Merve Kara-Kaşka
BBC Türkçe
Türkiye'de yangınlar nedeniyle her yıl binlerce hektar ormanlık alan kül oluyor.
İzmir'in Seferihisar ilçesinde hafta içinde çıkan yangın ve Çeşme ile Ödemiş ilçelerinde devam eden yangınlar bunun son örneği oldu.
İzmir, Antalya ve Muğla ile birlikte son on yılda Türkiye'de hem en çok yangın çıkan hem de yangınlarda en çok ormanın kaybedildiği üç bölgeden biri oldu.
Türkiye Ormancılık Derneği'nin resmi verilerden derlediği istatistiklere göre, 2014-2024 arasında Türkiye genelinde çıkan yangınların yaklaşık yarısı bu üç bölgede meydana geldi.
Türkiye'de orman genel müdürlüklerinin bölge sınıflandırmasına göre Antalya ve Muğla illeri kendi başlarına birer bölge olarak kayda geçiyor. İzmir bölgesinde ise hem İzmir hem Manisa var.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre İzmir, Türkiye'de tüm zamanların en çok orman yangınının yaşandığı 2024 yılında, en fazla alanın kaybedildiği ikinci kent oldu.
Türkiye Ormancılar Derneği'nin resmi verilerden derlediği rakamlara göre son on yılda İzmir'de, Antalya'dan daha fazla yangın yaşandı.
Ancak yanan alan açısından üçüncü sırada yer aldı.
BBC Türkçe'ye konuşan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay, bu sonucun İzmir'deki ormanların "parçalı olmasıyla" bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Tolunay, Türkiye'nin en büyük şehirlerinden biri olan İzmir'de ormanların, tarım, yerleşim, turizm gibi farklı insan faaliyetleri nedeniyle bölünmüş olduğunu vurguluyor.
Türkiye'nin yangın riski en yüksek kentleri arasında yer alan İzmir'in iklim riskleri açısından da kırılgan olduğu düşünülüyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nden (İTÜ) iklim bilimci Prof. Dr. Barış Önol'un ortak yazarı olduğu 2021 tarihli yayımlanan bir araştırmaya göre İzmir, Avrupa ve Akdeniz bölgesinde iklim riskleri açısından en hızlı yükselen ikinci şehir.
Çalışma için aşırı sıcaklar, aşırı yağışlar, kuraklık gibi on farklı iklim riskini bir araya getiren bilim insanları Doğu Avrupa, İzlanda, Rusya'nın batısı, Türkiye'nin batısı ve Irak'ın batısının en kırılgan bölgeler olduklarını tespit etti.
Kentler bazındaysa iklim risklerinin en hızlı yükseldiği yerler Fes (Fas), İzmir, Marsilya ve Aix-en-Provence (Fransa) ve Tel Aviv (İsrail) olarak sıralanıyordu.
Prof. Önol, BBC Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede bunda, öncelikle Akdeniz'in küresel iklim değişikliğinden çok daha şiddetli bir şekilde etkilenmesinin önemli bir faktör olduğunun altını çiziyor.
Diğer yandan "İzmir hem aşırı sıcaklardan hem kuraklıktan, zaman zaman da sellerden ve hortumlardan etkileniyor. Bunların hepsini ortak bir havuzda değerlendirdiğimizde risk seviyesi yükseliyor" diye ekliyor.
'Turizm beldeleri çok arttı ve ormana doğru genişledi'
Dünya genelinde yangınları izleyen Global Forest Watch'a göre Türkiye'nin yangın sezonu genellikle Haziran sonunda başlıyor ve yaklaşık 17 hafta sürüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi'nde Doç. Dr. Cihan Erdönmez, bu sezonda Antalya, Muğla, İzmir'in popüler tatil destinasyonları arasında olduğuna dikkat çekiyor.
Bu bölgelerde "turizm beldelerinin arttığını ve ormana doğru genişlediğini" söyleyen Erdönmez, yangın sezonunda "insan-orman etkileşiminin en yüksek seviyelere" çıktığını vurguluyor.
Erdönmez, özellikle tabiata büyük hasar veren orman yangınlarının "neredeyse tamamının insan etkisiyle, uygun ekolojik koşulların bulunduğu alanlarda çıktığını" belirtiyor.
"Bu bölgelerde bir taraftan orman köyleri diğer yandan orman içine yapılmış turizm tesisleri, madencilik ve enerji tesisleri var" diye ekliyor.
Anız yakma nedeniyle 3 bin 500 hektarlık orman alanı kül oldu
Türkiye'de, dünya genelinde olduğu gibi, orman yangınlarının çoğunluğu insan-orman etkileşiminden kaynaklanıyor.
Son 10 yılın verileri Türkiye'deki orman yangınlarının en yaygın sebebinin ihmal ve dikkatsizlik olduğunu söylüyor.
Anız yakma, çöplük, çoban ateşi, sigara ve piknik gibi aktiviteler bu kategoriye dahil ediliyor.
Prof. Tolunay, bölgelerde tarımın yoğun şekilde yapıldığına dikkat çekiyor.
"Haziran ayında hasatların başlamasının ardından anız yakılıyor ve bahçeler temizleniyor" diyor.
Anız, ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklere verilen isim.
Tarım ve Orman Bakanlığı anız yakılmasının toprağın canlı tabakasına zarar verdiğini söyleyen farkındalık kampanyalarıyla bu yaygın uygulamayla mücadele etmeye çalışıyor.
Buna karşın 2024'te yaklaşık 3 bin 500 hektarlık orman alanı anız yakılması nedeniyle kül oldu.
Anız yakılması toprağın canlı tabakasına zarar veriyor.
Bakanlık verilerine göre geçen yıl anız yakılmasına bağlı olarak en büyük alanın kaybedildiği il Muğla oldu.
Prof. Tolunay, bununla birlikte son yıllarda gittikçe popüler hale gelen orman içindeki tapulu arazilerde hobi bahçeciliği yapılması ya da arıcılık gibi faaliyetlerin de yangınlara sebep olduğunun altını çiziyor.
OECD: 'Türkiye'nin yüzde 66'sında kuraklık görülme sıklığı arttı'
Türkiye'de yangın sezonunun zirveye ulaştığı dönemler genellikle aşırı yüksek sıcaklıkların hissedildiği günlere denk geliyor.
Bilim insanları iklim kriziyle birlikte sıcak dalgalarının sıklığının ve şiddetinin arttığını söylüyor.
Prof. Önol, "Ölçülmüş tüm veriler giderek daha fazla ısındığımızı, özellikle Akdeniz çanağında bunun çok ciddi oranda daha da olumsuz hale geleceğini söylüyor" diyor.
Türkiye'de son yıllarda ortalama sıcaklığın sanayi öncesi döneme göre iki dereceden fazla arttığı yıllar yaşandı.
Prof. Önol, yangınlarda Türkiye'nin Ege ve Marmara başta olmak üzere batı illerinde süregelen "yoğun kuraklığın" katkısının altını çiziyor.
OECD'nin 17 Haziran'da yayımladığı Küresel Kuraklık Görünümü raporuna göre 1950-2000 döneminde Türkiye topraklarının yüzde 66'sında kuraklığın sıklığı, yüzde 61'inde de şiddeti arttı.
Önol, kuraklığa sıcak dalgası ve güçlü rüzgarlar eklenince yangına "çok elverişli bir durum oluştuğunu" belirtiyor.
'Yangın sayısını azaltma öncelikli stratejimiz olmalı'
Tarım ve Orman Bakanlığı, yangınla mücadele konusunda Türkiye'nin son yıllarda "Cumhuriyet tarihinin en iyi hava, kara ve personel gücüne" ulaştığını söylüyor.
Resmi verilere göre 2002'de 75 ton olan havadan su atma kapasitesi 20 yıldan uzun sürede yaklaşık altı katına çıktı.
Bakanlık binlerce yeni personel ve yüzbinden fazla gönüllüyle karada yangına mücadeleye hazır olduğunu söylüyor.
Buna karşın resmi verilere göre Türkiye'de yangın sayıları yıllara göre artmaya devam ediyor.
Doğanay Tolunay, farklı noktalarda aynı anda çıkan onlarca yangının "sadece bir-iki tanesinde başarılı olamazsanız yangın büyüyor" diyor.
"Aynı günde yüz tane yangın çıkarsa zaten kapasiteniz yetmiyor. Bu nedenle yangın sayısını azaltma en önemli stratejimiz olmalı" diyor.
Türkiye genelinde özellikle yangın sezonuna hazırlık kapsamında bazı önlemler alınıyor. Bunlar arasında ormanlara girişlerin yasaklanması da var.
Doğanay Tolunay bu önlemin gerekli olduğunu ancak kolluk kuvvetleri tarafından denetlenmediği sürece, "pek işe yaramadığını" söylüyor.
Uzmanlar yangın sayıları arttıkça söndürme kapasitesi artsa da yangınlarla mücadele için tek başına yeterli olmayacağını söylüyor.
Tolunay, Orman Genel Müdürlüğü personelinin, Ağustos ya da Eylül sonuna kadar özellikle Ege ve Akdeniz'de rutin işlerini bırakmasını öneriyor.
Bütün personelin ormandaki köylüleri ve ziyaretçileri bilinçlendirme çalışmalarına ve denetimlere katılmasının kısa vadede çözüm olabileceğini savunuyor.
Erdönmez ise yasaklara rağmen "ormanların çoğunda" mangal yapılabildiğini, işletmelerden üniversitelere ve hastanelere ormanlara giriş çıkışların devam ettiğini söylüyor.
"Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ormanlardaki bütün ekonomik faaliyetleri durdurulmasını" öneriyor.
Uzmanlar bunlara ek olarak ormanlarda imar izinlerinin verilmemesi, enerji nakil hatlarının onarımlarının yapılması, yangının fazla olduğu bölgeleri tanıyan yangın uzmanlarının daha yüksek ücretlerle görev yerlerinde kalmalarının sağlanması gibi önlemlerin önemli olduğunu vurguluyorlar.