Güneş kremi: Mineral mi kimyasal mı, hangisi daha iyi?

Güneş kremi: Mineral mi kimyasal mı, hangisi daha iyi?
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Amanda Ruggeri
BBC Future / BBC Türkçe

Bazı insanlar toksisite, çevre kirliliği ve etkinlik konusundaki endişelerinden dolayı kimyasal güneş kremleri yerine mineral kremleri kullanıyor. Peki aralarında gerçekten bir fark var mı?

Mineral güneş kremi popülerlik kazanıyor. "Kimyasal" olarak adlandırılan güneş kremlerinin vücudumuza, beynimize ve hatta mercan resiflerine zararlı olabileceği endişeleri nedeniyle, mineral bazlı formülasyonlar dünya güneş kremi pazarında en hızlı büyüyen güneş kremleri haline geldi.

Ancak "kimyasal" ve "mineral" güneş kremleri arasındaki tartışmalar yanlış anlamalarla dolu.

Mineral güneş kremlerinin kimyasal içermediği, kimyasal güneş kremlerinin zararlı olduğunun kanıtlandığı veya kimyasal güneş kremlerinin güneşin mor ötesi (ultra viyole - UV) ışınlarını emdiği, mineral güneş kremlerinin ise sadece yansıttığı gibi sıkça tekrarlanan iddiaların çoğu yanıltıcı, hatta yanlış.

Karışıklık, en başta terminolojide. İngiltere'deki Newcastle Üniversitesi'nde dermatoloji bilimleri alanında fotobiyoloji dalında emekli profesör ve güneş koruyucuların UVA yıldız derecelendirmesinin mucidi olan Brian Diffey "Her şey kimyasal" diyor.

Diffey'e göre "kimyasal" filtreler olarak adlandırılan filtrelerin, karbon-hidrojen bağları içerdikleri için daha doğru bir ifadeyle organik filtreler olarak adlandırılmaları gerekir.

Genellikle "mineral" olarak adlandırılan inorganik filtreler, özellikle titanyum dioksit ve çinko oksit, bu bağlara sahip değildir. Ve hepsi kimyasaldır.

Cildimizi ve vücudumuzu güneşten korumak yeni bir trend değil; güneş kremleri de, organik veya inorganik (ya da yaygın bilinen adlarıyla kimyasal veya mineral), öyle.

Eski Mezopotamyalılar şemsiye, eski Yunanlılar ise geniş kenarlı şapkalar kullanırdı. Örtülerin yanı sıra, insanlar vücutlarına çeşitli karışımlar da sürerdi.

Afrika'da, Namibya'daki Himba halkı gibi insanlar tarafından hala güneş kremi olarak kullanılan aşıboyası (sarı ya da kırmızı demir cevherinden elde edilen mineral macunlar) kullanımı en az 285.000 yıl öncesine dayanıyorken, Romalı yazar Cornelius Celsus 2000 yıl önce cilde zeytinyağı sürülmesini tavsiye ediyordu.

Ancak bilim insanlarının, ultra viyole - UV (UVR) keşfedip kinin sülfat (ağaç kabuğundan elde edilir) gibi bazı bileşenlerin bu radyasyonu emebileceğini fark etmeleri 19. yüzyılı buldu. Bilim insanları bunu güneş kremi olarak tavsiye ettiler.

1930'a gelindiğinde, araştırmacılar, at kestanesi gibi ağaçlardan elde edilen eskulin ve karaçam kabuğu taneni gibi UVR'yi emen bir dizi başka bileşen keşfettiler. Günümüzün SPF standartlarını karşılamasa da, cildi koruma açısından hepsi organik ("kimyasal") güneş kremleriydi.

Daha sonra, bu listeye onlarca başka bileşen eklendi; bunlara, laboratuvarda farklı maddeleri karıştırarak kimyasal reaksiyon oluşturmak suretiyle üretilenler de dahildi.

Genellikle "sentetik kimyasallar" olarak adlandırılan bu tür bileşenlerin (avobenzon, oksibenzon, oktisalat ve oktinoksat dahil) UV ışınlarını öncekilerden çok daha etkili bir şekilde emdiği tespit edildi. Piyasaya başka bir tür güneş kremi de çıktı: "mineral" güneş kremleri.

Daha "doğal" görünseler de, günümüz güneş kremlerinde bulunan titanyum dioksit ve çinko oksit genellikle laboratuvarda üretiliyor.

şezlongda güneşlenen şapkalı ve güneş gözlüklü bir kadın


UV emen veya dağıtan filtre tartışması

İlk başta, organik güneş kremlerinin UVR'yi emdiği, inorganik güneş kremlerinin ise UVR'yi fiziksel olarak yansıtarak ciltten uzaklaştırdığı düşünülüyordu. Bu inanç, 1970'lerde Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından yayınlanan bir monografide daha da pekiştirildi.

Bu fikir, görünüşte yetkili kaynaklar da dahil, bugün hala yaygın olarak dillendiriliyor. Bu, inorganik güneş kremlerinin bazen "fiziksel güneş kremleri" olarak adlandırılmasının da bir nedeni; güneş kremlerinin şemsiyenin yağmur damlalarını engellemesi gibi UV ışınlarını engellediğini ima eder.

Londra'daki King's College Üniversitesi'nde deneysel fotobiyoloji dalında emekli profesör ve güneş koruyucuların etkinliği üzerine ömür boyu araştırma yapan Antony Young, "İnsanlar mineral veya inorganik güneş koruyucuların ultraviyole radyasyonu yansıttığını söylüyor. Ancak bu doğru değil" diyor.

Aslında, 2015 yılında yayınlanan, otoriter ve hakemli bir araştırmaya göre, modern titanyum dioksit ve çinko oksit UV aralığının sadece %4-5'ini yansıtıyor veya dağıtıyor; geri kalan %95'ini ise emiyor.

Aslında, bilim insanları 1980'lerden beri inorganik güneş kremlerinin UV ışınlarını emdiğini biliyordu. 2015 tarihli çalışmanın yazarları da daha fazla kanıt sunmak zorunda kalmaktan bıkmış görünüyorlardı.

Çalışmalarında "bir kez daha" vurguladıkları gibi, "bu çözünmez 'fiziksel' veya 'mineral' UV filtrelerinin gerçek işlevi, aslında çözünür 'kimyasal' UV filtrelerinin işleviyle aynıydı.

"Bu veriler, bu filtrelerin öncelikle UV emici malzemeler olarak işlev gördüğünü ve UV dağıtan veya yansıtan malzemeler olarak işlev görmediğini açıkça gösteriyor."

Diffey, bunların aslında %5'i de yansıtmadığını, "dağıttığını" ekliyor. UV ışınları inorganik parçacıkların yüzeyinden sekmiyor. "Işınlar ortama giriyor; atomlardan veya moleküllerden sekerek bazıları tekrar dışarı çıkıyor; buna dağılma denir" diyor.

Birçok güneş kremi, hatta "mineral" olarak pazarlanan bazıları bile, hem organik hem de inorganik UV filtreleri kullanıyor.

Ancak genel olarak uzmanlar, UV filtresinin UVR'yi emerek, yansıtarak veya dağıtarak çalışmasının çok da önemli olmadığını söylüyor. Emilim yoluyla ciltte oluşan ısı miktarı önemsizdir ve güneşe maruz kalmanın kendisinden kaynaklanan ısının çok küçük bir kısmını oluşturur.

Londra'da yaşayan danışman dermatolog ve British Skin Foundation (Britanya Cilt Vakfı) sözcüsü Mary Sommerlad, "UV enerjisinin emilmesini mi yoksa yansıtılmasını mı istediğinize karar vermeniz gerekmez, çünkü ikisi de hemen hemen aynı şekilde çalışıyor" diyor. Yani, cildinizi hasardan ve kanser riskinden korumak için cildinizin emdiği UVR miktarını azaltarak.

Güneş kremlerinde çözünebilirlik

Organik (kimyasal) ve inorganik (mineral) güneş kremleri bu kadar benzer şekilde çalışıyorsa neden farklı hissediliyorlar?

Bunun nedeni çözünürlük. Çoğu organik filtre çözünürdür, yani aktif bileşenleri su veya yağ gibi bir ortamda çözünebilir. İnorganik güneş kremleri ise çözünmez: parçacıkları bozulmadan kalır. Sonuç olarak, inorganik güneş kremleri ciltte daha kalın bir his bırakır ve beyaz bir tabaka oluşturabilirken, organik filtreler daha pürüzsüz ve berrak formüller sağlayabilir.

güneş kremleri

UV ışınları, ABD ve İngiltere gibi ülkelerde en yaygın kanser türü olan cilt kanserine yol açabilir.

Kimya alanındaki gelişmeler sayesinde inorganik parçacıkların boyutu küçüldükçe, beyazlık etkisi de azalmıştır. Titanyum dioksit ve çinko oksitten oluşan bu "nanoparçacıklar" (boyutu 100 nanometre'den küçük) cilt penetrasyonu konusunda endişeleri de beraberinde getirmiştir. Ancak bu minik parçacıklar bile stratum corneum'dan (cildin en dış tabakası) daha derine nüfuz edemezler, yani sistemik emilim (kana karışma) söz konusu değildir.

Çoğu organik (kimyasal) UV filtresi de cilt yüzeyinde çalışır. Uzmanlara göre, güneş yanıkları cildin üst katmanlarında geliştiği için, bir UV filtresinin çalışması için stratum corneum'a bağlanması gerekir. Bu nedenle, inorganik (mineral) güneş kremleri gibi organik güneş kremleri de UV ışınlarının büyük çoğunluğunu cilt yüzeyinde emer.

Ancak bazı organik filtrelerin sistemik olarak emildiği de doğrudur. Diffey, "Bazı aktif bileşenler kan dolaşımına karışabilir" diyor. "Bunun bize zarar verip vermediği henüz bilinmiyor."

Şu ana kadar bunun zararlı olduğuna dair kesin kanıt yok.

Oksibenzon gibi kimyasalların risklerini ortaya koyan araştırmaların büyük çoğunluğu, hayvanlar üzerinde ve çok büyük miktarlarda gerçekleştirildi. Örneğin, endokrin bozukluğu konusunda endişe uyandıran 2001 tarihli bir çalışmada, yavru sıçanlara dört gün boyunca oksibenzon gibi UV filtreleri çok büyük miktarlarda verilmişti. Oksibenzon tüketen sıçanların rahimleri, tüketmeyen sıçanlara göre %23 daha büyüktü.

Ancak daha sonra araştırmacılar bu rakamları perspektif içinde değerlendirdiklerinde, sıçanların sahip olduğu aynı sistemik oksibenzon konsantrasyonuna ulaşmak için bir insanın her gün %6 oksibenzon içeren güneş kremi sürmesi gerektiğini ve bunun 277 yıl süreceğini tespit ettiler.

Peki hayvanlara neden belirli bir madde bu kadar fazla veriliyor? Çünkü bu, bilim insanlarının potansiyel güvenlik sınırını belirlemelerine yardımcı oluyor.

Güneş kremleriyle ilgili iddiaları da ele alan kimyager ve The Science of Beauty (Güzelliğin Bilimi) kitabının yazarı Michelle Wong'a göre "Bu çalışmaların amacı, ne kadarının güvenli olduğunu belirlemek". Bunun için de genellikle fazla miktarda bileşen kullanıyorlar. "Bunu yapmazlarsa, sınırın nerede olduğunu bilemezler" diyor.

Şu ana kadar, bileşenlerin risk oluşturduğu eşik, insanların kullandığı miktardan çok daha yüksek görünüyor. Bu yılın başlarında yayınlanan bir bilimsel inceleme, avobenzon ve homosalat gibi UV filtrelerinin insanlarda DNA'ya zarar verebileceğine veya kansere neden olabileceğine dair hiçbir kanıt bulamadı ve cilde uygulanan güneş koruyuculardaki bu kimyasalların kandaki seviyelerinin, etki gösterebilecek miktarın çok altında olduğunu ortaya koydu.

Örneğin, 2004 yılında yapılan bir çalışmada, 32 kişi %10 oksibenzon içeren kremler uyguladı. Uygulamadan dört saat sonra, hem erkeklerin hem de kadınların testosteron seviyeleri biraz düştü. Ancak, sadece dört günlük uygulamadan sonra, krem uygulayanlar ile kontrol grubu arasındaki farklar ortadan kalktı. Bu da araştırmacıları, hormonlardaki farklılıkların aslında güneş koruyucudan kaynaklanmadığı sonucuna götürdü.

Buna rağmen, avobenzon gibi bileşenler kan dolaşımına emildiği için, FDA gibi düzenleyici kurumlar tedbir amacıyla üreticilerden daha fazla güvenlik verisi talep ediyor.

Mercan resiflerine zararlı mı?

Organik filtrelerin çevreye, özellikle mercan resiflerine olan etkileri biraz daha belirsiz. Endişe uyandıran çalışmalar çoğunlukla laboratuvar deneylerine dayanıyor; gerçek dünyadaki etkiler farklı olabilir.

Örneğin, bir araştırmada, Hawaii'deki 19 turistik bölgede deniz suyunda UV filtreleri tespit edilirken, 12 bölgede oksibenzonun trilyonda 10 parçadan az olduğu görülmüştür – bu, suyla dolu bir futbol stadyumuna 10 damla damlatmaya eşdeğer. En yüksek konsantrasyonun görüldüğü Waikiki Plajı'nda ise trilyonda 136 parça bulundu.

Mercan resiflerinde beyazlaşma

Bazı deniz biyologlarına göre iklim değişikliği mercanlar için çok daha büyük (ve daha iyi kanıtlanmış) bir tehdit

Tüm bu değerler, laboratuvar bazlı çalışmalarda mercan resiflerine zarar verdiği tespit edilen yoğunluğun çok altındaydı.

Ancak 2018 yılında Hawaii, oksibenzon ve oktinoksat kimyasalları içeren güneş kremlerinin satışını yasaklama kararı aldı. Deniz bilimci Jorg Wiedenmann o dönemde, "Turist akınının yoğun olduğu yerlerde, ihtiyatlı davranmak ve 'Evet, ek etkiler olabilir' demek mantıksız değil" demişti.

Mercan toksisitesi ile ilgili odak noktası esas olarak organik UV filtreleri üzerinde olsa da, inorganik UV filtreleri de etkide bulunuyor olabilir.

Ayrıca, bazı deniz biyologları, mercanlar için çok daha büyük (ve daha iyi kanıtlanmış) tehdidin iklim değişikliği olduğunu ve en büyük beyazlaşma olaylarının turistlerin bulunmadığı yerlerde meydana geldiğini belirtiyor.

Bilim insanları, alerjik reaksiyonlar gibi ara sıra görülen yan etkiler dışında, organik (veya inorganik) güneş kremlerinin insanlara herhangi bir somut, olumsuz etkisi olduğunu henüz kanıtlamamış olsa da, aşırı UV ışınlarına maruz kalınmasıyla ilgili aynı şey söylenemez.

Bu ışınlar, ABD ve İngiltere gibi ülkelerde en yaygın kanser türü olan cilt kanserine yol açabilir. Bu kanser yayılırsa, en ölümcül tür olan melanomda beş yıllık hayatta kalma oranı sadece %35.

Bu nedenle uzmanlar, en iyi güneş koruyucunun, kullanmaktan memnun olduğunuz güneş koruyucu olduğunu söylüyor.

Bazıları için bu, daha pürüzsüz, daha berrak ve daha hızlı emilen bir güneş kremi iken, bazıları da ne kadar teorik olursa olsun, toksikoloji açısından daha az endişe yaratan bir güneş koruyucuyu seçebilir.

Young, "Önemli olan güneş kremi kullanmak" diyor. "İçindekiler ne olduğu gerçekten önemli değil."

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.