Bir Kudüs yazısı: Acılar Yolu'ndan Zeytin Dağı'na

Bir Kudüs yazısı: Acılar Yolu'ndan Zeytin Dağı'na
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi ve gazeteci İbrahim Beyazoğlu, Independent Türkçe için Kudüs'e yaptığı ziyareti yazdı. Son derece değerli ve bölge konusunda yalın bir dille öğretici, aynı zamanda rehber niteliğindeki yazıyı alıntılayarak aktarıyoruz


İbrahim Beyazoğlu / Independent Türkçe
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi ve gazeteci 

Alighieri Dante, -üstat Jorge Luis Borges'in bize hatırlattığı üzere- bize Kutsal Kitap'ın dört farklı biçimde okunabileceğini ve edebi okumanın da bunlardan sadece biri olduğunu söyler. 1

Benim İncil ve Tevrat okumam da Dante'nin hükmünce, bu metinlerin sadece edebi, kültürel ve entelektüel bir okumasıdır.  

Ve nitekim, kolektif hayal gücünün bir tezahürü olarak Kudüs, zamanla kendine özgü arzularla şekillenen bir edebi üsluba ilham kaynağı olmuştur.

Bu yazıdaki eksiklik ve kusurların bana ait olduğunu söylemeye ise gerek yok.*

O gün İsrailli askerler ve polis sadece yaşlı Müslümanların Mescid-i Aksa girmesine izin veriyordu maalesef. Etraf kalabalık. Bu yüzden turist olmama rağmen ziyaret etmeme mâni oldular. Turist olmanın tek ayrıcalığı ise bana kaba davranmaktan kaçınmaları. 
 

Via Dolorosa. Okuduklarım, yazdıklarım ve gördüklerim o kadar iç içe geçmiş ki hangisinin nerede bitip başladığı bazen belli değil. Hoş bundan da rahatsız değilim. Via Dolorosa hakkında okuduklarım mı yoksa orada gördüklerim mi beni daha çok etkiledi, diy

Via Dolorosa. Okuduklarım, yazdıklarım ve gördüklerim o kadar iç içe geçmiş ki hangisinin nerede bitip başladığı bazen belli değil. Hoş bundan da rahatsız değilim. Via Dolorosa hakkında okuduklarım mı yoksa orada gördüklerim mi beni daha çok etkiledi, diye sorarsanız buna bir cevap veremem. Kaldı ki bu ikisini birbirinden ayırmak bana zor geliyor​​​​​

Ben de oradan Getsemani Bahçesi'ne gitmek için ayrılıyorum. Nihayetinde bilinmeyen bir şehri tanımak için bir güzergâh seçmek gerekir2 ve ben Acılar Yolu'nu seçiyorum.

Kudüs ziyaretim, Paskalya ve Fısıh (Exodus) dönemine denk geldi. Özellikle Paskalya sırasında, şehre ağır ve yoğun bir hava hâkim. Ama renkli görüntüler de var. Farklı kültürlerden şehre akın eden insanlar şehre renk katıyor.
 

Paskalya zamanı Kudüs'ün daracık ve labirent gibi sokakları / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Paskalya zamanı Kudüs'ün daracık ve labirent gibi sokakları / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Zaten Kudüs'e gelme sebeplerimden biri de farklı kültürler. Ve tabii enteresan insan hikâyeleri. Hem Kudüs'te yaşanan hikâyeler hem de farklı etnik gruplara sahip insanların Kudüs'e avdet ederken yanlarında getirdiği hikâyeler.
 

Via Dolorosa (Acılar Yolu) Paskalya zamanı kalabalık / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa (Acılar Yolu) Paskalya zamanı kalabalık / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Rota: Acılar Yolu

Via Dolorosa'nın (Acılar/Çile Yolu) başladığı yerden, yani kemerlerin olduğu Antonia Kalesi -ki Romalılar Kudüs'ü buradan yönetmişlerdi- Zeytin Dağı'nın eteğindeki Getsemani Bahçesi'ne, yürümek zor değil. Bu iki kutsal ve tarihi noktayı birbirine bağlayan rota birkaç yüz metre civarında ve yaklaşık on dakika sürer. Ve Acılar Yolu, Eski Şehir'in içinde devam ediyor.
 

Via Dolorosa (Acılar Yolu)- / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa, Hz. İsa'nın kırbaçlandıktan sonra sırtına yüklenen haçı taşıyarak Golgota'ya (Çarmıh Tepesi) yürüdüğü yol. Çoğu çarmıh kurbanı gibi İsa da ucunda kemik ya da metal olan deri kırbaçla da dövülmüştü, bu işkence bile çoğu zaman mahkûmu öldürmeye yeterdi.3
 

Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

İsa, sırtında haçla Kudüs'ten son kez çıkar. Getsemani Kapısı'ndan sola döner ve bahçelerin, kayalara oyulmuş mezarların arasından geçerek, halk arasında "Kafatası Tepesi" -yani Golgota- diye anılan, kentin idam yerine doğru yürümeye başlar.  

Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Milyonlarca Hristiyan tarafından Tanrı'nın Oğlu olarak anılan kişi, son yolculuğuna tam da bu taş kaplı sokaklardan çıkıp yürümüştü. İsa'nın burada sırtında çarmıhla yürüyüşünün üzerinden 20 yüzyıl geçmiş olsa da Acılar Yolu'nun kaldırım taşları Roma lejyonerlerini eğlendiren seksek oyunlarının izlerini taşımaya devam ediyor.
 

Kaldırım taşlı ve kemerli Via Dolorosa (Acılar Yolu)

Kaldırım taşlı ve kemerli Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Paskalya zamanı Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Paskalya zamanı Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Acılar Yolu üzerinde, İsa'nın haçıyla ilk kez yere düştüğü noktada bulunan Avusturya Misafirhanesi ise bugün yalnızca bir konaklama alanı değil. Misafirhane aynı zamanda Hristiyan hacıların durakladığı, dua ettiği simgesel bir mekân.5
 

Geceleyin Via Dolorosa (Acılar Yolu)

Geceleyin Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Müslüman mahallesinin bulunduğu Eski Şehir'den Zeytin Dağı'na doğru inerek Kudüs'ün tarihi atmosferini hissetmek ise benim açımdan biraz melankolik bir güzergâhtı. Ülkeye girerken sorgulandığımda da şehrin dokunaklı atmosferi için geldiğimi söylemiştim. Ülkeden ayrılırken sorgulandığımda da.
 

Yavaş yavaş ama huzur içinde cuma namazına giden (ya da namazdan dönen) bir Filistinli / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Yavaş yavaş ama huzur içinde cuma namazına giden (ya da namazdan dönen) bir Filistinli / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Ben Zeytin Dağı'na doğru yokuş aşağı yürürken yaşlı bir Filistinli adamın Kudüs'ün tarihe tanıklık etmiş duvarlarını tutarak, Mescidi Aksa'ya giden yokuşu ağır ağır çıkması benim için etkileyici ve dokunaklı bir an.
 

Via Dolorosa (Acılar Yolu) k / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa (Acılar Yolu) / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Zeytin Dağı

Zeytin Dağı, bazen Siyon Dağı (Mount Zion) ile birbirlerine karıştırılır. Siyon Dağı Kudüs'ün Eski Şehir surlarının hemen dışında, güneybatısında yer alır. Kral Davut'un, ya da Yahudilere göre Davut peygamberin, ele geçirdiği ilk Kudüs yerleşimidir.
 

Yahudi inancına göre / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Yahudi inancına göre, dünyanın sonu geldiğinde -yani kıyamet gününde- Zeytin Dağı’ndaki bu mezarlıkta yatan ölülerin dirileceğine inanılır. Zeytin Dağı, kutsal metinlerde diriliş ve kıyametle ilişkilendirilen çok önemli bir yer olarak kabul edilir. Bu eski Yahudi mezarlığı, binlerce yıpranmış mezar taşının yamaç boyunca uzandığı ve şehri aşağıdan gözetlediği bir yer aynı zamanda. Yahudi mezarlığı, dünyanın en eski ve en büyük Yahudi mezarlıklarından biridir. Mezarlığın tarihi yaklaşık 3 bin yıl öncesine, yani MÖ 9'uncu yüzyıla kadar uzanıyor. Burası hem antik hem de modern dönemlerde Yahudiler için kutsal bir mezar yeri olmuş ve günümüzde hala kullanılıyor. Tarih boyunca birçok önemli figür burada defnedilmiştir / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Davut, gerçekten de yaşamış en olağanüstü insanlardan biriydi ve kendisi insanlık tarihinin akışını değiştirse de tarih geçmişe bakılarak anlaşıldığı için Davut o sırada bunun farkında değildi .6 Kral Davut'un krallığı için başkent seçtiği Kudüs ise aslında eski bir Kenan yerleşimidir: 7 

İsa'nın çarmıhta can verişiyle, ya da durmadan yenilenen, insanların duvarları dibinde ölüşüyle Kudüs yeryüzünde hiçbir başka şehrin yaşamadığı gibi dökülen kanın laneti içinde yaşamıştı. Oysa Yeruşalayim, eski İbranice de 'Barış şehri' anlamına gelir; orada ilk oturanlar, dalları evrensel barışın simgesi haline gelecek Zeytinlik Dağının yamaçlarına yerleşmişlerdi. Birbirini izleyen sonu gelmez bir peygamberler dizisi burada Tanrı'nın insanlara sunduğu barışı ilan etmiş, şehri kendine başkent seçen Yahudi kralı Davut burayı şu sözlerle yüceltmişti: 'Kudüs'ün barış içinde yaşamasına dua edin.' 8
 

Zeytin Dağı'ndan Kudüs manzarası / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Zeytin Dağı'ndan Kudüs manzarası / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Kudüs ne yazık ki o günden bu yana pek de ismiyle müsemma bir şehir olmamıştır. İyi ki Davut Peygamber tüm bunlara tanık olmadı. Romalı General Titus, yaklaşık 55 bin nüfuslu Kudüs'ün9 işgalini buradan, Zeytin Dağı'nın batı yamacından, başlatacaktı. Çünkü Titus, Yahudiye bölgesinde çıkan Büyük Yahudi İsyanını bastırmakla görevlendirilmişti. Ancak Titus'u asıl tarihe geçiren olay, MS 70 yılında bu isyanı bastırırken Kudüs'ün yıkımına öncülük etmesiydi:10

66 yılı başlarından beri süregelen bir Yahudi ayaklanması sonunda 70 yılında Kudüs tahrip edilir ve Yahudiler dağıtılır. Buna dair ilginç bir hikâyenin ayrıntılarını kendisi de Galilea'da isyancı bir komutan iken mücadeleyi kaybedip kuşatılmış Jotapata Kalesi'ne sığınan ve kaledeki tüm arkadaşları intihar edince İmparator Vespanianus'tan af dileyen ve onun tarafına geçen Pharisaioi Flavius Josephus'tan öğreniriz. 11 


Ne yazık ki bugün bile "Kudüs'ün uzun ve karmaşık tarihi, kentin günümüzdeki tartışmalı statüsünün üzerini kaplamaktadır".12
 

Kudüs’te Son Akşam Yemeği’nin gerçekleştiğine geleneksel olarak inanılan odadır / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Kudüs’te Son Akşam Yemeği’nin gerçekleştiğine geleneksel olarak inanılan odadır / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Hristiyanlık inancına göre Son Akşam Yemeği'nin -yani Kutsal Perşembe'nin- gerçekleştiğine inanılan Üst Oda ve Hz. Davut'un mezarı da Zeytin Dağı'ndadır. Ve işte İsa bu odada Havarileri ile gizli bir Fısıh birlikte yedikten sonra gece karanlığında, aşağıda da göreceğiniz gibi, eğri büğrü zeytin ağaçları ve fundalıkların arasında saklanmak için Getsemani Bahçesi'ne giderler.13 Çünkü kentin yetkililerinden kaçmaktadırlar.
 

Son Akşam Yemeği'nin (The Last Supper) gerçekleştiği oda / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Son Akşam Yemeği'nin (The Last Supper) gerçekleştiği oda / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Getsemani Bahçesi (1)

Getsemani Bahçesi / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Benim samimi bir merakla yolunu tuttuğum Zeytin Dağı ise Kudüs'ün doğusunda, Eski Şehir'in hemen karşısında. Mesih'in gelişinde dirilecek ilk ölülerin burada yatanlar olacağına inanıldığı için dünyanın en eski ve kutsal saydıkları Yahudi mezarlığı da Zeytin Dağı'nda bulunmaktadır. 
 

Getsemani Bahçesi (2)

Getsemani Bahçesi  / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Getsemani Bahçesi

Hristiyan inancında Getsemani Bahçesi'ne sembolizmi insanî acı ve Tanrısal iradeye teslimiyeti simgeler. Zira İncil'e göre, İsa Mesih, çarmıha gerilmeden önceki gece yani perşembe gecesi öğrencileriyle birlikte Getsemani Bahçesi'ne gitmiş, burada dua etmiş ve derin bir keder yaşamıştır. Bu aynı zamanda Hristiyan inancında Kutsal Perşembe, diye de bilinir. İsa peygamber Getsemani Bahçesi'ne dua etmeye giderken en yakın üç havarisi olan Petrus, Yakup ve Yuhanna'yı yanında götürür. Onlara uyanık kalıp kendisiyle birlikte dua etmelerini söyler. Ancak öğrencileri uyuyakalır. İsa döndüğünde onların uyuduğunu görür ve bu duruma hayıflanır. 
 

 Getsemani Bahçesi / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu (3)

Getsemani Bahçesi / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Dua ettikten ve havarilerini uykuda bulduktan hemen sonra, İsa, Yahuda İskariot'un ihanetiyle Romalı askerler tarafından tutuklanmıştır. Bu uğrak, Tutuklanma (ya da Getsemani'deki Agoni) sahnesi olarak, Hristiyan teolojisinde çok önemli bir yer tutar. Geleneksel kaynaklara göre Havari Yahuda, İsa'yı ele vermek üzere dini liderlerle anlaşmıştır. Ne kadar doğru ne kadar değil bilmiyorum ama Yahuda'nın İsa'yı ele vermek karşılığında aldığı 30 gümüş, o dönemde bir kölenin değeriyle eşdeğerdi. Bütün bunlar, Cuma gününün şafağından önce gerçekleşir. Sonra Yahuda vicdan azabı duyar ve kendini asar. 
 

Getsemani Bahçesi ve kadim zeytin ağaçları / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Getsemani Bahçesi ve kadim zeytin ağaçları / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Oysa, çok değil, daha bir hafta önce İsa, bir eşeğin sırtında Zeytin Dağı'ndan Kudüs'e doğru girmişti. Bazı insanlar, onu palmiye dallarıyla karşılamış, sevinç ve umutla yola dizilmişti. Yoksul bir köy olan Nasıra'dan gelen bu yoksul adamı, halk coşkuyla karşıladı. Bu aynı zamanda Yahudi yılının kutsal haftası olan Fısıh Haftası'nın başlangıcıydı. Ama bu coşku, Kudüs'teki güç sahibi yüksek rahip ve onun meclisi -imparatorluk otoritesiyle iş birliği içinde olan yerel yöneticiler- için bir tehditti. Hem ruhani hem de politik sistem için bir tehlike sayıldı. Hristiyanlar bugün İsa'nın Zeytin Dağı'ndan şehre girişini Palmiye Pazarı/Dallar Bayramı olarak kutlar çünkü bu bayram Kutsal Hafta'nın ilk gününe işaret ediyor. Bu hafta, Hristiyanlar için en kutsal haftadır; İsa'nın Kudüs'e girişiyle başlayıp, çarmıha gerilerek ölümü ve ardından dirilişiyle (Easter Sunday/Paskalya) tamamlanan dönemi kapsar.
 

Getsemani Bahçesi'nin eğri zeytin ağaçları / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Getsemani Bahçesi'nin eğri zeytin ağaçları / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Ne yazık ki bugün Getsemani Bahçesi'ne girmek zor. Etrafı çevrili. Belki de böylesi daha iyi. En azından bu Antik dönemden kalma ağaçlar zarar görmez.

 All Nations Kilisesi

All Nations Kilisesi / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Uluslar Kilisesi

Yine hatırladığım kadarıyla bahçenin hemen bitişiğinde bulunan Uluslar Kilisesi'ni (Church of All Nations) da ziyaret etmiştim. Kilisenin ana sunağının önünde duran kaya, İsa'nın Getsemani Bahçesi'nde dua ederken üzerine kapandığı taş olarak kabul edilir.
 

All Nations Church. İsa Mesih'in Getsemani Bahçesi'nde gece dua ederken üzerine kapandığına inanılan kayanın bugün etrafı çevrilmiştir

All Nations Church. İsa Mesih'in Getsemani Bahçesi'nde gece dua ederken üzerine kapandığına inanılan kayanın bugün etrafı çevrilmiştir

O kaya -Latince adıyla Lapis Christi- Hristiyan geleneğinde çok derin bir anlam taşır. İncil'e göre Hz. İsa, çarmıha gerilmeden hemen önce bu noktada yere kapanarak dua eder. Ve o an yaşadığı ruhsal acı o kadar yoğundur ki, "kanı ter gibi yere damlamaya başlar" derler. Bu sahne, Hristiyanlıkta "Getsemani'deki Agoni" olarak bilinir.
 

All Nations Church. Ve Yahuda'nın bir öpücükle İsa Mesih'e ihanet ettiği an

All Nations Church. Ve Yahuda'nın bir öpücükle İsa Mesih'e ihanet ettiği an

Uluslar Kilisesi, Kudüs'teki en etkileyici kutsal mekanlardan biri. Aynı zamanda Agoni Bazilikası (Basilica of the Agony) olarak da bilinir. Renkli mozaik cephesi, İsa'nın acısını sembolize eden dramatik bir sahneyle süslenmiştir. İç mekandaki koyu ışıklandırma ve mor taş zemin insanın üzerinde derin bir huşu ve tefekkür atmosferi yaratıyor bence.
 

Gece All Nations Church

Gece All Nations Church / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Aramice

Getsemani Bahçesi'nin eğri zeytin ağaçları oldukça yaşlıdır. Hatta bazılarının İsa'nın zamanından kalma olabileceği düşünülür. Zaten "Getsemani" kelimesi de kadim bir dil olan Aramice kökenlidir ve filologlara göre "yağ sıkma yeri" anlamına gelir (zeytin bahçesi olmasıyla uyumlu). Bahçenin adı "Gat-Şemani" şeklinde iki kelimeden oluşur. "Gat" pres, ezme yeri, sıkma yeri (örneğin üzüm ya da zeytin presi) demek. "Şemani" (Shemen) ise yağ (özellikle zeytinyağı) demek. O dönem İsa'nın konuştuğu dil Aramicedir. Bu dil Yahudi halkı arasında yaygındı.

Aramice demişken... Modern araştırmacılar, İsa'nın muhtemelen biraz İbranice bildiğini kabul etmekle birlikte, O'nun yaşadığı çağda Celile bölgesinde konuşulan dilin Aramice olduğunu ve İsa'nın öğrencileriyle Aramice konuştuğunu savunmaktadır: 14

İsa döneminde, Yahudilerin ezici çoğunluğu İbraniceyi ancak iptidai düzeyde, kutsal metinleri havrada dinlediklerinde anlayabilecek kadar biliyor olmalı. İbranice din bilginlerinin ve öğretmenlerin diliydi — öğrenmenin dili. İsa gibi köylüler konuşma dilinde bile olsa, İbranice iletişim kurmakta çok büyük zorluk çekerlerdi; kutsal kitabın büyük bölümünün, Yahudi köylülerinin konuştuğu dil, İsa'nın dili olan Aramiceye çevrilmiş olmasının nedeni budur. İsa'nın, Roma İmparatorluğu'nun ortak dili olan Yunancada, müşterileri ile anlaşma yapacak kadar temel bilgiye sahip olması olasıdır (tuhaf ama, Roma tarafından işgal edilen topraklarda en az konuşulan dil Latinceydi), ancak bilgisi vaaz vermek için yeterli olamaz. 15
 
Paskalya zamanı All Nations Church / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Paskalya zamanı All Nations Church / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Hatta Babil Sürgünü'nden Rahip Ezra ile Kudüs'e dönen Yahudilere dair enteresan bir anekdot vardır. Martin Puchner'a göre Yahudi halkı, Ezra'nın beraberinde getirdiği bu parşömen tomarından doğmuş16, yani, kültürel ve dini kimliklerini yeniden inşa edip bir topluluk oluşturmuşlardır:

Günümüzde bildiğimiz Yahudiliği yaratan şey Ezra'nın yaptığı okumaydı.


Milattan önce 5inci yüzyılda İbrani yazılarını kutsal ilan eden Ezra bu metinleri Yahudi halkına okumaya çalışıyor ama şoke olur:

Ezra okumaya başladı ama bir sorun vardı: Onu herkes anlayamıyordu. Bu tomarları yazı odasından sokağa çıkarıp insanların karşısına getirmek zordu. Yazıdaki sözler büyük bir kitleye durmadan okunmaya uygun değildi çünkü farklı kaynaklardan kabaca bir araya getirilmişti. İncil İbranicesi esrarlı bir dildi, ayrıca karşısındaki insanların bir kısmı sadece bölgenin ortak dili olan Aramiceyi biliyordu.17

Aramice, M.Ö. 11'inci yüzyılın sonlarında Aramiler olarak bilinen ve Yahudilere zaman zaman zorluk yaşatan bir halk arasında ortaya çıkan ve bugün büyük ölçüde yok olmuş eski bir Sami dilidir. 

İsa'nın konuştuğu dil meselesinin çıktığı politik bağlamlardan biri ise İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Papa Francis arasında geçen diyalogdur:

İsa'nın hangi dili konuştuğu meselesi, 2014 yılında Kudüs'te Papa Francis'in Kutsal Topraklar ziyareti sırasında dikkat çekici bir biçimde gündeme gelir. Papa ile kamuya açık bir görüşme yapan Netanyahu şöyle der:

İsa burada, bu topraklardaydı. İbranice konuşuyordu.

Papa ise hemen araya girerek onu düzeltir: "Aramice" der. 

Netanyahu hemen cevap verir:

Aramice konuşuyordu ama İbranice de biliyordu.

Bu dilsel anlaşmazlık haberlere konu olsa da görünen o ki hem başbakan hem de Papa muhtemelen bu konuda haklılar. İsa peygamber büyük olasılıkla İbraniceyi anlıyordu, ancak günlük yaşamını Aramice konuşarak sürdürüyor olmalıydı.

Çoğu din bilgini ve tarihçi, Papa Francis ile aynı görüşte olup tarihsel İsa'nın esas olarak Celile lehçesinde Aramice konuştuğu konusunda hemfikir. Ticaret, istilalar ve fetihler yoluyla Aramice, M.Ö. 7'nci yüzyıla gelindiğinde, oldukça yayılmış ve Ortadoğu'nun büyük bir bölümünde ortak dil (lingua franca) haline gelmişti. 18
 

Via Dolorosa'dan (Acılar Yolu). Paskalya zamanı / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Via Dolorosa'dan (Acılar Yolu). Paskalya zamanı / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Aramice, 3000 yıllık -hatta daha da eski- bir dildir. Aramice alfabesi 22 harften oluşur. Bu kadim dil, Sami dilleri adı verilen bir dil grubuna aittir. Bu grupta Aramicenin yanı sıra İbranice, Arapça ve birçok başka dil de yer alır. Bazı eski krallıklar Aramiceyi ticari işleri için kullanmıştır. Bazı dinlerde ise toplantılar Aramice dilinde yapılır. Aramice, Daniel ve Ezra kitaplarının büyük bölümlerinin yazıldığı İncil dillerindendir. Aynı zamanda Yahudi Talmudu'nun da dilidir. Günümüzde Aramice, özellikle Süryaniler tarafından konuşulan bir dil olarak varlığını küçük topluluklar arasında sürdürmekte.19

Süryanice ile Aramice arasında oldukça yakın bir ilişki vardır. Her ikisi de Sami dil ailesine mensuptur ve Süryanice, Doğu Aramicenin bir lehçesidir. Aramice, tarihsel süreç içinde birçok lehçeye ayrılmıştır. Süryanice ise Aramicenin Hristiyanlıkla şekillenmiş bir formu olmasının yanı sıra, bu dilin en gelişmiş ve köklü yazılı edebiyat geleneğine sahip biçimidir. 2'nci yüzyıldan itibaren hem edebi hem de dini bir dil hâline gelmiştir. Aslında Arapça ve İbranice gibi Süryanice ve Aramice de aynı dil ailesine aittir; ancak bu, bire bir aynı dil oldukları anlamına gelmez.*

7'nci yüzyılda (Milattan Sonra), Aramice Ortadoğu'daki en önemli dil olma özelliğini kaybeder. Yerini yeni baskın dil olarak Arapça alır. Ancak Aramice, günümüzde hâlâ Yahudiler, Mandenler ve Süryaniler gibi bazı Hristiyan topluluklarının da aralarında bulunduğu dağınık topluluklar tarafından konuşulmaktadır. 20

Aramicenin gerilemesinin temel nedeni, bu dili konuşanların -Hristiyanlar, Yahudiler ve Mandenler- Ortadoğu'da azınlık topluluklar olmasıydı. Aramice konuşan Yahudiler, ağırlıklı olarak 1950'ler ile 1970'ler arasında İsrail'e göç ettiler. Aramice konuşan Hristiyanlar ise -ki bu grup açık ara en büyük topluluktur ve bu nüfusun yaklaşık yüzde 85'ini oluşturduğu tahmin ediliyor- Batı Avrupa ve Amerika'ya göç etmişlerdir. Bununla birlikte Kafkaslar, Lübnan, hatta Avustralya ve Yeni Zelanda gibi uzak bölgelerde de Aramice konuşan topluluklar vardır. Kaliforniya'daki Turlock şehri ise Aramice konuşanların adeta kalbi olarak sayılıyor.21

Mel Gibson tarafından yönetilen The Passion of the Christ (İsa'nın Çilesi) filmi 2004 yılında vizyona girer ve büyük bir gürültü koparır:

Film büyük tartışmalara yol açtı ve çağdaş Hristiyanlar arasında bir bölünmeyi ortaya koydu. Milyonlarca Hristiyan filmi heyecanla karşıladı, günümüz Hristiyan evangelizmi için büyük bir potansiyel taşıdığını ilan etti. Birçok kişi, İsa'nın "bizim için" çektiği acıları gözler önüne seren sahnelerden derinden etkilendi. Ancak bazı Hristiyanlar filmden rahatsız oldu; özellikle 'Yahudiler'in tasviri ve hepimizin İsa'nın ölümü için sorumlu olduğuna dair mesaj nedeniyle: İsa'nın tüm bu korkunç acıları bizim yüzümüzden yaşaması gerekiyordu. Film ayrıca başka bir etki yarattı. İsa'nın 'acı çekişi' konusundaki yaygın ama bir hayli kısıtlı bir anlayışı pekiştirdi. Mel Gibson, filmini Mesih'in Acısı olarak adlandırdı ve senaryosunu Anne Catherine Emmerich'in Efendimiz İsa Mesih'in Acı Veren Çilesi adlı eserine dayandırdı. Her iki yazar da 'passion' (acı çekiş) kavramını geleneksel Katolik ve daha geniş Hristiyan bağlamında anlam yüklemişlerdir. 'Passion' terimi, Latincede 'acı çekme' anlamına gelen passio kelimesinden gelir. 22

İsa'nın çarmıha gerilmeden önceki son 12 saatini detaylı bir biçimde konu alan bu filmde otantik bir atmosfer yaratmak için kullanılan dillerden biri ise Aramicedir. Yani Aramice kulağa nasıl geliyor acaba, diye merak ediyorsanız filmi izleyin.*

Örneğin, "'Yakum purkan min şemaya — Kurtuluş Tanrı'dan gelecek' diyordu, İsa'nın Filistin'de yaşadığı sıralar ülkede konuşulan Arami dilinde bir dua. 23

Mandenler

Mandenler (Sâbiîler), İsa'yı sahte bir Mesih olarak görürken Vaftizci Yahya'ya büyük saygı duyarlar. Bugün bu Aramice konuşan Mandenler hâlâ büyük oranda, Kusa ve Savad'ı içine alan Güney Mezopotamya'da yaşamaktadırlar.24 Onlara göre Vaftizci Yahya, vaftiz yoluyla mucizevi şifa veren bir figürdür. Mandenler için vaftiz, ölümsüzlük, arınma ve fiziksel sağlık sağlayan büyülü bir süreç olarak kabul edilir:25

Gnostik geleneğin günümüze kadar varlığını devam ettiren en çarpıcı temsilcilerinden biri olan Sabillik, her ne kadar günümüzde oldukça az sayıda bir inanan kitlesine sahip olsa da kilit ve ritüelleri, özgün dili, muazzam dinsel ve tarihsel literatürü ile dikkatleri üzerine çekmektedir. 26

Kur'an'da kendilerinden bahsedilen ve yüzyıllardır Güney Mezopotamya'nın bataklık bölgelerinde komşumuz olarak yaşayan27 bu insanlar, Doğu Aramicesi grubuna ait olan Mandence konuşurlar. "Manden" (Mandayi) terimi daha yeni bir tarihe sahip olmakla birlikte, kökeni eski Mandence'deki "algı, bilgi, Gnosis" anlamına gelen manda kelimesine dayanır. Bu nedenle "bilenler, gnostikler" anlamına gelir. Günümüzde ise bu terim, daha çok rahipler (tarmidi) ya da inisiye olmuş kişiler (naşoraiyi) ile karşıtlık içinde halk tabakasını ifade etmek için kullanılmaktadır. 

17'nci yüzyıldaki Hristiyan misyonerler, Mandenleri "Vaftizci Yahya'nın müritlerinin" torunları olarak gördüklerinden, Avrupa literatüründe uzun süre "Yahya Hristiyanları" veya "Vaftizci Yahya'nın Hristiyanları" gibi adlarla anıldılar. Mandenler de bu unvanı memnuniyetle benimsediler; çünkü gerçekten de Vaftizci Yahya'yı inançlarının bir temsilcisi olarak kabul ederler. Ayrıca, bu unvan da İslam ve Hristiyan otoriteleriyle ilişkilerinde onlara bazı avantajlar sağlıyor. 28 

Mandenler dezavantajlı bir grup. Örneğin, Irak'taki topluluğunun liderlerine göre, Mandenler bugün yok olma tehlikesiyle yüz yüze. Bazı Mandenlerin iddialarına göre, Irak'taki köktendinci militanlar zorla din değiştirme, tecavüz ve cinayet yoluyla bu kadim topluluğu sistemli şekilde ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Mandenler şiddet karşıtı bir inanca sahip ve yukarıda da dediğim gibi İsa Peygamber'in akrabası Vaftizci Yahya'ya olan bağlılıklarıyla tanınıyorlar. Bu insanlar İslam ve Hristiyanlıktan önce de bugünkü Irak topraklarında yaşıyorlardı. Ancak günümüzde, topluluğun yüzde 80'inden fazlası ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Birçok Manden şu anda Suriye ve Ürdün gibi komşu ülkelerde mülteci olarak yaşam mücadelesi veriyorlar. Seslerini dünyaya duyurmakta zorlanan bu insanların dünya genelindeki sayısı 70 binin altına düşmüş durumda. Irak'ta ise yalnızca aşağı yukarı 5 bin Manden kaldığı tahmin ediliyor. 29
 

Flagellation Church (Kırbaçlanma Kilisesi),

Flagellation Church (Kırbaçlanma Kilisesi), Hristiyan inancına göre İsa Mesih'in tutuklandıktan sonra Roma askerleri tarafından kırbaçlandığı yer olarak kabul edilen mekânda inşa edilmiş bir kilisedir. Via Dolorosa'nın sokağındadır / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Malkus'un Kulağı

Bir de nedense Getsemani dendiğinde aklıma hep şu kulağı kesilen Malkus gelir. Çünkü bu olay da Getsemani Bahçesi'nde gerçekleşir. Kesilen kulak uğrağı, İsa'nın tutuklandığı gece İncil'de anlatılan dramatik sahnelerden biridir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi, İsa, Getsemani Bahçesi'nde kurtuluş için dua ettikten sonra, havarilerden Yahuda İskariot ve arkasında bir grup asker ve görevli Getsemani bahçesine gelirler. Bunlar, aslında İsa'yı tutuklamak için gönderilmiş yetkililerdir. Bu esnada, İsa'nın havarilerinden Petrus (Peter) hemen kılıcını çekip, baş kâhinin hizmetkârı Malkus'un sağ kulağını keser. İsa orada tutuklanır. Ama Malkus'u o vaziyette görünce ona acır Malkus'un kesilen kulağını iyileştirir. Burada açıkça bir mucize gerçekleşir: İsa, fiziksel olarak hasar görmüş bir uzvu -Malkus'un kesilen kulağını- dokunarak iyileştirir. Bu olay Dört İncil'in tümünde yer alır, ancak her biri farklı detaylara odaklanır. Gecenin sonunda ise İsa Yahuda tarafından ihanete uğrar, Petrus tarafından inkâr edilir ve diğer tüm öğrencileri tarafından terk edilir.

İsa'nın kendisine zarar veren birini hemen iyileştirmesi ise sıra dışı bir olaydı. Bu mucize Malkus'u etkileyip, onu İsa'nın takipçilerine yaklaştırmış bile olabilir. Hatta, bazı erken dönem Hristiyan yazarları, Malkus'un daha sonra iman etmiş olabileceğini bile ileri sürerler.
 

Flagellation Church.

Flagellation Church. Kudüs'e Paskalya zamanı binbir kültürden insan geliyor. Benim favorim kesinlikle bu Afrikalı kadınların olduğu gruptu. Güzeldiler, sevimliydiler, renkliydiler ve zariftiler. Flagellation (Kırbaçlanma) Kilisesi, geleneksel olarak İsa Mesih’in kırbaçlandığı yer olarak kabul edilir. Bu nedenle Via Dolorosa’nın (Çile Yolu) İkinci durağı olarak anılır. Hristiyan geleneğinde, Romalılar İsa’yı burada kırbaçladıktan sonra onu Çarmıh'a giden yolda yürüttüler / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Petrus

Petrus, İsa'nın tutuklanmasına engel olmak istiyordu. İsa'nın Mesih olduğuna inandığı için O'nun düşmanları tarafından tutuklanıp götürülmesine razı olamadı. O anki duygusal tepkiyle harekete geçer ve Malkus'u yaralar.
"Petrus" kelimesi aslında Yunanca ve "kaya" anlamına gelir -ve bu isim hem kelime anlamı hem de simgesel anlam açısından İncil'de çok mühim bir yere sahiptir. Hatta bu havarinin adı Latince'ye Petrus olarak geçmiştir ve Batı Hristiyanlığında bu isimle tanınır. Passion of Christ filmini izlerseniz İsa'nın orada Petrus'a Kefa, diye seslendiğini göreceksiniz. Aramicede "Kefa", "kaya" anlamına gelir. Havarinin esas adı Simon'dur ve kaya gibi sağlam olduğundan bu adı ona veren İsa'dır. İnanışa göre İsa kilisesini bu kayanın üzerine kuracak kadar Petrus'a güvenip onu sevmektedir.

Katolik Kilisesi, Aziz Petrus'u ilk papa olarak kabul eder ve onun ruhsal otoritesinin Roma piskoposluğu aracılığıyla günümüze dek sürdüğüne inanır. Petrus'un Roma'da şehit edilmesi ve orada gömülmesi, Papalık otoritesinin tarihsel ve manevi temellerinden biri sayılır. Katolik geleneğine göre Papalık kurumu, İsa'nın Petrus'a verdiği "kaya" rolünü devralarak onun ruhani liderliğini sürdürür.

Aziz Petrus'un, MS 64 yılı civarında İmparator Neron döneminde yaşanan büyük Hristiyan zulmü sırasında katledildiği kabul edilir. Bu dönemde Roma'daki Hristiyanlar, pagan düzeni açısından giderek artan bir tehdit olarak algılanıyordu. Roma'da çıkan büyük yangının sorumluluğunun Neron tarafından Hristiyanlara yüklenmesiyle başlayan baskı ve şiddet dalgasında Petrus da hedef haline gelir. Hristiyan geleneğine göre Petrus, Roma'da birçok insanı Hristiyan yapmıştır. Ancak bu faaliyetler, Roma otoriteleri nazarında kabul edilemezdi. Sonunda, bu yoğun baskı döneminde Petrus çarmıha gerilerek katledildi.

Bugün İngilizcede kullanılan petrify kelimesi de Havari'nin ismi gibi Yunancadan türemiştir. Gerek bir nesneyi sert bir taşa çevirmek gerekse korkudan ya da Medusa'nın bakışıyla taşa dönmenin etimolojik kökenleri aynıdır. 30 Keza Petro ismi. Bu ad Yunancadan ödünç alınmış, pétrā ("kayalık uçurum, mağara, kopmuş kaya kütlesi, taş") ve pétros ("büyük taş, kaya") kelimelerinin birleşiminden oluşan bir yapıdır; muhtemelen Yunan öncesi (pre-Yunan) tabaka kökenlidir. 31 Dolayısıyla bugün Ürdün topraklarındaki vaktiyle Edomlular ve daha sonra Nabatîlere başkentlik yapan Petra kentinin adı da aynı etimolojik kökten gelir. 32
 

Yine Via Dolorosa (Acılar Yolu). / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Yine Via Dolorosa (Acılar Yolu). / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Çokanlamlı bir sembol: Zeytin

Getsemani'nin kıvrımlı o eski zeytin ağaçları, yüzyıllardır bu toprakların hafızasında kök salmış durumda. Zeytin ve zeytin dalı, Filistin'in güçlü sembollerinden biridir. Bu sembolün hem kültürel hem siyasi hem de ekonomik görünümleri vardır.

Pek çok mitte karşımıza çıkan zeytine kültürel ve tarihsel olarak baktığımızda zeytin ağacının Filistin'in binlerce yıllık tarım geleneğinde de merkezi bir rol oynadığını görürüz. Bu ağaçlar tarih boyunca aynı aileler tarafından işlenir. Bu da Filistin insanının bu toprakla olan bağının bir damgasıdır.

Ayrıca, zeytin ağacı Filistinliler için politik anlamlar da taşır: Kök salmak, sabır, direnç, barış ve umudu simgeler. Dahası, zeytin toplama geleneği -ister Filistinli ister Yahudi olsun- bu topraklarda yaşayan insanlar için aile ve topluluk bağlarını güçlendiren kayda değer bir mevsimsel ritüeldir.

Meselenin siyasi yönüne bakacak olursak zeytin tıpkı karpuz gibi direniş anlamına gelir. Özellikle İsrail-Filistin çatışması bağlamında, zeytin ağacı Filistinliler için direnişin ve aidiyetin çok katmanlı bir tarihidir. Bunun sebebi binlerce zeytin ağacının İsrail yerleşimleri ve "güvenlik önlemleri nedeniyle" kesilmesi veya kökünden sökülmesidir.

Birleşmiş Milletler'e göre, 2023 yılının ilk beş ayında Batı Şeria'daki Filistinlilere ait 5 binden fazla zeytin ağacına zarar verilmiştir. Her yıl ekim ve kasım ayları arasında gerçekleşen zeytin hasadı, yaklaşık 80 bin ila 100 bin Filistinli ailenin gelir kaynağını oluşturmaktadır. Geleneksel olarak hasat mevsimi neşe ve kutlama zamanı telakki edilse da İsrail'in katı kısıtlamaları ve Yahudi yerleşimcilerin saldırıları bu döneme gölge düşürüyor. 33
 

Getsemani Bahçesi

Getsemani Bahçesi / Fotoğraf: İbrahim Beyazoğlu

Görmüş olduğunuz gibi bu coğrafyada zeytin ağacına sahip çıkmak sadece ekonomik bir mesele değil, kimliksel ve kültürel bir kayıp veya kazanım olarak da okunabilir. Bugün zeytin ağacını korumak ya da yeniden dikmek, hem Filistin insanının topraklarına sahip çıkması hem de barışçıl bir direniş eylemidir.  

Daha geniş bir çerçeveden baktığımız zaman Antik Yunan'dan beri zeytin dalının genel olarak barışın sembolü olduğunu zaten herkes bilir. Ama nadir de olsa zeytin dalının şiddet amaçlı kullanıldığı da olur. Örneğin Odysseus, kendini ve mürettebatını alıkoyan Tepegöz'den kurtulmak için zeytin ağacından uzun bir kazık yapar, ucunu sivriltir ve ateşte iyice kurutur. Canlı kalan denizciler hep birlikte bu kazığı hazırlarlar. Sonra, kızgın kazığı Tepegöz'ün tek gözüne saplarlar. Tepegöz acıyla bağırır ve böylece tek gözü kör olur. 34

Yine Odysseus birçok varta atlatıp uzun yıllar sonunda evine, İthake'ye döner. Eşi Penelope onun gerçekten Odysseus olduğundan emin değildir ve onu sınamak ister. Çünkü eşinin yokluğunda birçok erkek Penelope'ye talip olmuş ama Penelope ona sadık kalmıştır. Penelope ona odasındaki yatağın taşınmasını söyler ama Odysseus bunun mümkün olmadığını anlatır. Çünkü bu yatağın bir ayağı, kökleri toprağa sağlamca saplanmış eski bir zeytin ağacından yapılmıştır. Bu yatak, sadece fiziksel bir eşya veya nesne değil, aynı zamanda Odysseus ve Penelope'nin evliliğinin, bağlılıklarının ve kimliklerinin göstergesidir ve bu sırrı sadece ikisi bilmektedir. Yatağın yerinden oynatılmaması, Odysseus'un eve, karısına ve krallığına olan sarsılmaz bağını da gösterir. Penelope, bu sözler üzerine Odysseus'un gerçekten de eve geri döndüğünü anlar ve ona sarılır. Bu hikâye, geri dönen kahramanın hem evine hem de geçmişine bağlılığını, yıllar süren ayrılıktan sonra bile kimliğinin ve sevgisinin baki kaldığını simgeler. 35

Vernant daha sonra şunları ekler: 

Sarayda, kentte, İthake toprağındaki evin kalbine kök salmış zeytin ağacı, köyde sürekli canlı tutulan ekinler, bitkiler (...) İşte geçmiş ile gelecek arasındaki bağ böyle sağlanır. Eskiden dikilmiş ağaçlar büyümüştür. Bunlar, Odysseus'un küçük bir çocuk olduğu zaman ile yaşlılığın eşiğinde olduğu zaman arasındaki devamlılığı gösteren tanıklardır. 36

*Bu yazı ile ilgili düzeltme veya yorumunuz varsa lütfen benimle iletişime geçin: [email protected]

*İbrahim Beyazoğlu DAÜ İletişim Fakültesi'nde öğretim görevlisi (PhD.) ve gazetecidir. Leeds Üniversitesi Tarih Bölümü'nde, aldığı bursla, konuk araştırmacı olarak bulunmuştur. https://scholar.google.com/citations?user=JrwwtXAAAAAJ&hl=tr&oi=ao  İ[email protected]  

1.  Borges, J. L. (2024). Emanuel Swedenborg: Mystical works [Mistik eserler] (S. Nilüfer, Çev., ss. 223–236). İçinde Önsözler kitabı. Can Yayınları, s. 229.
2.  Lemire, V. (2017). Jerusalem 1900: The holy city in the age of possibilities (C. Tihanyi & L. A. Weiss, Trans.). The University of Chicago Press, s. 2.
3.  Montefiore, S. S. (2016). Kudüs: Bir şehrin biyografisi (C. Demirkan, Çev.). Pegasus Yayınları, 107.
4.  Montefiore, S. S. (2016)., s. 107.
5.  Collins, L., & Lapierre, D. (1973). Kudüs ey Kudüs (A. Emeç, Çev.). E Yayınları, s. 410, 499.
6.  Feinman, P. (2017). Jerusalem throne games: The battle of Bible stories after the death of David. Oxbow Books, vii.
7.  Aslan, R. (2014). Zelot: Nasıralı İsa'nın hayatı ve dönemi (N. Tümay & U. Okuyan, Çev.). Alfa Yayıncılık, s. 51.
8.  Collins, L., & Lapierre, D. (1973). Kudüs ey Kudüs (A. Emeç, Çev.). E Yayınları, s. 33.
9.  Henrikson, A. (2023). Dünyanın paralel tarihi (Ü. Livaneli, Çev.; B. Berg, Resimleyen). İnkılâp, s. 129.
10.  Aslan, R. (2014)., s. 122.
11.  Henrikson, A. (2023)., s. 133.
12.  Bernstein, W. J. (2023). Kalabalıkların hezeyanı: Topluluklar nasıl ve niye delirir? (E. Z. Yıldırım, Çev.). Okuyan Us Yayınevi, s. 265.
13.  Aslan, R. (2014)., s. 122.
14.  Blease, D. (2023, Nisan). What language did Jesus speak? Gateway Center for Israel.
Erişim adresi: https://centerforisrael.com/article/what-language-did-jesus-speak/
15.  Aslan, R. (2014). Zelot: Nasıralı İsa'nın Hayatı ve Dönemi (N. Tümay & U. Okuyan, Çev.). Alfa Yayıncılık, s. 77-78.
16.  Puchner, M. (2020). Kelimelerle dünya tarihi (M. S. Ilgın, Çev.). Pegasus Yayınları, s. 56, 58.
17.  Puchner, M. (2020)., s. 55.
18.  Pruitt, S. (2020, Mart 30). What language did Jesus speak? History.
Erişim adresi: https://www.history.com/articles/jesus-spoke-language
19.    Faculty of Asian and Middle Eastern Studies, University of Oxford. (t.y.). Aramaic. Faculty of Asian and Middle Eastern Studies, University of Oxford. Erişim adresi: https://www.ames.ox.ac.uk/aramaic
20.   Sam Adams (25 Ocak 2013). "Race to save the language of Jesus: Aramaic in danger of becoming extinct as number of speakers of ancient tongue plummets". Daily Mail. Associated Newspapers, Inc. Retrieved 15 July 2016. https://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-2268204/Race-save-language-Jesus-Aramaic-danger-extinct-number-speakers-ancient-tongue-plummets.html
21.   Shaviv, M. (2013, Temmuz 14). The last of the Aramaic speakers. The Times of Israel.
Erişim adresi: https://www.timesofisrael.com/the-last-of-the-aramaic-speakers/
22.  Borg, M. J., & Crossan, J. D. (2006). The last week: The day-by-day account of Jesus's final week in Jerusalem. PerfectBound, s. iv-v.
23.   Collins, L., & Lapierre, D. (1973). Kudüs ey Kudüs (A. Emeç, Çev.). E Yayınları, 208.
24.   Gündüz, Ş. (2016). Sâbiîler: Son Gnostikler (3. basım). Vadi Yayınları, s. 23.
25.   The Editors of Encyclopædia Britannica. (t.y.). Mandaeanism. In Encyclopaedia Britannica.
Erişim adresi: https://www.britannica.com/topic/Mandaeanism
26.   Gündüz, Ş. (2016)., s. 11.
27.   Gündüz, Ş. (2016)., s. 11.
28.   Rudolph, K. (2001). Gnosis: The Nature and History of Gnosticism. United Kingdom: Bloomsbury Academic, s. 343.
29.   Crawford, A. (2007, Mart 4). Iraq's Mandaeans 'face extinction'. BBC News. Erişim adresi: http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/6412453.stm
30.   Merriam-Webster. (n.d.). Petrify. In Merriam-Webster.com dictionary. Erişim adres:i https://www.merriam-webster.com/dictionary/petrify
31.   Merriam-Webster. (n.d.). Petro-. In Merriam-Webster.com dictionary. Erişim adresi: https://www.merriam-webster.com/dictionary/petro-
32.   Merriam-Webster. (n.d.). Petra. In Merriam-Webster.com dictionary. Erişim adresi: https://www.merriam-webster.com/dictionary/Petra
33.   Haddad, M., Antonopoulos, K., & Ali, M. (2023, Kasım 20). Symbols of Palestine: What the keffiyeh, the olive branch, Handala and the watermelon represent in terms of Palestinian identity and resistance. Al Jazeera. https://www.aljazeera.com/news/longform/2023/11/20/palestine-symbols-keffiyeh-olive-branch-watermelon
34.   Vernant, J.-P. (2009). Torunuma Yunan mitleri: Evren, tanrılar, insanlar (M. E. Özcan, Çev.). Helikopter Yayınları, s. 100.
35.   Vernant, J.-P. (2009)., s. 132.
36.   Vernant, J.-P. (2009)., s. 134.

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.