Kamusal alanda mahremiyet mümkün mü?

Kamusal alanda mahremiyet mümkün mü?
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Coldplay konserinde “Kiss-Cam” (Öpücük Kamerası) bir çiftin üzerine çevrildiğinde, ikili kameralardan kaçmaya çalıştı ama başarılı olamadı. O anlar kısa sürede internette gündem oldu.

Saatler içinde video her yere yayıldı. Sosyal medya, çiftin şaşkın yüz ifadeleriyle dolup taştı: sayısız komik görsel (meme), parodi videosu ve ekran görüntüsü paylaşıldı.

Sosyal medya kullanıcıları görüntüdeki kişilerin kim olduğunu bulmaya çalıştı. Yapay zekâ ve yazılım şirketi Astronomer, videodaki çiftin CEO ve insan kaynakları direktörü olduğunu doğruladı ve hafta sonu CEO’nun istifasını duyurdu.

Bu olay, iş etiği, kurumsal sorumluluk ve üst düzey yöneticiler arasındaki çıkar çatışmalarının sonuçları üzerine tartışmaları da beraberinde getirdi.

Ancak daha büyük bir mesele daha var: artık gittiğiniz her yerde görülebilme ya da sosyal medya gözetimi yoluyla takip edilme ihtimali.

Uzmanlara göre, eskiden özel ya da yalnızca fiziksel bir mekâna ait kalabilecek anlar, günümüzde hızla dijital ortama taşınıyor ve hatta küreselleşiyor.

Peki, kameraların kaçınılmaz olduğu, sosyal medyada her şeyin saniyeler içinde paylaşıldığı bu çağda, kamusal alanda hâlâ mahremiyet beklentisi olabilir mi? Yaşadığımız her deneyim artık tüm dünya tarafından görülmek üzere mi yaşanıyor?

Kameralar her yerde

Günümüzde yaşamımızın büyük bir kısmı kameralar tarafından kaydediliyor. Güvenlik kameraları, kapı zili sistemleri, işletmeler, okullar ve mahallelerde 24 saat gözetim söz konusu. Spor müsabakaları ve konserlerde de yıllardır seyirciler ekrana yansıtılıyor. İzleyici, gösterinin bir parçası hâline geliyor ve ilginin odağı oluyor.

Elbette artık herkesin cebinde bir akıllı telefon var ve sosyal medyada ilgi çekecek bir görüntü saniyeler içinde tüm dünyaya yayılabiliyor.

“Celebrity Culture” (Ünlü Kültürü) kitabının yazarı Ellis Cashmore, geçen haftaki Kiss-Cam olayının hızlıca viral olmasının yıllardır sorulan bir soruya yanıt verdiğini söylüyor:

“Özel hayat hâlâ eskisi gibi mi? Cevap açık: Artık özel hayat diye bir şey yok. En azından geleneksel anlamda değil.”

Teksas Üniversitesi’nde gazetecilik ve medya profesörü Mary Angela Bock ise “Yüzlerce kişinin olduğu bir konserde mahremiyet beklentisinde bulunamayız. Sokakta bile artık gizli kalmamız mümkün değil,” yorumunu yapıyor.

Kiss-Cam gibi uygulamalar büyük etkinliklerin uzun süredir vazgeçilmezi. Spor müsabakalarının molalarında ya da romantik şarkılar sırasında seyirciler ekrana yansıtılıyor. Çoğu mekânda, etkinlik sırasında kayıt yapılabileceğini belirten uyarı işaretleri bulunsa da uzmanlara göre son yıllarda asıl değişen şey, bu anların fiziksel mekânla sınırlı kalmaması ve çok kısa sürede internete taşınması.

Bu yalnızca dev ekranlarda görülen görüntülerle sınırlı değil. Kalabalıktaki bir kişinin çektiği bir video bile paylaşılması hâlinde tüm dünyada izlenebiliyor.

Gazetecilik ve medya profesörü Mary Angela Bock bu durumu şöyle özetliyor: 

“Mesele sadece kameranın olması değil. Asıl mesele görüntülerin paylaşım sisteminin inanılmaz hızlı ve kontrolsüz olması.”

Viral olduktan sonra 'doxing' geliyor

Bir görüntü internette yayılmaya başladıktan sonra ikinci bir risk devreye giriyor: Kimlik tespiti ya da bir kişinin kişisel bilgilerini rızası dışında ifşa ederek o kişiyi hedef göstermek ya da tehlikeye atmak anlamına gelen “doxing.”

Uzmanlar, sosyal medya kullanıcılarının görüntüdeki kişileri teşhis etmeye yönelik baskın reflekslerinin arttığını söylüyor.

Tıpkı Coldplay konserindeki olayda olduğu gibi, internet topluluğu hızla videodaki kişileri bulmaya yöneldi.

Pazartesi günü itibarıyla Astronomer’ın eski CEO’su ve insan kaynakları direktörünün LinkedIn profilleri devre dışı kaldı, her iki isme de ulaşılamadı.

Ancak bu durum sadece şirket yöneticileriyle sınırlı değil. Tanıdık bir yüzü paylaşmanın ötesinde, yapay zekâ gibi teknolojiler sayesinde neredeyse herkes sosyal medyada yer alan bir videodan veya fotoğraftan tespit edilebiliyor. Üstelik bu, içerik viral olmasa bile mümkün.

Profesör Bock, “Biyometrik verilerimizle ne kadar kolay tespit edilebildiğimiz, yüzlerimizin internette bulunması ve sosyal medyanın bizi nasıl takip ettiği düşündürücü. İnternet artık sadece bir etkileşim alanı değil, devasa bir gözetim sistemine dönüştü. Eğlenmemiz karşılığında sosyal medya bizi izliyor,” değerlendirmesini yaptı.

Üstelik bu tür olaylar, kamera karşısında olmayan kişileri de etkileyebiliyor. İnternet, yanlış bilgiyle hareket etmeye çok meyilli ve bu da olayla ilgisi olmayan kişilerin mağduriyete uğramasına yol açabiliyor.

Örneğin geçen haftaki Coldplay konserinde, videodaki çifte yakın oturan üçüncü bir kişinin başka bir Astronomer çalışanı olduğu iddia edildi.

Sosyal medyada bu kişi hakkında birçok paylaşım yapıldı. Ancak şirket daha sonra bu kişinin etkinlikte olmadığını ve videoda başka çalışanlarının yer almadığını açıkladı.

New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi’nde klinik öğretim görevlisi olan Alison Taylor, olayın doğru ya da yanlış yönlerinin tartışılabileceğini belirtiyor ancak şu uyarıyı da yapıyor: “İnternette ağır hakaretlere ve tacize uğramak çok korkutucu bir şey. Unutmayalım, bu görüntülerin arkasında gerçek insanlar var.”

Bu tür viral anların ortadan kalkması pek mümkün görünmüyor. Konserden sokağa kadar herhangi bir ortamda kaydedilen görüntülerin paylaşımını kısıtlayan yasal düzenlemeler ise oldukça sınırlı.

Ancak bireysel düzeyde, Bock’un önerisi net: “Paylaşmadan önce iki kez düşünün. Gerçekten doğru olup olmadığını sorgulayın.”

Teknolojinin çok değiştiğini ifade eden Bock, “Ama toplum olarak henüz etik ve görgü kuralları açısından bu değişime ayak uydurabilmiş değiliz,” dedi.

KAYNAK: Euronews

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.