İsrail'in Şam başta Suriye'deki saldırılarının amacı
- Telegram
- Htş/Colani üzerinde baskı.
- Htş’nin etkisini, meşruiyetini ve otoritesini sarsma.
- Htş’nin askeri başarısını, siyasi ve diplomatik yük haline getirme,
- Htş’nin zihnini ve kararlarını kendi beklediği gibi dizayn etme,
- Dürzilere güç ve himaye gösterisi, Dürzi Kantonu süreci,
- Ele geçirdiği alanları unutturma, vaz geçirme,
- Hükmettiği dar coğrafyaya derinlik kazandırma,
- Güç ve otorite boşlukları yaratma,
sessiz geri çekilmeler sağlama,
- YPG/PYD’ye alan açma, Şam’a ve Akdeniz’e YPG/PYD nüfuzu,
- Parçalanmış alanların ve sürdürülebilir coğrafyaların inşası,
- Ve Türkiye’ye söylemeye çalıştıkları!
…
Bence bu saldırıların nedenleri bunlar.
Peki Htş buna karşı ne yapacak?
Daha önce de anlatmaya çalıştım.
Halep ve Şam’ı düşürerek ABD ve İsrail’e jeopolitik bir zafer sunan HTŞ, para ve meşruiyet arayışına Suriye’nin üniter yapısını tesis etmeden girişti.
Üniter yapıyı tesis edeceği, mecburi muhatap kabul edileceği, kendisi kullanılarak oynanan oyunu bozabileceği, paraya/yatırıma/meşruiyete kavuşacağı asıl yer Şam değildi, Fırat’ın doğusuydu.
Bunu yapmadı (yapamadı veya yaptırmadılar) ve para/yatırım/meşruiyet arayışı bir zafiyete dönüştü.
Bu sonun başlangıcıydı.
Ama sonun sonu gelmeden hala kalıcı bir aktör olma şansı var. Fırat’ın doğusunu üniter yapısına katmak ve samimi bir kuşatıcı/güven/liyakat üreten kimya oluşturmak. Şu an geçiş aktörü, aparat aktör, kuluçka aktör olarak görülüyor ve tam da bu evrede kulağı çekiliyor.
Peki Abd ne yapıyor?
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Suriye için “Tek ülke, tek millet, tek ordu” vurgusunu neden yaptı?
Peki bu sahadaki gerçeklikle örtüşüyor mu?
Büyükelçinin bu sözleri neye karşılık geliyor?
Bunun bir sahaya, bir de Türkiye’yi oyalamaya, geciktirmeye, sakinleştirmeye, etki üretmesini engellemeye dair bir boyutu var.
Bunu da Sözcü röportajda anlattım.
Senem Toluay Ilgaz sordu, Abdullah Ağar yanıtladı.
"Barrack doğruyu söylüyorsa YPG'ye 'dağılın marş marş' demeli"
Bir yanda “Terörsüz Türkiye” süreci diğer tarafta Suriye’de olup bitenler… Birbirinden bağımsız olmayan iki ayrı süreç. ABD Ankara Büyükelçisi ve ABD Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack Suriye için “Tek ülke, tek millet, tek ordu” vurgusu yaptı. Bu açıklamayı “Federal ve özerk bir Suriye planlanmıyor” diye yorumlayanlar oldu. Gerçekten öyle mi? Güvenlik politikaları uzmanı Abdullah Ağar’a sorduk.
- Sizce Barrack’ın açıklaması gelecek açısından net bir ABD pozisyonu veriyor mu yoksa günü kurtarmaya mı yönelik?
ABD’nin sahadaki YPG-PKK ile ilişkisi Tom Barrack’ın söylemiyle örtüşmüyor. Hatta çelişki üretiyor. Şimdi bu çelişki kurgulanan bir çelişki mi? Yoksa ABD içerisinde Suriye dosyasının yeniden yazılmasıyla ilgili bir mesaj mı? Yani ABD Suriye dosyasını yeniden mi yazıyor ve kendi içerisinde bir fikir ayrılığı, bir çatışma mı var? Bunu bilemem, ama sahada bir gerçeklik var. Sahada ABD fiili olarak Suriye’yi bölmüş durumda.
Aslında Tom Barrack’ın burada bir stratejik aldatma, oyalama, şaşırtma yapmaya çalıştığının son derece kuvvetli bir olasılık olduğunu görmek zorundayız. Tek bayrak, tek devlet, tek ordu cümlesi Türkiye’nin Suriye’deki varlığına yönelik kurulmuş bir cümle aynı zamanda.
“Senin buradan çıkman lazım” diyor. Bakın en önemli mesele bence bu. Biz ne yapıyorduk? Terör koridorunu engellemeye çalışıyorduk değil mi? Yani terörün Akdeniz’e çıkmasını engellemeye çalışıyorduk. Siz oralardan çıkarsanız ne olur? Suriye’yi tamamıyla YPG- PKK terör örgütüne kaptırmış olursunuz.
Eğer Tom Barrack gerçekten iyi niyetliyse yapacağı şey çok basit: ABD, YPG-PKK terör örgütünden desteği kesecek. Diyecek ki “Dağılın marş marş”… Bunu dediği zaman diyeceğiz ki “Gerçekten ABD Suriye’nin parçalanmasını istemiyor”. Aksi takdirde Sayın Büyükelçi’nin kurmuş olduğu cümlelerin hepsi bir aldatma cümlesinden öteye geçmez.
ENSK’YI PKK’NIN BÜNYESİNE KATMALARI ÇOK TEHLİKELİ!
- “Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi” adı altında yayınlanan son bildiride “Merkezi olmayan bir sistem” ve “Tüm bileşenlerin haklarını güvence altına alan yeni anayasa” istendi. SDG tam olarak ne istiyor?
PKK Suriye’nin yaklaşık 40 bin kilometre karelik alanını ABD’nin desteğiyle ele geçirmesinden beri bir şekilde burada devletleşmeye çalışıyor. Pek çok model var. Konfederatif yapı, federatif yapı, kantonlar, özel bölgeler, yerinden yönetimin güçlendirilmesi, Adem-i merkeziyetçi yapılar.
APO’nun ifadesiyle demokratik konfederalizm peşinde koşuyorlar. Bununla ilgili beklentileri hiç değişmedi. Ama bunun bir yol haritası içerisinde şekillenmesi gerekiyor. Yani son derece dikkatli davranmalılar. Çünkü kurbağaları ürkütmemeleri gerekiyor. Öyle düşünüyorlar.
Ve eksik olan taraflarını da tahkim etme amacı güdüyorlar. Bu tahkimlerden bir tanesi neydi? ENSK’nın (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) PKK ile bütünleştirilmesini sağlamaktı. ENSK nedir? Suriye’deki PKK düşmanı Kürtlerdir. Türkiye de desteklemişti biliyorsunuz Cenevre süreçlerinde. Barzani’ye yakındırlar. 5-6 bin kişiden oluşan Roj Peşmergeleri denilen bir silahlı yapıları dahi vardır. Şimdi Amerika ile Fransa bastırdılar ve Roj Peşmergeleri dışarıda kalacak şekilde ENSK’yı PKK’nın bünyesine katmaya başladılar. Bu çok tehlikeli.
Ve asıl en önemlisi bizi de ilgilendiren boyutuyla şöyle bir gerçeklik var: Irak’taki 12- 13 bin PKK’lının Suriye’ye geçtiğine dair son derece önemli bir veri var. Yani PKK önceden işte Arap bileşenleriyle, Senadid güçleriyle (YPG- PYD içindeki Araplar) müteşekkil oluşmuş, şekillenmiş YPG yapılanmasını, silahlı yapılanmasını şu an Irak’tan gelen PKK’lılarla tahkim ediyor. Son derece önemli bir gelişmedir. Fırat’ın doğusunda oluşturulmuş ağırlık merkezi üzerinden bütün Suriye’de, Şam’da etkili olmak istiyor.
Ve geçmişte bizim terör koridorunu engellemek adına yaptığımız harekat alanlarının daha altından, bu sefer Şam’ı istismar ederek Şam üzerinde bir etki oluşturarak ABD, sahilde yaşayan Alevi- Nusayrileri yanına alıp Akdeniz’e çıkmak istiyor. Bakın iş çok tehlikeli bir yere gidiyor.
Abdullah Ağar'a göre, ABD eğer terör örgütüne desteği çekmezse Tomas Barrack'ın kurmuş olduğu cümlelerin hiçbiri aldatmacanın ötesine geçmez.
30 SİLAHLA BİZİ KANDIRMALARINA MÜSAADE Mİ EDECEĞİZ?
- YPG/PYD/SDG, PJAK, KCK, HPG ne oldu/ne olacak?
PKK şu an kendisi için tehlikeli olan kısımdan vazgeçiyor. PKK terör örgütü olarak tanımlanan bir yapı, bir isim. Bu isimden vazgeçerek aslında kendi terör yapılanmasını meşrulaştırmaya çalışıyor. Zaten YPG-PYD ayağı en başından “Biz bu işin dışındayız” e dedi. PJAK aynısını söyledi.
YPG-PYD 100 bin en az. Peki diğerleri HPG, PÇDK, Sözde Ölümsüzler Taburu, Sözde TAK, sözde istihbarat yapılanmaları, sözde Ateşin Çocukları, Sincar Yapılanması, YPS, YDG-H, sözde Asayiş. Bunların hepsi de silahlı yapılanma. Yani PKK bir el arabasına sığan 30 silahtan ibaret değil.
Sayın Cumhurbaşkanı demişti ki “40 bin tır dolusu silah.” Bu daha sonra 100 bini aştı. 30 silahla bizi kandırmalarına müsaade mi edeceğiz? Terör örgütü şu an karar alıcılara karşı, halka karşı hem kendi oyununu hem de bir vekil terör örgütü olarak kendisini himaye edenlerin oyununu oynuyor.