Savcılık, geçtiğimiz aylarda da gözaltına alınan ve yurt dışı çıkış yasağıyla serbest bırakılan Soykan'ı tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etmişti. Mahkeme, gazeteciyi serbest bıraktı.
Araştırmacı gazeteci Timur Soykan, pazar günü öğle saatlerinde tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmişti. Çıkarıldığı İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği, Soykan'ı serbest bıraktı.
Halihazırda yurt dışı çıkış yasağı bulunan ve haftada üç gün imza veren Soykan, cumartesi günü gözaltına alınmıştı.
Soykan, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi'ne (CHP) yönelik operasyonu eleştiren sosyal medya paylaşımları yapmıştı. Savcılık, Soykan'ın "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" iddiasıyla gözaltına alındığını bildirmişti.
Gözaltıya konu olan paylaşımların ''Rejim, toplumu yolsuzluk operasyonlarına ikna etmek gibi bir derdinin kalmadığını ilan ediyor. Halka ‘Benim dışımda bir iktidarı seçemezsin. Esirimsin’ diyor. Halk ya bu baskıya boyun eğerek rejimin kölesi olacak, daha da yoksullaşacak ya da özgürlüğünü, haklarını, ülkesini savunacak,” ve “Darbe sürüyor. Halkın iradesi gasp ediliyor. Sandığın manası kalmıyor,” olduğu ifade edildi.
Soykan'ın Vatan Emniyet'te ifadesi alındı ve sosyal medya paylaşımları soruldu.
Soykan, Emniyet ifadesinde şu savunmayı yaptı:
Bu paylaşımlarımdan; 'Rejim, toplumu yolsuzluk operasyonlarına ikna etmek gibi bir derdinin kalmadığı ilan ediyor. Halka 'Benim dışımda bir iktidarı seçemezsin. Esirimsin' diyor. Halk ya bu baskıya boyun eğerek rejimin kölesi olacak, daha da yoksullaşacak ya da özgürlüğünü, haklarını, ülkesini savunacak.' şeklindeki paylaşımım ile buradaki sözlerimin ve eleştirimin sonuna kadar arkasındayım. Yargıda siyasi talimat ile görevini suistihmal eden ve muhalefeti sindirmeye çalışan bir oluşum söz konusu, siyasi talimat ile görev yapan ve aslında bütün toplumun adaletini savunmakla yükümlü şahıslar görevlerini suistihmal etmektedir. Yolsuzluk operasyonu adı atında sadece siyasilerin hedef gösterdiği muhalefet belediye başkanlarına operasyon yapılması bunun kanıtıdır ve aleni bir gerçektir. Bu herkesin bildiği aleni gerçeğe rağmen benim halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suçlaması ile gözaltına alınmam bir fikradan farksızdır.
Önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ardından çok sayıda CHP'li belediye başkanı son olarak yine CHP'li olan Adana, Adıyaman, Antalya ve bazı belediye başkanları ve bürokratlarının gözaltına alınmasına bu nedenle tepki gösterdim. Bu operasyonların daha önce AKP ile iş yapan bir iş insanının ifadeleri ile gözaltına alındığını Başsavcılık açıklamalarından biliyorum. Türkiye'deki herkes de biliyor ki AKP'li yani iktidar belediye başkanları ile ilgili yüzlerce yolsuzluk dosyası hasır altı edilmiştir. Tek bir operasyon bile yapılmamıştır. Ancak muhalefet belediyeleri söz konusu olduğunda 19 Mart'tan beri operasyonların ardı arkası gelmemektedir. Bu hukukun eşitliği ilkesinin alenen ihlal edilmesidir.
Siyasi talimat ile yapılan bu operasyonların hedefi halkın oyları ile seçilmiş belediye başkanlarıdır, dolayısı ile halkın seçme ve seçilme hakkı yargı eli ile gasp edilmektedir. Buna karşı tepki göstermek demokrasinin yanında yer alan bir gazeteci için zaruridir. Burada ben suç işlemiyorum. Halkın kendisini yönetenleri seçme hakkını gasp edenler suç işliyor. Bütün bu fikirlerim ve eleştirilerim düşünce ifade ve basın özgürlüğü kapsamındadır. Bu konuda daha detaylı ifademi, savcılıkta vermek istiyorum.
Yine soruşturma talimatına konu olan 'Darbe sürüyor. Halkın iradesi gasp ediliyor. Sandığın manası kalmıyor.' şeklindeki paylaşımım ile ilgili olarak ise; sabah uyandığımda Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere'nin gözaltına alındığını gördüm, buna tepki olarak söz konusu paylaşımı yaptım. Ben 25 yıllık gazeteciyim, hukuku siyasi emelleri ve çıkarları için alet edenlerin ülkeye verdiği zararı biliyorum.
Geçmişte AKP ile Fetullahçılar yine kumpaslar kurarak demokratik haklarımızı gasp ediyordu, biz o zamanlar da yargıdaki ve diğer devlet kurumlarında yuvalanmış çeteler ile mücadele ediyorduk, yine gözaltılarda yine adliyelerdeydik ve yine biliyorum ki siyasi ikbali için veya kariyeri için veya çıkarları için adaleti katledenler bağımsız mahkemeler önünde yargılanacak biz de memleketimizi daha adil özgür ve hakkaniyetli olması için gazeteci olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu tweetteki fikirlerim de basın ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamındadır, aynı bu ifademde olduğu gibi. Daha detaylı ifademi savcılık makamında vermek istiyorum.
İki hafta önce de Gazeteci Fatih Altaylı, YouTube yayınında söyledikleri nedeniyle tutuklanmıştı. Altaylı gözaltına alınmadan saatler önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı Oktay Saral'ın X hesabında "Altaylı, suyun ısındı" ifadelerini kullanmıştı.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) verilerine göre an itibarıyla Türkiye'de en az 16 gazeteci demir parmaklıklar ardında bulunuyor.
Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158. sırada.
KAYNAK: Euronews