Bir gazeteci dostumuz "insanın sahteleştiği bir yerde diploma ne ki?" diyor. Çok haklı.
Halı yıkamacı psikolog, anahtarcı makine mühendisi, temizlik görevlisi hukukçu, pazarlamacı eczacı, kuaför mühendis, vb olmuşlar. (Bu arada vatandaşlık, ikamet, sağlık raporu, ehliyet, tapu, infaz sistemi, silah ruhsatı, vb gibi düzenlemeler de olmalı)!
Çok acı bir durum aslında.
Şaka olmalı diye düşünüyoruz belki, ama maalesef gerçek.
Hatta acınası bir durumdayız.
Rezalet ötesi.
Üstelik bunlar “işini bilir” kabul ediliyor. Toplumdan “aferin” bile alabiliyorlar. Bu durumda bizler ne oluyoruz bilmem?..
TürkiyeGörüş yazarı, uzman psikolog Esra Tanrıverdi yaşananları “Bu ülkede en çok sahte psikologlara inanılıyor” diyerek şöyle değerlendirdi:
Esra TANRIVERDİ
Uzman Psikolog
Hiç kusura bakmayın…
Bugün karşınızda dolup taşan sahte psikologların bu kadar cesurca konuşabiliyor olması tesadüf değil.
Bu düzeni siz yarattınız.
Ve artık hep birlikte bu sahtekârlığın bedelini ödüyoruz.
Sadece izlemekle kalmadınız.
Hayran kaldınız, alkışladınız, hatta taptınız.
Çin’den biraz, Hint’ten biraz, İbn-i Sina’dan bir cümle, Mevlânâ’dan bir dize, tasavvuftan bir mecaz, üstüne bir de antik çağ felsefesinden birkaç kelime…
Hepsini karıştırdılar.
Üzerine süslü bir isim verdiler.
“Öğreti” dediler.
Ama ortada ne bir bilimsel temel var, ne bir psikoloji bilgisi, ne de etik sorumluluk.
Sadece ezber var.
Ve o ezberi size çok güzel pazarladılar.
Bilgeliğin Taklidiyle Gelen Plasebo
Bugün sosyal medyada karşınıza çıkan o “bilge kişi” profilleri…
Aslında ne İbn-i Sina’yı gerçekten okumuş, ne tasavvufu anlamış, ne felsefenin temeline inmiş.
Ama iyi ezberlemiş.
Ve plasebo etkisini çok iyi biliyor.
Size kendinizi anlaşılmış, aydınlanmış, hafiflemiş hissettiriyor.
Ama o his, sahte.
Çünkü içinde gerçek terapi yok.
Oysa biz gerçek psikologlar; yıllarımızı bilimle, yöntemle, etikle geçiriyoruz.
Dört yıl psikoloji lisansı, iki yıl yüksek lisans, süpervizyonlar, vaka analizleri, etik kodlar…
Ve hâlâ her gün okuyoruz, araştırıyoruz.
Ama sizin gözünüz, kitap kapağı güzel, kelimeleri tatlı, ruhu parlak görünen o kişide.
Çünkü bilim zor geliyor.
Oysa gösteri büyülüyor.
Fiyatı Yüksek, Bilgisi Sıfır
Bugün kendine “şifacı”, “yaşam rehberi”, “enerji terapisti” diyen birçok kişi, 29.999 TL’ye, hatta 36.666 TL’ye seans yapıyor.
Ama ne diploması var ne etik yükümlülüğü.
Psikoloji mi okumuş? Hayır.
Psikoloji mastırı mı yapmış? Hiç ilgisi yok.
Felsefe mi çalışmış? Adını anmakla yetinmiş.
Ama karşınızda “insan ruhuna dokunduğunu” söyleyen bir figür var.
Ve siz gönül rahatlığıyla ruhunuzu teslim ediyorsunuz.
Çünkü biraz Mevlânâ, biraz dua, biraz enerji, biraz da güzel sözler yetiyor size.
Oysa onlar sadece iyi taklit yapıyor.
Siz de sahteyle avutuluyorsunuz.
Bu Terapi Değil, Ruhsal Manipülasyon!
Sözüm net:
Bu kişilerin tamamı sahte psikolog!!
Ve yaptıkları şey, terapi değil.
Bu insanlara giden herkes, bir yanılsama içinde iyileştiğini sanıyor.
Ama gerçekte sadece kandırılıyor.
Siz sadece umut satın alıyorsunuz.
Ama o umut, bilimle değil, iyi ambalajla geliyor.
Ruh sağlığı basit bir “iyi hisset” işi değildir.
Terapi, gösteri değildir.
Ve ruhunu teslim edeceğin kişi, hitabeti güçlü değil; bilgisi güçlü, ahlakı güçlü, eğitimi sağlam biri olmalıdır.
Şu biline ki;
Bilge gibi konuşan herkes bilge değildir.
Güzel konuşan herkes iyileştirmez.
Ve pahalı olan her şey kaliteli değildir.
Ama yanlış kişiye teslim edilen ruh, her zaman ağır bedel ödetir.