Uzun yıllardır her 1 Mayıs yaklaştığında Taksim Meydanı tartışma konusu oluyor.
Bu yıl da bazı sendika konfederasyonları işçi bayramını meydanda kutlamak için başvuruda bulundu ancak olumlu yanıt alamayınca Kadıköy'de miting yapma kararı aldı.
Bazı gruplarsa ise her yıl olduğu gibi Taksim Meydanı konusunda ısrarcı.
Peki Taksim Meydanı, burada eylem yapmak isteyenler için neden bu kadar önemli? Diğer yandan yetkililer izin konusunda neden hassas?
Bu soruların yanıtları, güncel siyasi gelişmeler kadar meydanın tarihinde de gizli.
BBC Türkçe, Taksim Meydanı ile ilgili "çekişmenin" tarihsel köklerini inceledi.
İkinci Meşrutiyet'e kadar uzanan mücadele
Meydan, adını suyu taksim etmek, yani dağıtmak amacıyla 18. yüzyılda kurulan su deposundan alıyor.
19. yüzyılın sonuna doğru Galata'dan bu meydana doğru adım adım gelen bir nüfus yoğunlaşması ve yapılaşma görülüyor.
Bu süreçte meydanın çevresindeki devlet binaları da önem kazanıyor.
BBC Türkçe'ye konuşan, yıllarca kent tarihi üzerine çalışmış bağımsız akademisyen Prof. Dr. Murat Güvenç, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde, Dolmabahçe Sarayı'nı korumak üzere Harbiye, Taksim ve Maçka'da kışlalar olduğunu anlatıyor.
Bunlardan Topçu Kışlası, günümüzdeki Gezi Parkı'nın yerindeydi.
Kışla, 1909'da İkinci Meşrutiyet'e karşı çıkanların başlattığı 31 Mart Vakası olarak bilinen olayda önemli bir konumdaydı.
Selanik'ten gelen Hareket Ordusu ayaklanmayı bastırırken, isyancılar Topçu Kışlası'na sığındı, bina top ateşine tutuldu.
Prof. Dr. Murat Güvenç, "Burada çok ölüm yaşandı. Burası, moderniteyi savunan jakoben güçlerle padişahı savunan reaksiyoner güçler arasındaki simgesel bir alana dönüştü" diyor.
Prof. Dr. Güvenç, Taksim Meydanı'nın tarihinin, meydanın bugünkü simgesel önemini açıkladığı görüşünde:
"Taksim Meydanı aslında İkinci Meşrutiyet'ten günümüze kadar uzanan zaman içinde, simgesel olarak merkezi otoriteyi elinde tutanların şehrin ortasında bunu görselleştirdikleri, güçlerini ortaya koydukları bir gösteri meydanına dönüştü. İktidar için iktidarını koruma, muhalefet içinse iktidara meydan okuma yeri haline geldi."
Cumhuriyet'in simgesi
1928'de meydanda Cumhuriyet anıtı yapıldı.
İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica'ya yaptırılan bu anıt, burayı gerçek bir şehir meydanı özelliğine kavuşturdu.
Prof. Dr. Güvenç, bunun aynı zamanda cumhuriyetin ilk anıtı olduğunu vurguluyor.
Hem bu anıt hem de çevresinde düzenlenen etkinliklerle meydan yeni cumhuriyetle özdeşleşti.
1937'de Fransız şehir plancısı Henri Prost, İstanbul için yeni bir imar planı hazırlaması için Türkiye'ye davet edildi.
Meydan ve çevresinin de planını çizen Prost, artık işlevi kalmamış olan Topçu Kışlası'nın yıkılmasını ve bu bölgede Maçka'ya kadar uzanan geniş bir kent parkı yapılmasını savundu.
Prof. Dr. Güvenç'in aktardığında göre kışla, Osmanlı'nın son yıllarında bir girişimciye satılıp zamanla ortasındaki avlu futbol maçları ve gösterilerin yapıldığı bir yere dönüşmüştü.
Prost'un planı çerçevesinde bu alan, 1940'ta dönemin İstanbul Valisi Lütfü Kırdar tarafından istimlak edildi ve kışla binası yıkıldı.
Buraya kurulan parka "Taksim Gezisi" adı verildi.
Prof. Dr. Güvenç, "Gezi kelimesi Fransızca'daki promenade kelimesinden çeviridir, yani gezinti yapılan yer" diyor.
"Taksim Gezisi, Türkiye'nin modernleşen yüzüydü" yorumunu yapıyor.
1950 ve 1960'larda meydanda ne yaşandı?
Demokrat Parti 1950'de iktidara gelince İstanbul'da kapsamlı imar hareketlerine girişti.
Bu dönemde Prost ile sözleşme feshedildi, park kapsamındaki bazı alanlarda değişiklikler yapıldı.
Bunlardan biri de bugünkü Hilton Oteli'nin bulunduğu araziydi.
Prof. Dr. Murat Güvenç, "Şehrin en güzel manzaralı yeri, parktan ayrılarak Hilton Oteli'ne tahsis edildi. Bu, o dönemki Türkiye - ABD ilişkilerinin ve Türkiye'nin NATO'ya girmesinin en çarpıcı mekansal ifadesi oldu" diyor.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra askerler meydana devasa bir heykel dikti.
Bu, defne yapraklarına sarılı bir süngü heykeliydi.
Prof. Dr. Güvenç'e göre bu heykel "ihtilalcilerin Taksim'deki simgesiydi".
Heykel, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra askeri yönetim kaldırıncaya kadar 20 yıl meydanda kalacaktı.
1960'larda meydanda çeşitli gösteriler düzenlendi.
En önemli olaylardan biri 6 Şubat 1969'da yaşandı.
ABD'nin 6. Filosu'nu protesto etmek için Taksim Meydanı'nda buluşan kitleye sağ görüşlü bir grubun saldırması sonucu iki kişi öldü, onlarca kişi yaralandı.
Bu olay tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçti.
Taksim işçi hareketi için neden önemli?
Meydanın, Türkiye'deki işçi hareketleri açısından da özel bir önemi bulunuyor.
BBC Türkçe'ye konuşan emek tarihçisi Doç. Dr. Hakan Koçak, işçi hareketlerinin meydan ve çevresiyle ilişkisinin Osmanlı dönemine kadar uzandığını, 1950'lerde meydanda miting taleplerinin gündeme geldiğini söylüyor.
1950'lerde tekstil ve çimento işçilerinin Taksim'de çeşitli taleplerle miting yapmak istediklerini, iktidardaki Demokrat Parti'nin ise buna izin vermediğini anlatıyor.
Koçak, Cumhuriyet tarihindeki ilk kitlesel işçi mitinginin de aslen Taksim'de planlandığını aktarıyor.
İstanbul İşçi Sendikaları Birliği tarafından 1961'de düzenlenen mitingin Taksim'e izin verilmemesi üzerine Saraçhane'de yapıldığını söylüyor.
Koçak, 1969'daki "Kanlı Pazar" olayındaki gösterinin de aslında bir işçi eylemi olduğunu, kalabalığın "Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü" adıyla toplandığını söylüyor.
Taksim Meydanı'nın işçi hareketleri açısından neden önemli olduğunu şöyle yorumluyor Koçak:
"İngiliz tarihçi Eric Hobsbawn, 1 Mayıs'la ilgili makalesinde işçi sınıfının öncelikli hedefi olarak görünür olmaktan bahseder. Tüm dünyada işçiler kentlerin merkezi yerlerinde olmak ister. Taksim de sembolik olarak kuşkusuz en görünür yerdir."
1 Mayıs 1977 nasıl bir iz bıraktı?
Koçak, Türkiye'de işçi hareketinin meydana önem vermesinde 1 Mayıs 1977 olaylarının da etkili olduğunu söylüyor.
1976'da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) organizasyonuyla 1 Mayıs'ta meydanda kitlesel bir kutlama gerçekleştirildi.
1977'de ise daha da geniş katılımlı bir kutlama yapıldı.
Ancak kalabalığa açılan ateş sonucu oluşan kargaşada 34 kişi kişi hayatını kaybetti. Olayın failleri bulunamadı.
1978'de yine Taksim Meydanı'nda geniş katılımlı bir kutlama düzenlenirken bir yıl sonra ise dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı, İstanbul'da 1 Mayıs mitinglerine izin vermedi.
'Bu meydanın ismi Kızıl Meydan olacaktı'
12 Eylül dönemi ve sonrasında da Taksim Meydanı'nda muhalif kesimlere miting yasakları sürdü.
1982 yılındaki anayasa referandumu öncesinde dönemin devlet başkanı Orgeneral Kenan Evren, Taksim'de düzenlenen kabalık mitinge konuşurken meydanla ilgili şu sözleri kullanacaktı:
"Bu meydanın tarihe mal olmuş adını bile değiştirmek için, 1 Mayıs Meydanı dedirtmek için az mı çaba sarf edildi? Eğer 12 Eylül harekâtı yapılmasa ve onlar bu harekâtı yapıp muvaffak olsalardı bu meydanın ismi ne olacaktı biliyor musunuz sevgili vatandaşlarım? Kızıl Meydan olacaktı."
Prof. Dr. Murat Güvenç, bu dönem ve sonrasında oluşan algıyı şöyle yorumluyor:
"Meydan, simgesel olarak sanki orada bir gösteri yapılırsa Ankara'daki merkezi otoriteye bir başkaldırı olarak algılanacak hale getirildi. Muhalefet gösterilerini orada yapmak, iktidar da gösteri yaptırmayarak otoritesini herkese göstermek istiyordu."
1 Mayıs 1989'da Taksim Meydanı'na çıkmaya çalışan gruplara polis müdahale etti.
İşçi Mehmet Akif Dalcı, vücuduna isabet eden kurşunla yaşamını yitirdi.
2000'li yıllarda Taksim
DİSK, 1977 olaylarının 30. yıl dönümünü olan 2007'de, Taksim'de 1 Mayıs kutlamalarını yeniden gündeme taşıdı.
2007, 2008 ve 2009'da polisle meydana çıkmak isteyen gruplar karşı karşıya geldi.
2009'da 1 Mayıs resmi bayram ilan edilirken 2010, 2011 ve 2012'de Taksim'de kutlamalara izin çıktı.
Bu üç yılda da kutlamalar kalabalık ve coşkulu geçti.
1 Mayıs 2013'te, meydandaki inşaat gerekçe gösterilerek kitlesel kutlamalara izin verilmedi.
Birkaç hafta sonra Gezi olayları patlak verecekti.
Gezi Parkı eylemleri
Hükümet ve o dönem Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 2011'de Topçu Kışlası'nın bir replikasının da yapılmasını içine alan Taksim Meydanı yayalaştırma projesini gündeme getirdi.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, replikanın AVM, rezidans veya müze gibi işlevleri olacağını söyledi.
Yayalaştırma projesine karşı çıkan gruplar ise Taksim Dayanışması'nı kurdu.
Proje kapsamında 28 Mayıs 2013'de Gezi Parkı'ndaki bir duvarın yıkımı ve bazı ağaçların sökümüne başlanması üzerine eylemler başladı.
Gösterilerin en yaygın sloganlarından biri, "Her yer Taksim, her yer direniş" idi.
Bu olay meydanın tarihinde önemli kırılma noktalarından biri oldu.
Taksim Camii projesi ilk ne zaman gündeme geldi?
Prof. Dr. Güvenç, iktidarın Taksim'e cami yapmak ya da başlangıçta Atatürk Kültür Merkezi'ni (AKM) yıkıp barok tarzı bir opera binası yapmak çabalarını da "çekişmelerle ilgili tarihsel bağlam içinde" değerlendiriyor.
Taksim Meydanı'na cami projesi 1950'lerde Demokrat Parti, 1960'lar ve 1970'lerde ise Adalet Partisi ve milliyetçi cephe hükümetleri tarafından gündeme getirilmişti.
Proje 1990'larda, Recep Tayyip Erdoğan'ın İBB başkanlığı döneminde tekrar tartışmaya açıldı.
2017 yılında inşaatına başlanan cami 2021 yılında kullanıma açıldı.
2008'de kullanıma kapatılan AKM binası ise 2018'de yıkıldı.
Yeni bina, uzun yıllar süren tartışmaların ardından eski görüntüsüne uyumlu modern bir mimariyle inşa edildi ve 2021'de kullanıma açıldı.
15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında darbeci askerlerin hakim olmaya çalıştığı meydanda, girişimin bastırılmasının ardından günlerce gösteriler düzenlendi.
Bu yılki Taksim tartışmalarının arkasında ne var?
Bu dönemde, İstanbul'da 1 Mayıs kutlamalarının adresi son yıllarda Bakırköy ve Maltepe gibi yerler olsa da küçük grupların Taksim'e çıkma çabaları ve polis müdahaleleri devam etti.
Güvenlik gerekçesini öne çıkaran yetkililer bu tür büyük kutlamalar için Yenikapı ve Maltepe'deki yeni miting alanlarına işaret etti.
Buralar ise muhalifler tarafından genellikle "izole" bulundu.
Anayasa Mahkemesi, 2023'te 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı'nda kutlanmasının engellenmesini "gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali" olarak değerlendirdi.
Kararda, "İşçi ve sendika kültürünün yapı taşlarından biri olan Taksim Meydanı yalnızca 1 Mayıs günü orada olanların dayanışmasının değil, aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını göstermektedir" ifadeleri kullanıldı.
Bunun üzerine bazı sendika, meslek örgütü, siyasi parti ve gruplar 2024'te Taksim'e yürümek üzere Saraçhane Meydanı'nda toplandı ancak polis buna izin vermedi.
Ekrem İmamoğlu ve bir grup belediye çalışanının 19 Mart'ta gözaltına alınmasının ardından Saraçhane Meydanı'nda düzenlenen akşam gösterileri sırasında da bazı gruplar Taksim Meydanı'na yürümek istedi.
Çoğunluğu genç olan bu gruplar Bozdoğan Kemeri'nin altında polisle karşı karşıya geldi.
CHP lideri Özgür Özel de Saraçhane Meydanı'ndaki bazı konuşmalarında gençlerden gelen "Taksim çağrılarına" değindi.
Özel bir konuşmasında "And olsun ki Taksim'i geri alacağız" dedi.
Prof. Dr. Güvenç, bugün güncel Taksim Meydanı tartışmalarını, "İş öyle bir yere geldi ki sanki burası Bastille Meydanı'nın ele geçirilmesi gibi. Muhalefet burada gösteri yapınca büyük bir gedik açacak, iktidar izin vermeyince de 'Gücümüz yerinde' mesajı verecek" sözleriyle değerlendiriyor.
Meydan tartışmalarının geleceğine ilişkin ise şu yorumu yapıyor Prof. Dr. Güvenç:
"Taksim'in kaderi, Türkiye'de ancak büyük bir siyasi dönüşüm olursa ve siyasi partiler yeniden bir arada yaşamak üzerinde uzlaşırsa değişebilir. O olmadığı taktirde iktidarı kim ele geçirirse güçlerini göstermeye devam edecek."