Hilken Doğaç Boran & Esra Yalçınalp
BBC Türkçe
Müzeden camiye dönüştürülerek ibadete açılmasının üzerinden beş yıl geçen Ayasofya'da yeni restorasyon çalışmaları yürütülüyor.
Neredeyse 1500 yıllık geçmişe sahip tarihi eserin dış cephesi onarılacak ve yapı depreme daha güvenli hale getirilecek.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 14 Nisan'da yaptığı sosyal medya paylaşımında, çalışmalar kapsamında Ayasofya'nın ana kubbesinin "tarihinin en büyük ve kapsamlı" restorasyon sürecinden geçeceğini duyurdu.
BBC Türkçe, yapının restorasyonu ve korunmasıyla ilgili merak edilenleri uzmanlara sordu.
Restorasyon süreci nasıl ilerleyecek?
Ayasofya'nın restorasyonundan sorumlu Bilim Kurulu Üyesi Profesör Doktor Ahmet Güleç, mevcut çalışmalar kapsamında binanın dış cephesine, ana kubbeye ve İkinci Bayezid minaresine odaklanacaklarını söylüyor.
Şimdiye kadar minarenin üst kısmı söküldü, Ayasofya'nın doğu ve kuzey cephelerine dev platformlar kuruldu.
Ayrıca malzemelerin kolay taşınması için yapının dışına 41 metrelik bir vinç kuruldu.
Restorasyon sürecini BBC Türkçe'ye anlatan Prof. Dr. Güleç, yapının dış yüzeyinde kullanılan çimento asıllı malzemelerin binanın orjinal dokusuna zarar vermesini önlemek için söküldüğünü ya da uygun şekilde izole edildiğini anlatıyor:
"Cumhuriyet döneminde sağlam olsun istedikleri için çimentolu malzemeleri bol kullanmışlar. Dönemine göre haklılar."
Restorasyon projesinde çalışan Mimar Zeynep Karahan, doğu ve kuzey cephelerinde 80 farklı noktadan numune aldıklarını ve bunların Kültür Bakanlığı'na bağlı merkez laboratuvarında incelendiğini söylüyor.
Karahan, bu örnekler üzerinden farklı dönemlere uygun sıva ve derz harcları hazırladıklarını ve restorasyon çalışmalarını bunlarla yürüttüklerini belirtiyor.
Prof. Dr. Güleç ise bir sonraki adımda ana kubbenin üzerindeki kurşun kaplamaların tamamen sökülerek kubbenin restore edileceğini ve depreme dayanıklı hale getireleceğini söylüyor.
Kubbe ve içindeki paha biçilemez mozaiklerin dış etkilerden korunması adına üstünün özel bir konstrüksiyon ile kapatılması planlanıyor.
Güleç bu noktada, "Zemine göre oldukça aşırı bir rüzgar ve diğer etkenler söz konusu oluyor" diyor ve ekliyor:
"Caminin üst kısmını korumak için o kısımların sıvanması önemli. Böylece bir hasar olacaksa caminin orjinal yapısında değil sıvada olacak."
Güleç, ana kubbe üzerinde dışarıdan yürütülen çalışmalar sırasında mozaiklerin korunması için caminin içine de bir platform kurulacağını söylüyor.
Restoratör, çelik platformun 43,5 metre uzunluğunda dört ana kolon üzerine kurulmasının planlandığını ve bu süreçte caminin ibadete ve ziyarete açık kalacağını kaydediyor.
Ana kubbenin iç kısmındaki mozaiklerin korunması ve bakımı için Ayasofya'nın içine 43,5 metre yüksekliğinde bir platform kurulması planlanıyor.
'Ciddi anlamda 6 onarım geçirmiş bir yapı'
Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, Ayasofya'nın iki büyük inanç ve iki büyük medeniyet tarafından adeta bir "kutsal emanet" olarak kabul edildiğine ve yapıya yüzlerce yıl bu anlayışla sahip çıkıldığına dikkat çekiyor.
Yılmaz, "olağanüstü bir mirasın, birikimin parçası" olarak nitelendirdiği yapının korunması hakkında şu ifadeleri kullanıyor:
"Yapının içerisinde kasıtlı tahrip izleri çok az. Yani bütün bu asırlar boyunca en zor dönemlerde bile Ayasofya her zaman korunmuş, bakılmış. Bu büyük bir şans."
Prof. Dr. Ahmet Güleç, Ayasofya'nın 6'ıncı yüzyıldan bugüne dek altı büyük tamir ya da yeniden inşa sürecinden geçtiğini hatırlatıyor.
Güleç, mevcut restorasyon çalışmalarında en önemli unsurun Ayasofya üzerinde geçmişte ve günümüzde yapılan güçlendirme ve onarım çalışmalarını belgelemek olduğunu vurguluyor.
Ayasofya'nın 19'uncu yüzyılda yapılmış gravürü.
Güleç, mevcut çalışmaların aynı zamanda Ayasofya'ya yönelik en detaylı belgeleme süreci olduğunu da vurguluyor.
Bundan önce ana referans kaynağının İtalyan Fossati kardeşlerin 19'uncu yüzyıldaki tamir sürecinde yaptığı çizimler olduğunu belirten Güleç, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Problemleri tespit ettiğimizde nasıl giderileceği konusunda önerilerde bulunuyoruz. Malzemesini tespit edince de hem ne kullanacağımıza karar veriyor hem de malzemenin ne zaman üretildiğini tespit ediyoruz. Yani yapının kronolojisini çıkarmış oluyoruz."
Güleç, Ayasofya gibi tarihi yapılarda restorasyon çalışmalarının sürekli devam ettiğinin altını çiziyor.
Mevcut restorasyon planlarının iki ila üç yıl içinde tamamlanmasını beklediklerini, buradaki en önemli hususun ana kubbenin güçlendirilmesi ve tekrar kurşunla kaplanması olduğunu ifade ediyor.
Güleç, "Esas Ayasofya'yı ayakta tutan Mimar Sinan'ın burada yaptığı payandalar. Ondan sonra herhangi bir yıkım söz konusu değil. Depremlerde hasar olmuş ama yıkım yok" diyor.
'Zamanın yükü üzerinde çok fazla'
Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, Ayasofya'dan bahsederken "zamanın yükü üzerinde çok fazla" diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
"Modern restoratörün en büyük vazifesi hiç şüphesiz tüm bu mirası geleceğe aktarabilmek... Muhafaza etmek ve her detayıyla yaşatmak için elinden geleni yapmış herkes."
Peki yapı günümüzde ne tür risklerle karşı karşıya?
Yılmaz, "Ayasofya'nın geçirdiği tüm bu evrelere mümkün olduğu kadar saygı duymamız gerekiyor" yorumunu yapıyor.
Uzman, ziyaretçi yoğunluğunun Ayasofya üzerinde büyük fiziksel yük yarattığını, yükün dengelenmesi için sayıların kısıtlanması ya da ziyaretçilerin Ayasofya'nın etrafındaki diğer binalara yönlendirilmesi gibi önlemler alınabileceğini vurguluyor:
"Dünyanın bazı büyük anıtlarında böyle sınırlamalar vardır. Gün içerisinde 'en fazla ziyaretçi kapasitesi budur' denilebilir ve o sayıya ulaşıldığında ziyaretlere son verilebilir.
"İmareti bugün ziyaret edilemiyor, üzücüdür. Benzer şekilde Hünkar Kasrı, muhteşem bir hatıradır. Buranın muhakkak ziyaret edilebilir olması gerekiyor.
"Bu tür ayrıntılar da açılırsa belki büyük yoğunluk parça parça bunlara dağılabilir. O zaman sanırım bu yapı daha rahat kullanılabilir."
Bugün Ayasofya'nın giriş katı ibadet etmek isteyenler için ücretsiz erişime açık. Üst kattaki galeri kısmına turistler belirli bir ücret ödeyerek erişebiliyor.
Prof. Dr. Ahmet Güleç Ayasofya'nın ziyaretçi kitlesinin yapının hem en büyük şansı hem de en büyük şanssızlığı olduğunu söylüyor.
Güleç, Ayasofya gibi ilgi gören ve işlevi olan eserlerin korunmasının daha kolay olduğunu belirtiyor.
Restoratöre göre fazla ziyaretçi aynı zamanda fazla nem ve iç kısımlarda daha fazla titreşim ve aşınma anlamına geliyor.
Uzmanlar, kalabalığın olumsuz etkilerine karşın restorasyon süreçlerinde yapının ziyarete açık kalması gerektiğinin altını çiziyor.
Geçmişten günümüze Ayasofya
Ayasofya'nın inşaatı milattan sonra 532-537 yılları arasında Bizans İmparatoru Birinci Justinianus döneminde tamamlandı.
Yapı, 6'ıncı yüzyıldan Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiği 1453'e kadar Hristiyan aleminin en prestijli kiliselerinden biri ve Ortodoksların en kutsal mekanıydı.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra Ayasofya'yı camiye çevirdi.
Fethin sembolü haline gelen yapı, 15'inci yüzyıldan 20'inci yüzyıla kadar cami olarak işlev gördü. Bu süreçte Müslümanların en kutsal mekanlarından biri haline geldi.
Bizans İmparatoru Birinci Justinianus (482-565).
Ayasofya, 1934'te Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifi üzerine dönemin Bakanlar Kurulu'nun kararıyla ibadete kapatılıp müzeye çevrildi.
Tarihi eser 1985'te Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Dünya Mirası Listesi'ne girdi.
1991'de dönemin başbakanı Turgut Özal'ın girişmiyle Ayasofya'nın Hünkar mahfili ve Hünkar Kasrı ibadete açıldı.
24 Temmuz 2020'de Danıştay'ın Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildi ve Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi (Büyük Ayasofya Camii) olarak yeniden ibadete açıldı.
Hayri Fehmi Yılmaz, yüzyıllardır İstanbul'un en büyük kültürel mirası olan yapı hakkında "Çok iyi biliyoruz, uzun yıllardır hakkında çalışılıyor ama iyi bir gözle bakmayı başarabilirsek Ayasofya hala bize çok şey söylüyor" diyor ve ekliyor:
"Herhalde Ayasofya daha uzun yıllar çok konuşulacak, bize çok şey anlatmayı sürdürecek."