Doğum kontrol hapının Auschwitz ile ne ilgisi var?

Doğum kontrol hapının Auschwitz ile ne ilgisi var?
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Doğum kontrol hapları 1960'ta piyasaya çıktığında kadınlara bir nebze özgürlük sundu. Ancak bu ilacın temellerini, Auschwitz'te Yahudi kadınları kısırlaştıran bir doktor atmıştı.

Renée Düring, Auschwitz'te bir mahkum ona kamp numarasını dövme ile kazırken hissettiği acının şiddetini anlatıyor. Dövmeyi yapan mahkumun bir yandan da "Numara alacağına sevin, yoksa doğrudan fırına giderdin" dediğini sözlerine ekliyor.

Naziler, Yahudi kadına iki seçenek sunmuştu: Ya imha kampı Birkenau'ya gidersin ya da tıbbi araştırmalar için bize hizmet edersin. Bu seni öldürmeyecek.

Ölmeden önce verdiği söyleşilerde yaşadıklarını anlatan Renée Düring (1921-2018) ikinci seçeneği seçti ve jinekolog Carl Clauberg'in kobayı oldu. Almanya'nın Köln kentinden Düring, doktorun kısırlaştırma deneyi yaptığı yüzlerce kadından biriydi.

Carl Clauberg hormon araştırmaları yapıyordu

Yahudi kadınları kobay olarak kullanan Clauberg, Kiel Tıp Fakültesi'nde eğitim görmüş, 1925'te de doktorasını almıştı. Daha sonra jinekoloji alanında uzmanlaşarak Schering-Kahlbaum ilaç şirketinin kimyagerleriyle birlikte hormon ilaçları geliştirmişti. Kısırlık yaşayan kadınlara hamilelik şansı tanıyan yöntemi, onu hormon araştırmalarında tanınan bir isim yaptı.

Auschwitz'te yüzlerce kadını kısırlaştırmaya çalışan jinekolog Carl Clauberg

Jinekolog Carl Clauberg, Auschwitz'te yüzlerce kız ve kadını kısırlaştırmaya çalıştı. Birçoğu, insanlık dışı deneylerin sonucunda hayatını kaybetti… Fotoğraf: Cinephil

Clauberg, 1 Mayıs 1933'te Nazilerin Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) ve paramiliter SA (Taarruz Birliği) birliğine katıldı. Nazi ideolojisine göre Alman kadınlarının görevi, mümkün olduğunca çok çocuk doğurmaktı. Tercihen de sarışın ve mavi gözlü.

Clauberg, kadınları kısırlaştırma yöntemleri üzerinde de çalışıyordu. Bu, Nazi ırk politikasının hedefleriyle tamamen örtüşüyordu. Amaç, Yahudi ve Sinti-Roman nüfusunu gelecek nesillerde yok etmekti.

Yahudi kadınların 10. Blok cehennemi

Clauberg, 1942'de Hitler'den sonraki en güçlü Nazi ve Holokost'un baş sorumlusu Heinrich Himmler'e yazdığı mektupta, "değersiz kadınların ameliyatsız kısırlaştırılması" yöntemini uygulamak istediğini, bunun için de uygun mekâna ihtiyaç duyduğunu belirtti. Mektup, Reimund Schnabel'in 1957'de yayımlanan "Ahlaksız Güç" kitabında yer aldı.

Eski Auschwitz toplama kampındaki 10. Blok tabelaları

Eski Auschwitz toplama kampındaki 10. Blok tabelaları… Fotoğraf: Jan Woitas/dpa/picture alliance

Clauberg'e 1943 baharında Auschwitz'te 10. Blok tahsis edildi. Burada kendi deney laboratuvarını kurdu. İlk Yahudi kadınlar, komşu Auschwitz-Birkenau'dan getirildi. Clauberg için bu kadınların herhangi yüzü ve kimliği yoktu. Yalnızca kadınların karın altı bölgesi ile ilgilendiriyordu. Renée Düring yıllar sonra şunları anlatıyor:

"Sabahları sayım sonrası numaralarımız okunur, aşağı iner, dışarıda sırada beklerdik. Sonra teker teker bir odaya alınır, siyah cam bir masaya yatırılırdık. Bu, röntgen masasıydı. Sıvı vücudumuza enjekte edilirken röntgen cihazı çalışırdı. Doktor sıvının ne yaptığını izlerdi, ama bu enjeksiyon korkunç şekilde yanardı."

Kadınlar neye maruz kaldıklarını bilmiyordu. Clauberg, daha önce hayvanlar üzerinde denediği yöntemi 10. Blok kadınlarına uyguluyordu. Aletler steril değildi, aletleri defalarca kullanılıyordu. Anestezi yok, yalnızca acı veren enjeksiyon vardı. Kontrast madde, fallop tüplerinin (yumurtalık ile rahim arasındaki ince kanal) açık olduğunu gösterirse birkaç hafta içinde ikinci bir işlem yapılır, tüplerin duvarlarını yakacak zehirli bir madde enjekte edilirdi. Olmazsa işlem tekrarlanırdı. Düring, "Üç gün boyunca korkunç ağrılar çektim" diyor.

Yaygın yan etkiler arasında irinli karın zarı iltihabı, kan zehirlenmesi, doğum sancısına benzer ağrılar ve dayanılmaz yanma vardı. Anlatılanlara göre, çığlık atan kadınlar Birkenau'daki gaz odasına gönderiliyordu.

Nazilerin önde gelen isimlerinden Heinrich Himmler, Clauberg'e yaklaşık bin kadını kısırlaştırmanın ne kadar süreceği sorduğunda ise aldığı cevap şok ediciydi:

"On asistanla çalışan deneyimli bir doktor, muhtemelen bir günde birkaç yüz, hatta bin Yahudi kadını kısırlaştırabilir."

ReklamAlmanya'da açılamayan dava

Plan hayata geçmedi. 27 Ocak 1945'te Kızıl Ordu Auschwitz'i özgürleştirdi. Clauberg de bu sırada Ravensbrück kadın kampına geçmiş, burada deneylere devam etmişti. Nisan'da Sovyetler oraya da ulaştığında kaçtı. İki ay sonra yakalanarak Moskova'da 25 yıl çalışma kampına mahkûm edildi.

Auschwitz 1944: Nazi rejimi tarfından zorla tehcir edilen Yahudi kadınlar ve çocuklar

Auschwitz 1944: Nazi rejimi tarfından zorla tehcir edilen Yahudi kadınlar ve çocuklar… Fotoğraf: Yad Vashem Photo Archives/AP Photo/picture alliance

Clauberg, 1955'te erken tahliye edildi ve Kiel Başsavcılığının kayıtlarına göre memleketi tarafından "adeta prens" gibi karşılandı. Kiel Üniversitesi Kliniği'nde yeniden çalışmaya başladı. O dönemde tıp camiası Nazilerden hâlâ tam olarak arındırılmamıştı; Auschwitz'te görev yapmış bir meslektaş hoş karşılanıyordu.

Kasım 1955'te ise Yahudi Merkez Konseyi suç duyurusunda bulundu. Yüzden fazla tanık ifade vermeye hazırdı. Clauberg ise kendini iftiraya uğramış bir adalet kurbanı olarak tanımlıyor, 10. Blok'taki kadınlarını "ölümden kurtardığını" iddia ediyordu. Ancak 9 Ağustos 1957'de dava, daha başlamadan bitti.

1960'ta doğum kontrol hapı

Resmî kayıtlara göre Clauberg, 500 ila 700 kadını kısırlaştırdı. Birçoğu hayatta kaldı, ancak hem kısır hem travmalı olarak. Renée Düring ise mucizevi bir şekilde bir kız çocuğu dünyaya getirdi.

Bir müzede Clauberg'in 10. Blok'ta yaptığı insanlık dışı deneylerin kurbanı olan kadınların fotoğrafları

Clauberg'in 10. Blok'taki kadınlar üzerinde yaptığı insanlık dışı deneyler, bugünkü doğum kontrol haplarının temelini oluşturuyor… Fotoğraf: Cinephil

18 Ağustos 1960'ta ABD'de "Enovid" adlı ilk hormonlu doğum kontrol hapı piyasaya çıktı. Clauberg'in temel araştırmaları, bu ilacın geliştirilmesine katkı sağladı. Clauberg'in deneylerini bir dönem finanse eden Schering firması daha sonra Bayer'e katıldı ve hâlâ doğum kontrol hapı satıyor. Bayer, internet sitesinde şunları belirtiyor:

"Aile planlamasında devrim niteliğindeki bu yöntem, kadınların özgürleşmesinde kilit rol oynadı ve toplum için bir dönüm noktası oldu."

10. Blok'taki kadınların ise çocuk sahibi olup olmama konusunda hiçbir seçim hakkı yoktu.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.