Abdullah AĞAR

PKK'nın 'Geri Çekilme' Showu ve Kodlanmış Tehlikelere Dikkat

Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Yıkıcı, bölücü, ayrılıkçı terör örgütü PKK, Pazar günü yeni bir algı operasyonuna daha imza attı.

Türkiye’de eylem kabiliyetini tamamen yitirmiş, saklandıkları deliklerde varlık–yokluk mücadelesi veren çok az sayıdaki (tahminen 50–70) teröristini, sözde “Medya Savunma Alanları(!)”na geri çektiğini ilan etti.

Bunu da, aslında güç ve etki dünyasında hiç bir karşılığı olmayan silahlı bir gösteriyle (algı ile) süsleyip kamuoyuna servis etti.

Buradan başlayarak durumu okumaya çalışalım:

1. Sabri Ok’un (Rızgar kod) Okuduğu Metin: Tehlike Tanımı mı, Tehdit Üretimi mi?

Sabri Ok’un ağzıyla; “Önder Abdullah Öcalan ve Kürdistan Özgürlük Hareketi, Türkiye ve Kürtler üzerine gittikçe ağırlaşan tehlikeler…”

Eğer gerçekten “böyle bir tehlike” varsa, böylesine tehlikeli bir dönemde yapılması gereken bu mudur?

Eğer okuma doğruysa, PKK’nın stratejisi tamamen yanlış.

Eğer strateji doğruysa, o zaman bu okuma bir aldatma!

PKK, “tehlikeyi bertaraf etme” değil, tehlikeyi istismar etme eğiliminde.
Yine aynı yöntem:

* Uyutmak,
* Kazanım elde etmek,
* Şantajla yönlendirmek.

Peki ya sürecin aradığı şeffaflık, fedakarlık, samimiyet ve dürüstlük nerede?

Yok.

Silah, tehdit, “aba altından sopa” ve “havucun gölgesi” var.

Türkiye’yi kendi sahasına çekme, kararsızlığa itme, hesap içinde boğma çabası var.

2. Metindeki “Geçiş Hukuku” Talebi: Kurnazca Planlanmış, Son Derece Tehlikeli Bir Kodlama

PKK’nın “geçiş hukuku” beklentisi, sadece siyasi bir tavize değil; devletin egemenlik yazılımına müdahale anlamına geliyor. Bu taleple örgüt, Türkiye’nin siyasi-sosyolojik karar yapısına bir “ara katman” olarak girmek istiyor.
Yani “yetki, güvenlik ve muhataplık” üçgenini yeniden tanımlamak, devletin egemenlik yapısına kendi virüsünü enjekte etmek istiyor.

Bu, açık bir “sistemsel dönüşüm-geçiş süreci” denemesidir.
Ve tehlikesi büyüktür: Devletin yazılımına dış kaynaklı bir yamadır.

3. “Af İstemiyoruz, Hukuki Düzenleme İstiyoruz” Söylemi: Meşruiyet Transferi Tuzağı

Elebaşı Rızgar kod Sabri Ok’un şu cümlesi özellikle kritik: “Af istemiyoruz, sürecin ruhuna uygun hukuki düzenlemeler yapılmalı.”

Bu ifade, milletin kabullenmekte bile fazlasıyla zorlanacağı hatta reddedeceği “af” gibi bir kazanımı bile elinin tersiyle iten bir amaca; yani terörün varlığının, hedeflerinin tanınma talebine karşılık gelir. Yani suçun değil, örgütün meşrulaştırılmasını talep ediyorlar. Bu, tam anlamıyla otorite paylaşımı arayışı, devletin merkezine yeni bir düğüm yerleştirme çabasıdır.

4. Teröristbaşı Apo’yu Merkeze Koyma Israrı: Veri Hattı Açma ve Virüs Enjekte Etme Girişimi

Metinde defalarca yinelenen “Apo’yu ziyaret”, “Apo iradesi”, “Apo çabası”, “komisyonla görüşme” çağrıları, yalnızca bir “fiziksel diyalog” arayışı değil, devletin karar, iletişim ve yönetim ağlarına doğrudan sızma teşebbüsüdür.

PKK ve ardılı güç, Apo’yu bu ağın “merkez düğümü” olarak tanımlamak istiyor. Aslında bu, bilenleri hiç şaşırtmayan; terör tarikatının, terör mürit ve halifelerinin, terör şeyhini yüceltme ve en yükseğe koyma çabaları.

Öte tarafıyla bu öneri, fiziksel diyalog değil, veri hattı açma girişimi. Bu örgüt için hayati bir bağlantı hattı; ama Türkiye için de varoluşsal siber/kavramsal güvenlik tehdidi düzeyinde bir risk.

Çünkü bu temas, devletin kendi eliyle kendi sistemine virüs enjekte etmesi anlamına geliyor.

5. “Barış ve Demokratik Toplum” Kavramı: Kavramsal Kuşatma

“Barış” sözcüğü, burada bir değer değil, bir tuzak. Kavramsal Kuşatma Aracı.

PKK’nın “Barış ve Demokratik Toplum” söylemi, hep korktuğumuz “Türk devlet aklının çözülme” çabasından çok daha ötede; “PKK’nin kendi varlığını devletin içine taşıması” anlamına gelen büyük bir risk. Bu Türk Devlet Aklı’nı çözmek için kullanılan yumuşak güç aracı.

Gerçek hedefleri: PKK’nin kendi varlığını devletin içine taşıması. Yani “barış” adı ve beklentisi üzerinden yeni bir otorite alanı inşa etme planı.

6. Silahlı Show: Çelişkinin İtirafı

Geri çekildik dedikleri teröristlerin hepsi silahlıydı. Hatta el bombaları taşıyorlardı. Hani silahlarını yakmışlardı?

O zaman neden tekrar silahlı showlara başladılar? Çünkü bu bir barış aşaması değil, bir gözdağı provası. Çekilmiş görünüyoruz, ama silahlarımız ve de adamlarımız hazır ve nazır mesajı veriyorlar.

7. “Medya Savunma Alanları” Söylemi: Sözde Tarihsel Bağlantı Kodunun Güncel İhtirası.

Sabri Ok’un “Medya Savunma Alanları” ifadesi, antik Med İmparatorluğu referansıdır. PKK ideolojisinde bu kavram, “geleceğin Med devleti”nin mitolojik habercisidir. “Medya” askında güneydoğumuzu da kapsar. Yani bu söylev, kendini çürüten bir yalanla birlikte “bitmedik, sadece pozisyon değiştirdik” mesajına karşılık gelir.
Öte haliyle bu, taktiksel bir yer değişikliğinden çok, ideolojik bir yeniden konuşlanmadır.

8. PKK İsim Değiştiriyor, Ama Ruhunu Değiştirmiyor

Terör Örgütü PKK aslında yıllardır sırtındaki kamburdan yani “PKK=Terör Örgütü” etiketinden kurtulmaya çalışıyor.

Ama sadece o ismi sırtından atmaya çalışıyor, yapısı ise aynı kalıyor. Mütekabil-üst-alt-türev-türedi örgütlerinden vazgeçmiyor. KCK üst yapılanması, YPS, YDGH, Asayiş, “Ateşin Çocukları”, “Ölümsüzler Taburu”, TAK, HBDH ittifakı… Siyasi/toplumsal/mafya/kaçakçılık/sivil toplum/ekonomik yapılanmaları. Hepsi aynı ağın Türkiye’deki farklı uçları.

Kimi şehirde, kimi sokakta, kimi sanalda, kimi veride, kimi ticarette hattında.

Hiçbirinden vazgeçmiş değiller.

Bu, parçalı ama sürekli bir varlık stratejisi.

(Vazgeçti, hepsi Türkiye’den çıktı diyebilen var mı?)

Ez Cümle:

PKK’nın Bu Yaptığı Bir Çekilme Değil, Yeniden Kodlama Hamlesi.

Bu yaşananlar klasik bir “geri çekilme” değil. Bu, güç, meşruiyet ve rol alanlarını yeniden tanımlama girişimidir. Silahlı terörü “siyasi meşruiyete” dönüştürme çabasıdır. Sahadan çekildiklerini söyleyerek, aslında eylem yapamama gerçeğini kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar.

Ayrıca bir “otorite boşluğu” oluşturup, devletin refleksini ölçüyorlar.

Amaç, fizikî çatışmayı bitirmek değil; devletin ve toplumun vicdanını maniple etmek, karar-irade süreçlerini bozmak/yavaşlatmak.

PKK, Türkiye içindeki taktik düğümlerini kapatırken (ya da öyleymiş gibi yaparken), sınır hattının ötesinde, Barzan Vadisi ve Gara’dan başlayarak, stratejik sinir uçlarını ve derinliğini korumanın derdinde. Bu aslında; iletişim, ikmal, karar ve ideolojik aktarım hatlarını/yığınağını var etme, canlı ve dinamik tutma girişiminin bir parçası.

Kısacası: çekilme showu noktayı koyma değil, sisteme virüs ekerek, sistemin sinir uçlarına ve ötesine tutunma girişimi. Ötesi Suriye’deki PKK varlığını YPG/PYD/AANES üzerinden koruma, geliştirme, Şam’a nüfuz etme ve Akdeniz’e çıkma planı.

Daha ötesi Türk aklını, gücünü ve reflekslerini körletme, uyuşturma, iğdiş etme ve parçalama projesi.

PEKİ ASIL KIRILMA NEREDE?

Meseleyi lütfen sadece Türkiye-PKK terörü sarmalı üzerinden okumayın. Özellikle 7 Ekim’den beri bölgede çok şey değişti. ABD-İsrail 7 Ekim’den beri stratejik etki üzerinden elde ettikleri kazanımları geliştirme ve Türkiye dahil paradigmaları değiştirme eğiliminde. Meseleyi “TR-İngiltere-İran-Bazı Arap-PKK” ya da “TR-İsrail-ABD-HTŞ-YPG/PKK” denklemleri üzerinden okumanız önemlidir. AMA artık bu temel ölçek bile, verisiz, detaysız, güncellemesiz kalırsa son derece sığ kalma ve yanıltıcı olma riskiyle karşı karşıyadır.

Çünkü bunların hepsi ve her biri, Türkiye’yi sadece sınırlarından, Akdeniz’den, Ortadoğu’dan ve Güney Kafkaslar’dan değil, kendi karar merkezlerinden kuşatılma planlarıyla ilgili dinamik süreçlere karşılık gelir.

Artık çözümlemenize son dönemde Türkiye’de ve bölgede yaşanan diğer gelişmelere de bakarak başlayabilirsiniz.

Örneğin;

- Türkiye’nin stratejik egemenliğine karşılık gelen konular: Eurofighter tedariki, tedarik menşei, zamanlaması ve zamanla yarışı. Türkiye’nin stratejik egemenliği ABD menşeili F serisi uçaklarla mı tesis edilecek, İngiliz başat Eurofighterler mi tesis edilecek, yoksa hibrit bir oluşum mu (siyasi-stra denge arayışı içinde) gelişecek? 

Gerçekten edilebilecek mi peki? Bu jeo arayış ana izlerinden biri.

- Can Holding soruşturması. Dış bağlantılarıyla bir ekonomik veri hattının deşifresi.

- Mason yapılanmasına yönelik gözaltılar. Büyük loca başkanının gözaltısı. Can Holding dalgasıyla, Bilgi Üniversitesiyle bağlantısı. Gücün “gizli karar ağlarına” müdahalesi. Konunun dış bağlantıları.

- İmamoğlu hakkında casusluk/ajanlık soruşturmaları ve tutuklama-dosyaları gündemde. Yine İngiltere hattına işaret.

- Ve İngiltere Başbakanı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında ani görüşmeler, ani temaslar, ani ziyaretler. Ve son dakika Eurofighter imzalarından sonra İngiltere’den bir açıklama: “Bu anlaşma bizi Türkiye ile stratejik olarak daha fazla yakınlaştırıyor.”
/
- CB Erdoğan’ın ABD ziyareti. (Temel parametre ve paradigma değişim izleri)

- Türkiye’nin Gazze arabuluculuğu / Hamas’ı belli bir plana ikna etmesi. Bunun TR-ABD-İsrail ya da TR-İngiltere-İran-Bazı Arap ilişkilerinde ne anlama geldiği?

- İlginç bir şekilde İsrail Türkiye’nin Gazze’de askerî varlığına direnmesi.

- Suriye’de (a) Rakka hattındaki yeniden yapılanma (Cemal Maruf ve eski “ılımlı muhalif” unsurların 3.000 silahlı mevcutla dönüşü.) ABD’nin İran’ın doğrudan, TR’nin dolaylı yolla manevra alanlarını daraltma çabası, YPG/PKK üzerinde doğrudan kontrol ve Sünni Arapla denge arayışı (b) İdlib Harem bölgesinde Colani’nin HTŞ güçleri ile “Guraba Tümeni” (Fransız–Özbek ağırlıklı muhacir grup) arasında yaşanan ağır çatışmalar. Karakteristiği: Sadece taktik düzeyde değil, “cihadist otorite krizi” düzeyinde olması. “Kim temsil ediyor, kim hükmediyor, hangi otorite meşru” sorusunun sahada silahlı çatışmaya dönüşmesi. Göçmen kampından yükselen “Colani’ye boyun eğmeyeceğiz” sloganı ve cihadist ekosistemin tabanında görülen yeni bir kırılma. (c) WSJ’ye yapılan açıklamalarda “DAEŞ yeniden yükseliyor, DAEŞ tehdidi var, yeni yerel güçler kurmak zorundayız” gerekçe üretimi ve buna bağlı yapılanlar, hazırlıklar. (d) İran mahşerli El bu Kemal-Deyr ez Zur hattındaki sünni vekil üretimi ve vekil aşiret hareketliliği.

- Irak’taki seçimler, Haşdi Şabi Yasası, siyasi geleceğin dizayn çabası; Anbar-El Kaim-El bu Kemal-Deyr ez Zur ekseninde akış ve hareketlilik.

- Ve İran, Güney Kafkaslar geleceğinin inşa planları, zemin hazırlığı.

- Ve tabi ki asıl mücadele alanı. Küresel jeopolitiğin karşılaşacağı/hesaplaşacağı Orta Asya-Türkistan bölgesi. (Hindistan-Pakistan, Pakistan-Afganistan çatışmalarını buraya ekin lütfen.)

Son söz: Siz bence artık PKK’nın Türkiye sınırları dışına çekilme yönünde yaptığı hamleleri, açıklamaları ve beklentilerini bir de buralardan okuyun.

Meselenin sadece terör örgütünün hamlelerinden ibaret olmadığını: Atlantik ittifakı içinde sınırlarını, katmanları, alanlarını, biçimlerini, kırmızı çizgilerini dışarıdan göremediğimiz, ama içeridekilerin tam olarak görmek zorunda olduğu (İsrail’in de dahil olduğu) bir İNGİLİZ-ABD rekabetinin/mücadelesinin/işbirliğinin/cambaza bak oyununun tam ortasındayız.

“Tehlikelerin, risklerin ve fırsatların büyüklüğünün farkında mısınız?”

Kısa kişisel not: Bu yazının yazıldığı tarih, 27 Ekim’in, 1992’de Irak Haftanin’de yaşadığımız büyük çatışmanın yıldönümüne denk geldi. Tim komutan yardımcım Ahmet Teğmen dahil 5 şehidimiz vardı; ben üç kurşun yedim. Acımız ve onurumuz büyüktür. En büyük gücümüz ise ilahi sistemin bir parçası olmaktır. Yaradılışın döngüsü sonunda her virüsü temizler. Hiçbir virüs, hakikatin koduna galip gelemez.

Ne mutlu ilahi sistemin bir parçası olanlara; şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhu şad, şanları yüce olsun.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Abdullah AĞAR yazıları