Kardinal Angelo Becciu'nun mali skandal nedeniyle Kardinaller Meclisi'ne katılmaktan vazgeçmesi, Papa Francis'in başlattığı ancak tamamlayamadığı reformların kilit aşamalarından birini işaret ediyor.
Tartışmalı Kardinal Giovanni Angelo Becciu’nun geri çekilmesiyle birlikte Katolik Kilisesi, 7 Mayıs’ta başlayacak Kardinaller Meclisi'ne (konklav) olası meşruiyet tartışmaları ve şüpheler olmadan girebilecek.
Vatikan Ceza Mahkemesi, “yüzyılın davası” olarak anılan sürecin sonunda, 2023 yılında Becciu’yu zimmete para geçirme ve diğer mali suçlardan mahkum etti. Ancak Becciu, suçsuz olduğunu savunuyor. Geri adımını ise yalnızca merhum Papa Francis’e duyduğu “sevgi” nedeniyle attığını belirtiyor.
Söz konusu ilişkiler, Katolik Kilisesi için ve özellikle Papa Bergoglio’nun başlatıp tamamlayamadığı reformların güvenilirliği açısından ciddi bir utanç kaynağı haline gelmişti.
Becciu aslında, Papa’nın belirlediği yeni kardinaller arasında yer alıyordu. Bu kardinallerin çoğu, Arjantinli Papa’nın talimatıyla yenilenen Kardinaller Meclisi'nde Sistina Şapeli’ni dolduracak.
Suçlamalar, son 40 yılın en ciddi skandallarından biriyle bağlantılı olan mali yolsuzluklara dayanıyor. Kardinal Giovanni Angelo Becciu, zimmete para geçirme ve görevi kötüye kullanma suçlarından beş yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı ve kamu görevinden men edildi.
Karar, 2023 yılı sonunda Vatikan’ın meslekten olmayan yargıçlardan oluşan ceza mahkemesi tarafından alındı. Temyiz duruşması ise 22 Eylül’de yapılacak.
Vatikan mahkemesi, suçların Becciu tarafından "kişisel zenginleşme amacı taşımadan" işlendiğini de not düştü. Sardunya doğumlu kardinal, nihai hüküm verilene kadar evrensel hukuk ilkeleri gereği masum sayıldığından, Kardinaller Meclisi'ne katılma hakkını yasal olarak koruyordu.
İlk derece kararına göre Becciu, 2014 yılında Vatikan Devlet Sekreterliği fonlarıyla Londra’daki Sloane Avenue’deki lüks bir gayrimenkulün satın alınmasını yönetti. İki aşamada gerçekleşen bu bütçe dışı işlem, toplamda 350 milyon euroya (15.37 milyar Türk Lirası) mal oldu. Ancak mülk, 2022 yılında yaklaşık 214 milyon euroya (9.39 milyar TL) Bain Capital fonuna satıldı ve Vatikan’ın net zararı 100 milyon euroyu (4,39 milyar TL) aştı.
Skandalın ardından Becciu, Azizlerin Davaları Cemaati başkanlığı görevinden ve bazı kardinal yetkilerinden feragat etti; yalnızca unvanını muhafaza etti. Bu durum da Kardinaller Meclisi'ne katılımının meşruluğu hakkında soru işaretlerine yol açtı.
Becciu’yu geri adım atmaya iten gelişme ise, Papa Francis’in yalnızca “F” harfiyle imzaladığı ve kaligrafik bir analizden geçirilmemiş iki mektup oldu. Bu mektuplarda, Papa’nın, Kardinal Becciu’nun Kardinaller Meclisi'nden dışlanmasını istediği belirtiliyor.
Söz konusu mektupların, geçtiğimiz Cuma akşamı Vatikan Dışişleri Bakanı Kardinal Pietro Parolin tarafından Becciu’ya gösterildiği ileri sürülüyor.
Francis'in papalığı döneminde zehir ve finans
Kardinal Giovanni Angelo Becciu olayı, Papa Francis'in Devlet Sekreterliği’ndeki merkeziyetçiliği azaltarak yerel topluluklara (sinodlara) daha fazla yetki devretmeyi hedeflediği kapsamlı kurumsal reformların yürütüldüğü, Kilise ve Curia açısından son derece hassas bir dönemde patlak verdi.
Bununla birlikte, Becciu’nun uzun süre Papa’nın müttefiki olduğu ve Vatikan’ın mali ve kurumsal yapısını dönüştürme çabalarında önemli bir rol üstlendiği de unutulmamalı.
Roma’daki Luiss Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve hukukçu Francesco Di Ciommo’ya göre, “Kardinal Becciu Papa’ya çok yakındı, onun güvenilir adamıydı. Papa'nın kişisel dostluğundan ve ilgisinden faydalandığını düşünüyorum.”
Ancak Becciu’nun adıyla anılan Londra’daki gayrimenkul skandalına ilişkin değerlendirmesinde Di Ciommo, davanın ortaya koyduğu tablonun, “Papa’nın yalnızca bilgisiz değil, aynı zamanda süreçten tamamen habersiz olduğu bir yönetim biçimini,” açığa çıkardığını söylüyor.
“Eğer Vatikan’ın mali varlıkları Papa’nın bilgisi ve onayı dahilinde ya da en azından onun açık itirazı olmaksızın yönetilmiş olsaydı,” diyen Di Ciommo, “davada izlenecek yolun ve ortaya çıkacak sonucun büyük olasılıkla çok farklı olacağını” belirtiyor.
Di Ciommo’ya göre yatırım, yalnızca bir lüks mülk alımı değil, aynı zamanda yüksek değer kaybı riski taşıyan ve "Küresel Fırsatlar Fonu" adlı spekülatif bir fonda değerlendirilmişti.
Suçlamalar, söz konusu işlemlerin Devlet Sekreterliği’ne ait mali kaynakların üçte birini tükettiği yönünde.
“Vatikan, tarihsel olarak zaman zaman temel dini misyonuyla doğrudan ilgisi olmayan yatırımlar da yapmıştır, bu bir sır değil,” diyen Di Ciommo, şunları ekliyor: “Ancak Londra'nın merkezindeki ticari bir mülke yönelmenin, inananlar açısından hayal kırıklığı yaratan bir tercih olduğu açık.”
Becciu geçiş sürecinde tökezledi mi?
Papa Francis'in reformları yalnızca kilise yapısını değil, Vatikan’ın kamu maliyesini de kökten etkiledi. Papa’nın görev süresi boyunca, Vatikan Şehir Devleti’nde ilk kez kara para aklamayla mücadele eden bağımsız bir kurum oluşturuldu. Bu kurum, aynı zamanda Vatikan’daki gerçek banka niteliği taşıyan Dini İşler Enstitüsü'nü (Istituto per le Opere Religiose – IOR) denetlemekle görevlendirildi.
IOR’un geçmişi oldukça tartışmalı. 1980’lerin başında Vatikan maliyesi ile Banco Ambrosiano arasındaki gizli ilişkiler, 1982’de Londra’daki Blackfriars Köprüsü altında ölü bulunan İtalyan bankacı Roberto Calvi’nin gizemli ölümü ve o dönem IOR’un başında bulunan, “Tanrı’nın Bankacısı” lakaplı ABD’li Kardinal Paul Marcinkus’un adı bu karanlık tabloyla anılıyor.
Bu olaylar, görevde yalnızca 33 gün kalan I. Jean Paul’ün şüpheli ölümü ve halefi II. Jean Paul dönemine damga vurmuştu.
Ancak çoğu gözlemciye göre, Kardinal Becciu vakası bu karanlık geçmişle birebir örtüşmüyor. Aksine, bu dava, Papa Francis’in Devlet Sekreterliği üzerindeki kontrolü yeniden tanımlamaya çalıştığı bir dönemde, Kardinal Becciu’nun aşırı inisiyatif kullanarak neden olduğu mali bir karmaşa olarak değerlendiriliyor.
Becciu’ya Kardinaller Meclisi'ne katılımını yasaklayan mektupların, Francis’in baş harfi olan “F” imzasıyla yazılmış olması dikkat çekerken, bu belgelerin Kardinal Pietro Parolin liderliğindeki Devlet Sekreterliği tarafından Becciu’ya iletildiği belirtiliyor.
Kısacası, Becciu kendini Papa Jorge Mario Bergoglio’nun Vatikan’da başlattığı yeniden yapılanmanın tam ortasında, yanlış zamanda yanlış yerde bulmuş olabilir.
“Bu olay, çok önemli bir dönemin başında yaşandı. Papa Francis’ten önce şeffaflık yoktu. Londra’daki mülk meselesi de dahil olmak üzere birçok skandalın ortaya çıkmasına neden olan bir denetim komisyonu mevcut değildi,” diyor hukukçu Francesco Di Ciommo.
“Eğer Papa Francis'in bu denetimci yaklaşımı olmasaydı, muhtemelen bu skandal hiç gün yüzüne çıkmayacaktı. Dolayısıyla geçmişte benzer olayların yaşanmış olması da kesinlikle mümkün,” diyerek sözlerini tamamlıyor.