çünkü biz kurumsal iletişimi kuramadığımız için bu işler buralara geldi.
2,5 ay önce bizim karşımıza geçip "Evet maaşınızı veremiyorum" deseydi biz bunu bile anlayışla karşılardık. Ve derdik ki "Tamam o zaman biz de kendi yolumuza bakalım."
Yani mesele çeşitli vaatlerle bekletilmiş de olmanız?
Dediğim gibi bize bunu söylemek yerine, kime sorsak bilmiyordu. "Fırat Bey'le konuştuk, işte bu hafta yatabilirmiş" dediler. Tarih veren müdürler oldu. "Bu ay, bu hafta olabilir" şeklinde ucu açık söylemlerle oyalandık. Sonra bu küçücük damla bir çığa dönüştü. Bu, iletişimsizliğin sonucu.
Yemek kartlarına da gelelim. Ne zamandır alamıyorsunuz?
Evet ona da gelmek istiyorum. Yani bu da çok anlaşılabilir değil, çünkü yemek kartları belirli bir anlaşma üzerinden ödenir. Yemek kartlarına zaten daha önce blokaj kondu. Bu ayı da sayarsak 4 aydır yemek kartı ödemesi alamıyoruz.
Keşke böyle olmasaydı ve bayramı Fırat Bey'le beraber kutlasaydık. Burası bizim emeklerimizle var oldu, ben 4 yıldır burada çok güzel bir şey inşa ettim. Buradan ekmek kazanıyorum, buraya da kazandırıyorum. Aynı zamanda karşılıklı olan bir ilişki bu.
Peki daha önce bu tür bir şeyi yaşadınız mı hiç KRT'de? Bazı kurumlarda maaş gecikmelerinin kronik bir sorun haline geldiğini biliyoruz. KRT yakın zamanda el değiştirdi, 2023'te Fırat Bozfırat tarafından satın alındı. Eskiden de böyle sorunlar olur muydu?
Ben burada işe girdiğimde maaşlar genellikle ayın ilk 15 günü içinde yatardı. Belirli bir gün olmazdı ama bu kadar çok geciktiğini hiç hatırlamıyorum. Yeni yönetime geçtiğimizde gecikmeyle beraber çift maaş aldığımız oldu. Onun akabinde bir şubat maaşımızı martta aldık. Son olarak da 28 Mart'tan sonra bir daha ödeme alamadık.
Kanal yönetiminin bir acil ödeme planı oluşturduğu söyleniyor.
Vallahi bunu nasıl oluşturdular veya kimle oluşturdular bilmiyorum ama bu biz durumu bu raddeye getirdikten sonra bir şey oluşturmuşlarsa bilemem. Bizim haberimiz olmadan oluşturulmuş bir şeydir.
Yani size 'Bir acil plan oluşturduk' gibi resmi bir beyanda bulunan olmadı mı?
Hayır, olmadı.
Peki şu anda kanalda ne oluyor? Banttan yayından yapıldığını görüyoruz, siz yayını tamamen durdurdunuz mu?
Evet, oraya gelelim. Türk televizyon tarihinde daha önce RTÜK tarafından, patronlar tarafından yayınlar durduruldu, durdurulmuştu. Ama ilk defa çalışanlar tarafından, işçiler tarafından bir yayın durdurulup bir greve gidilmiş oldu. Yani Türk televizyon tarihinde bir ilk olduk. Farkında olmadan belki de şu an tarih yazıyoruz.
Ve bu aynı zamanda bizim gibi aynı duruma düşüp maaşını alamayıp ama hakkını isteyemeyen tüm iletişim emekçisi arkadaşlarımıza, dostlarımıza da umarım örnek olur.
Bizim durumumuza kulak veren çok oldu. Türlü türlü partiler, taraftar grupları, emekçiler, eski çalışan arkadaşlar, sektörün diğer kanallarında çalışan, yazılı ve görsel basındaki tüm arkadaşlarımız bunu bir şekilde duyurdular.
Bu artık maaş, tazminat meselesinin ötesine geçerek bir onur meselesi oldu. Haysiyetimizin zedelenmesi ve gururumuzun kırılmasının parayla tazmin edilebilecek bir yanı yok.
Şu anda nöbetiniz devam ediyor. Maaşlarınızı alana kadar devam edecek misiniz? Yeni bir vaat var mı?
Bize son olarak 27 Haziran vaat edildi. Hatta yazılı bir taahhüt almayı konuştuk ama maaş ödemesi zaten bizim taahhütlü hakkımız. Zaten ödenmesi gereken maaşlarımızı bize taahhüt ediyorlar. Hakkımız olanı alana dek nöbetimize devam edeceğiz, kararımız bu yönde.