Rusya'nın Bir Numaralı İhraç Maddesi: Hibrit Savaş
- Telegram
Uluslararası gündem şu anda ABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail'e teslim olarak hazırladığı anlaşılan, içerisinde Filistinlilerin geleceğine dair hiçbir husus barındırmayan “ Gazze Planı” ile çalkalanıyor. Ancak ben bu hafta bu karmaşa içerisinde gözden kaçan, Rusya'nın giderek saldırgan bir yapı kazanan hibrit mücadelesinden bahsetmek istiyorum. Hibrit mücadele tabiri 2014 yılında Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sırasında uluslararası jeopolitik mücadelenin jargonuna girdi.
Sosyal medyada kara propagandayı, psikolojik harp tekniklerini, üzerinde rütbe ve bayrak işareti bulunmayan yeşil üniformalı kimliği belirsiz kişileri kullanarak Rusya bundan 11 yıl önce Kırım'ı bir oldu bitti ile işgal etti. Aynı dönemde, Rus istihbarat servisi GRU'nun ajanları da Avrupa çapında at koşturuyor, kah İngiltere'ye sığınmış eski ajanlarını öldürüyor, kah Ukrayna için mühimmat üreten Doğu Avrupa ülkelerinin fabrikalarını havaya uçuruyorlardı. 2022 yılının Şubat ayında Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ikinci perdesinin açılmasıyla beraber, Rusya'nın hibrit savaş tekniklerinde de yenilikler ortaya çıktı. Romanya, Bulgaristan ve birazdan bahsedeceğimiz Moldova gibi eski Doğu Bloku nüfuz alanındaki ülkelerdeki seçimleri hedef alan siber saldırılar devreye girdi. Ve son olarak taktik düzeyde savaş alanında büyük farklar yaratan silahlı ve silahsız dronlar da bu hibrit savaş metotlarının parçası haline geldi.
ALASKA'DAN SONRA NE OLDU?
Rusya'nın dronları kullanarak Avrupa'nın psikolojisi üzerinde başlattığı yıpratma harekatının ayrıntılarına girmeden önce 15 Ağustos tarihine dönelim. 30 Eylül günü ABD ordusunun generallerine hitap ederken 8 ayda 8 savaş bitirdiği iddiasını sallayan ABD Başkanı Trump, 15 Ağustos günü de Alaska'da Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmeye giderken, Ukrayna-Rusya Savaşı'nı bitireceğine emindi. “8 ayda 8 savaş bitirme” iddiası diyorum çünkü bahsi geçen ülkelerde çatışmalar ya daha ağırlamış olarak devam ediyor, ki bunun en çarpıcı örneği Kongo Demokratik Cumhuriyeti, ya da yeni bir çatışmanın başlaması için küçücük bir kıvılcım bekleniyor. Bunların örnekleri de Hindistan-Pakistan ve Kamboçya-Tayland arasında artan gerilim.
Trump'ın bitirdiğini iddia ettiği İran-İsrail savaşının ikinci raundu için sayılı günler kaldığı da gelişmeleri yakından takip eden herkesin malumu. 15 Aralık'ta Alaska'da düzenlenen zirve Trump'a göre o kadar olumlu geçmişti ki, Rusya'dan petrol alan ülkelere yönelik yürürlüğe girecek yaptırımları dahi erteledi. Akabinde 18 Ağustos Pazartesi günü Avrupalı liderleri Beyaz Saray'da karşısına dizerek, Rusya ile iyi geçinmeleri konusunda onlara ders verdi. Beyaz Saray'da bu gelişmenin yaşandığı günün gecesinde Rusya, Ukrayna'ya yönelik son 3 buçuk yılın en şiddetli saldırılarını başlattı. Yaklaşık bir buçuk aydır Rusya, Kiev başta olmak üzere Ukrayna'nın büyük kentlerine ortalama 700 çeşitli tipte füze ve kamikaze dron kullandığı en az 20 saldırı düzenledi. Ukrayna ise bunlara, Rusya'nın petrol rafinerilerinde hatırı sayılır hasar yaratacak saldırılarla yanıt verdi.
POLONYA'DAN DANİMARKA'YA KİMLİĞİ BELİRSİZ DRONLAR
9 Eylül tarihinde ise çatışma alanını Avrupa'ya taşıyabilecek ilk gelişme yaşandı. Rus dronları Polonya hava sahasını ihlale başladılar. Bu ihlali, 14 Eylül'de Romanya, 19 Eylül'de Estonya hava sahasının dronlar ve Rus savaş uçakları tarafından ihlali izledi. Avrupa, NATO anlaşmasının 5'inci maddesi uyarınca ABD'nin kendilerini savunmak için harekete geçip geçmeyeceğinin tereddüdünü yaşarken, Trump ittifakın Avrupalı ortaklarına askeri destek yerine akıl vermeyi tercih ediyordu: “Rus hava araçlarını düşürün”.
Birinci Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği'nin sivil yolcu uçaklarını hava sahası ihlali gerekçesiyle acımasızca düşürdüğü vakalar dikkate alındığında, Trump'ın tavsiyesini uygulanabilir bulmak mümkün. Ancak eylem gerçekleştikten sonra Trump'tan destek beklemek riskini tabii ki hiçbir Avrupalı lider almak istemedi. Baltık ülkeleri, Polonya ve Romanya istikametindeki dron operasyonlarının etkili bir karşılık görmemesi üzerine olsa gerek 22 Eylül Pazartesi günü bu defa kimliği belirsiz dronlar Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki havaalanı üzerinde görüldü. Havaalanı 4 saat boyunca trafiğe kapatıldı. İki gün sonra meçhul dronlar tekrar ortaya çıktı hedefleri bu defa yine Danimarka'nın Aalborg Havaalanıydı. Dronlar yalnızca Danimarka'daki sivil hava trafiğini akamete uğratmakla kalmadılar. F-16 ve F-35 uçaklarının bulunduğu Karup Hava Üssü başta olmak üzere NATO tesisleri üzerinde de uçuş yaptılar. Böylece Karadeniz'in neredeyse üçte ikisini ve Tuna Nehri deltasını güvensiz hale getiren Rus hibrit savaş metotları, Baltık Denizi ile Kuzey Denizi'ne de ihraç edilmiş oldu. Danimarka üzerinde uçan dronların, kamuoyu önünde paylaşılmamakla beraber sorumlusunun Rusya olduğu herkesin bildiği bir sır.
NEDEN DANİMARKA HEDEF ALINDI?
Danimarka'nın bu eylem için hedef alınması da tesadüf değil. Sizin bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ülkeler, Kopenhag'da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu 7'inci Zirvesini tamamlamış ya da tamamlamak üzere olacaklar. 2 Ekim Perşembe günü, zirvenin ikinci gün gündeminde Avrupa genelindeki güvenlik durumu, Ukrayna'ya verilecek destek ve yeni jeopolitik gerçeklikler karşısında Avrupa'nın nasıl daha güçlü ve güvenli hale getirileceği tartışılacak. İroniye bakın ki bu konuların konuşulacağı ülke henüz kendisini kimliği belirsiz dronlardan koruyamıyor. Yine de son bir gayretle İsveç, ABD ve hatta Ukrayna dronlara karşı savunma amaçlı sistemleri ve personeli Danimarka'ya sevk etti. Alman donanmasının Hamburg fırkateyni de Kopenhag kıyılarında görev yapacak. Zirve olaysız bir şekilde sona erse dahi, Kremlin'in Avrupa ile alay edeceği, hibrit muharebenin parçası olan yeni eylemlere hazırlıklı olmalıyız.
AVRUPA BİRLİĞİ MOLDOVA'DA RAHAT BİR NEFES ALDI
Gelelim Avrupa Birliği ile Rusya arasındaki hibrit mücadelenin bir başka alanına. Birinci Soğuk Savaş sürecinde SSCB'nin nüfuz alanında olan ülkeler, günümüzde Avrupa Birliği yanlısı siyasetçiler ile Rusya yanlısı siyasetçiler arasında er meydanına dönüşmüş durumda. 2024'te Bulgaristan ve Romanya seçimlerine Rusya'nın müdahale ettiğine dair iddiaların gölgesinde gerçekleşen 28 Eylül'de Moldova'da yapılan parlamento seçimi, bu ülkenin Rusya-Ukrayna Savaş alanına yakınlığı da dikkate alındığında büyük önem kazandı. Malum, Moldova'nın Transdinyester bölgesi barındırdığı Rus azınlık ve Rus askeri güçleri ile Karadeniz kıyısında potansiyel bir tehdit merkezine dönüşmüş durumda. Ağustos ayında Gagavuz Özerk bölgesi lideri Yevgenia Gutsul'un, bir Rus işadamı ile yasadışı mali ilişkiler yürüttüğü gerekçesiyle 7 yıl hapis cezasına çarptırılması seçimler öncesinde Moldova'da tansiyonu yükseltmişti.
Sandıktan çıkan sonuç ise Avrupa Birliği'ni en azından bir süreliğine rahatlattı. Liberal PAS partisi ( Eylem ve Dayanışma Partisi ) anketlerdeki beklentileri de aşarak oyların yüzde 50,03'ünü aldı. Böylece parlamentodaki 101 sandalyeden 55'ine sahip olarak hükümeti kurma imkanını elde ettiler. Rusya yanlısı Vatansever Blok ise yüzde 24,26 oy alarak parlamentoda 26 sandalyenin sahibi oldu.
Avrupa Birliği'nin NATO ile koşut şekilde nüfuz alanını Kafkaslara kadar uzatma gayreti Orta Avrupa, Balkanlar ve Kafkaslar'da hibrit savaşın daha da kızışmasını kaçınılmaz kılacak.

