Mehmet A. KANCI

Kartalkaya... Bir İhmaller Kördüğümü...

Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Bu köşenin sadık takipçilerinin müsaadesiyle bu hafta hem pusulayı hem dümeni yurt dışındaki krizlerden ülkemizin içerisindeki bir noktaya, Bolu’ya çevirmek istiyorum. 2025 yılının henüz ilk ayı geride kalmadan ülkemizi matem yerine çeviren, her biri ayrı bir dram içeren 78 can kaybı bir yandan derin bir toplumsal travmaya yol açarken, facianın temelinde yatan ihmaller zinciri de beraberinde tsunami misali bir öfke dalgası yarattı. Aradan 6 buçuk ay geçtikten sonra sorumluların hesap vereceklerinin umulduğu yargı süreci 7 Temmuz itibarıyla başladı. Facianın kendisi kadar yargı sürecinin de yakından takip edilmesi, meselenin sosyal medyaya sıkışıp kalmaması, cezasızlık duvarının yıkılması açısından önemli. Medyanın süre ve satır bakımından sınırlı yer ayırdığı yargı sürecine dair kimi ayrıntılara bu nedenle bu köşede yer vermek istiyorum. Kanaatimce son duruşmada açıklanacak karardan ziyade bu tür davaların duruşma süreçlerinde satır aralarında kalan bilgiler adaletin yerine gelip gelmediği hususunda daha aydınlatıcı oluyor. Mesela duruşmaların ikinci gününde avukat Nihan E.M. Hasarpa’nın, otel sahibi Halit Ergül’ün damadı ve otel yöneticisi Emir Aras’ın duruşma boyunca uyumasına yönelik isyanını unutmamalıyız. Avukat Hasarpa’nın kardeşi Alp Mercan ve akradaşı Yiğit Gencebay, yangından kurtulmalarına rağmen mahsur kalanları kurtarmak için tekrar içeri girmişlerdi. Onlardan geriye kalanlar yanan binanın 10’uncu katında bulundu. Yangın sırasında kaçan ve duruşma sırasında uyuyan Emir Aras’ın ifade sırası kendisine geldiğinde, genel müdürlük görevine dair söylediği şu sözler bir ibret vesikası olsa gerek:  “Resmiyetteki genel müdürlük vasfım 2015'te silah ruhsatı almak için verilmiş, verildikten 1 ay sonra silah ruhsatı başvurum olmuştur. Fiilen genel müdürlük yetkilerim yoktur.” Yasada “silah ruhsatı alana kadar genel müdürlük” diye bir tanım olduğunu zannetmiyorum ama herhalde savcılık makamı bu husus üzerinde bilahare duracaktır.

Gelelim tutuklu sanık İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sırrı Köstereli’nin ifadesinden ilginç kısımlarına: Köstereli, turizm işletme belgeli tesislerin Kültür ve Turizm Bakanlığınca denetlendiğini söyleyerek, "Arkadaşlarımız 2011, 2016, 2019, 2021 ve 2024 yıllarından denetlemeye gitmişler. 'Denetleme yapıldı mı?' diye sorduğumuzda denetleme yetkilerinin olmadığını söylediler. 'Neden denetleme yaptınız?' diye sorduğumuzda da yakın bölgede denetlemeye gittiklerini, oraya da uğradıklarını aktardılar." Sadece şu ifade dahi mahkeme heyetinin nasıl bir düğümle karşı karşıya olduğunu anlatmaya yetiyordur sanırım. Eğer yetmiyorsa buyurun bir diğer tutuklu sanık İl Özel İdaresi Ruhsat Müdürü Yeliz Erdoğan’ın ifadesinden bazı kısımlara gidelim. "Burada olma sebebim Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bizi hedefe oturtması. Bilirkişi raporu, mevzuata ctrl f (ara) yapıp ‘yangın’ yazarak bize suç isnat etmeye çalışmaktadır. Biz madde 5’e göre ruhsat veririz. Biz belgenin denetimini yapmayız. Belgeler bana sunulur, biz de belgelere göre ruhsat düzenleriz. Kesinleştirme denetiminde bakılması gereken hususlar da 14'üncü maddede belirtilmiştir. 5’inci maddenin 2’nci fıkrasında der ki bu belgeler daha sonraki denetimlerde kontrol edilir. Umuma açık istirahat alanlarında bu belgeler yerinde kontrol edilir. Otel için ruhsat 2007 yılında düzeltme ruhsatı da 2008'de yapılmıştır. Ben o tarihte görevde yoktum. O ruhsatın itfaiye raporunda uygundur ibaresi bulunmaktadır. "İçkili restoran açılması için başvuruldu. Ben de istenmesi gereken belgeleri istedim. İtfaiye raporunu restoran otel içinde olduğu için Grand Kartal’ın tamamına itfaiye raporu istedim. 15 Ocak’ta bize teslim edilen rapor sadece lokanta içindi. Ben de ruhsat onayı vermedim. Binaların yangından korunması kanununda ruhsat veren sorumlu tutulmamıştır. İşveren iş yeri sahibi, mimar, mühendis, yapı denetim firması kusuru oranında suçludur. Kaçma şüphem mi vardı da çalıştığım yerden, kızıma veda etmeden gözaltına alınıp tutuklandım?

Ve şimdi sırada tutuklu teknik personel Hüseyin Özer’in ifadesi:

"Ben yanan otelin çalışanı değilim, sigortam Gazelle Otel'dedir. Kartal Otel AŞ'den emekli oldum… Yangının çıktığı ürün, benim sorumluluğumda değildir. Alarm sistemlerine dahlim yoktur. Yangın anında aktif mi pasif mi olduğunu bilmiyorum. Yangının olduğu gece ameliyat olan oğlumun yanındaydım. Yangın haberini aldığımda evimden çıkmasaydım, belki şu an burada olmayabilirdim. Tahsin Pekcan'ın ( tutuklu yargılanan personel şefi )  amacı, olayı üzerime yıkmaktır. Hakkımda söylediği tüm ifadeler yalandır… Grand Kartal Otel ve Kartal Otel'in teknik departmanı yoktur. Bu sezon ben, Kadir Çelik, Bahadır, Tahsin geldi ara sıra. Kartal Otel AŞ'nin personeli de bize destek oldu. Yangın paneline bakım yapmadık.”

Peki Özer’in itham ettiği Tahsin Pekcan kendisini nasıl savunmuş? Grand Kartal Oteli’nin sorumluluk alanı dışında olduğunu söyleyen Pekcan’a göre Grand Kartal ve Kartal Otellerinin teknik işlerinden 2 yıl öncesine kadar Hüseyin Özer ve Bayram Ütkü sorumluymuş.

Yerimizin kısıtlı olması hasebiyle bu haftalık bir de Gazelle Oteli’in Muhasebe Müdürü tutuklu sanık Kadir Özdemir’in ifadesinden bazı kısımlara bakalım.  “Yönetici değilim, bana yöneticiler tarafından dar kapsamlı vekaletname verildi. Borçlanma yapamam, bankadan para çekemem, araç alıp satamam. Bu nedenle otel yöneticisi değilim. Otel yönetiminden habersiz işlem yapamam. O nedenle yönetici olduğumu kabul etmiyorum. Grand Kartal Otel’e yılda birkaç kez giderim. Otele kafe açılacağı söylendi ve yangın ruhsatı alınması gerektiği söylendi. Ben de Emir Bey’e söyledim ve Bolu Belediyesi’ne müracaat ettim. Kafenin ismi yerine otelin ismini yazdım. Kafenin yabancı dilde bir adı vardı. Emir Aras, ‘Bizim 2007 yılından bu yana ruhsatımız var bizi niye denetliyorlar, bunu iptal edin’ dedi. Ahmet Demir'e ilettim o da ‘yeniden müracaat edilecek’ dedi. Emir Aras, ‘bizim 2007 yılından bu yana iş yeri açma ruhsatımız var. Biz bu eksiklikleri yapamayız’ dedi. Ahmet Demir'e de bu konuyu söyledim bana ‘iptal edin’ dedi. Bolu Belediyesi’ne tekrar kafe için denetim müracaatı yaptık. Bunu da Emir Aras'ın bilgisi ile yaptım. Benim denetlemeye katılma yetkim yoktu. Ben kendime ait muhasebe işlerini yaparım. 2 otelin maaşları bordrolarını düzenlerim. Çok yoğunum. Halit Ergül, kontrolün Emir Aras'ta olduğunu ve altında da Zeki Yılmaz olduğunu söylemiştir. Benim işim personel ve vergilerdir. Benim idari işim yoktur. Ben işçiyim, yönetim kurulu başkanı Halit Ergül'dür. Benim karar alma, imza atma yetkim yoktur ve imza atma yetkim yoktur. Ben tahliyemi talep ediyorum.”

Özdemir Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine şu önemli bilgileri de paylaştı:  “Otel çalışanlarına yangın eğitimi verilmedi. Tatbikat yapılmadı. İş güvenliği uzmanı yoktu. Ece Kayacan iş güvenliği uzmanı olarak Gazelle Otel'de çalıştı. Kübra Demir, iş güvenliği uzmanlığı olarak var mı bilmiyorum. Springler var mı yangın söndürme sistemleri var mı bilmiyorum. Yangından sonra havale ve EFT yapılıp hesapların boşaltılmasına ilişkin bilgim yok”

Evet yoğun bir tempoda günde nerede 12 saat çalışacak olan mahkeme heyetini zorlu bir mesai bekliyor. Benim ilk 2 günün ifadelerinden anladığım; evet ortada bir otel var ama sadece bina anlamında. Ancak bu otelin ne müdürü, ne teknik sorumluları, ne denetleyeni dahası ne de çalışanlarının kimler olduğu belli. Adeta sokaktan geçen biri kapıdan girip her yılın 3-4 ayı burada herhangi bir işi yapabilecekmiş gibi bir ortam var. Neredeyse yasalardaki ve yönetmeliklerdeki tüm boşluklar ve çelişkiler kullanılarak tasarlanmış bir kara düzenin resmi bu dava sonucunda ortaya çıkmış olacak. Peki ceza verilecek kimse bulunabilecek mi? İşte meselenin en can alıcı sorusu.

KAYNAK: Yeşil Giresun

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Mehmet A. KANCI yazıları