Mehmet A. KANCI

Filistin Davası ne zaman kaybedildi? ABD'nin senaryosunda sona gelindi...

Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Uluslararası kamuoyu, 7 Ekim 2023'ten itibaren Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin bombalarla, mermilerle katledilmesini izliyordu. Son 1 aydır artık açlıktan kitlesel ölümleri saymaktayız. 

Sizin bu yazıyı okuduğunuz saatlerde muhtemelen bu sayı 150'si çocuk olmak üzere 400'e ulaşacak. Birleşmiş Milletler verilerine göre Eylül ayı sonunda Gazze'deki Filistin nüfusunun yaklaşık yüzde 30'u yani 600 binden fazla kişi mutlak kıtlıkla mücadele edecek hale gelecek. 

Bu dehşet verici manzara karşısında tüm dünyanın yanıtını bulamadığı bir soru var? 

Birinci Soğuk Savaş'ta kendisini zihinlere “özgür dünyanın savunucusu” olarak pazarlayan ABD, nasıl olup da bu yaşananlara göz yumuyor? 

Neden ABD yönetimi İsrail'i sınırlamak için hiçbir çaba harcamıyor? 

Dahası, bu katliamın sürmesi için kesintisiz silah ve mühimmat desteği sağlıyor? 

Bu soruların yanıtları için 19'uncu yüzyıla kadar dönebiliriz ama, İkinci Dünya Savaşı sonrasında İsrail devletinin kurulmasıyla beraber yaşanan bir başka vakanın üzerinde durmak istiyorum bu hafta. İsrail'in günümüzdeki politikalarının temelini atan Menahem Begin'in ABD ziyareti ve bu ziyarete karşı çıkan Albert Einstein başta olmak üzere ABD'de yaşayan yahudi bilim insanları ve aydınların yazdığı mektuptan bazı bölümleri sizlerle paylaşacağım.

Mektup, 1977-1983 yılları arasında İsrail Başbakanlığı görevinde bulunacak olan Menahem Begin'in, henüz siyasi kariyerinin başında 1948'de ABD'deki Siyonist çevrelerden destek almak için yaptığı ziyaret üzerine yazılmıştır. 

Menahem Begin'in 1982 yılında İsrail ordusuna Lübnan'ı işgal emrini verdiğini bir kenara not ediniz. Bu işgal, sırasında bir başka soykırımcı Ariel Şaron, İsrail ordusunu komuta ediyordu. 

Beyrut'ta Hristiyan Falanjist milislerin işbirliğiyle İsrail ordusu Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında yüzlerce sivil Filistinliyi katletti. Bu katliamlarla ilgili olarak kimsenin yargılanmadığını söylemeye herhalde gerek yok. 

İşte, Sabra ve Şatilla katliamlarını gerçekleştiren siyasi anlayışın temelini atan Begin, 1948 yılında kurduğu Herut (Özgürlük) Partisi'ne mali destek sağlamak için ABD'yi ziyaret ediyordu. 

Şimdi 4 Aralık 1948 New York Times gazetesinde Albert Einstein ve 27 arkadaşının imzasıyla yayımlanan mektuptan bölümler:

“Zamanımızın en kaygı verici olaylarından biri yeni kurulmuş olan İsrail devletinde, “Herut” (Özgürlük Partisi) adı altıda bir siyasi partinin ortaya çıkmış olmasıdır. 

Bu parti, örgüt yapısı, uyguladığı yöntemler, siyasi felsefesi ve toplumsal yaklaşımıyla Nazi ve faşist partilere benzemektedir. 

Bu parti Filistin'deki İrgun adlı terörist sağcı şovenist bir yeraltı örgütünün uzantısı olarak kurulmuştur. 

Bu partinin lideri Menahem Begin'in ABD'ye halihazırda yaptığı ziyaretin çok iyi hesaplanmış amacı, yaklaşmakta olan İsrail genel seçimlerinde partisinin Amerikan desteğini almış olduğu izlenimini vermek ve ABD'deki Siyonistlerle siyasal bağları güçlendirmektir.

… Begin'in partisinin halka yapmış olduğu açıklamalar asla onun gerçek karakterinin göstergesi olamaz. 

Onlar şimdi özgürlükten, demokrasiden ve anti-emperyalizmden söz ediyorlar. Oysa yakın zamana kadar açıkça faşist devlet doktrinini anlatıyorlardı. 

Bu terörist parti, eylemleriyle kendini ele vermektedir. Geçmişte yaptıklarına bakarak gelecekte neler yapacaklarını tahmin edebiliriz. Şok edici bir örnek olarak onların bir Arap kasabası olan Deyr Yasin'de yapmış olduklarını gösterebiliriz. 

Anayollardan uzak Yahudi topraklarla çevrili bu kasaba, çatışmalara karışmamış hatta burayı kendilerine üs yapmak isteyen Arap çetelerini kasaba halkı geri püskürtmüştü. 9 Nisan günü askeri bir hedefi olmayan bu barış içindeki kasabaya Siyonist terörist çeteler saldırdılar, kasabalıların neredeyse tamamını öldürdüler, 240 erkek, kadın ve çocuğu katlettiler ve öldürmedikleri birkaç kasabalıyı Kudüs'ün caddelerinde tutsaklar olarak dolaştırdılar. 

Bu teröristler eylemlerinden utanç duyacaklarına işledikleri katliamı gururla ve geniş bir biçimde dünyaya ilan ettiler. Ülkedeki tüm yabancı gazetecileri, ceset yığınlarını izlemeye ve Deyr Yasin'in harap olmuş halini görmeye davet ettiler. Deyr Yasin Katliamı, Menahem Begin'in Özgürlük Partisi'nin karakterini ve eylemlerini gösteren bir örnektir… 

İrgun ve Stern adlı terörist gruplar Filistin'deki Yahudi topluluğuna da tam bir terör dönemi yaşattılar. Kendileri aleyhinde konuşan Yahudi öğretmenleri dövdüler, çocuklarının bu örgüte katılmasına engel olan Yahudileri kurşunladılar… 

Menahem Begin'in partisinin göçmenlerin Filistin'e yerleştirilmesindeki katkıları aslında çok azdır ve asıl çabaları faşist yandaşlarını İsrail'e yerleştirmek için göstermişlerdir. Amerikan siyonizminin üst düzey liderlerinin, Begin'in kampanyasına karşı çıkmayı reddetmeleri ve Begin'i desteklemenin İsrail'e vereceği zararları kendi toplumlarına açıklamaktan geri durmaları, trajedinin ötesinde bir olaydır.”

İşte, 1948 yılında Filistin topraklarına musallat olan Siyonist terörizm ile ABD siyonizmi arasında kurulan köprünün temelleri. 

Gazze Şeridi'nde bugün gerçekleştirilen katliamlar bu temeller üzerinde yükselmekte ve Trump'ın gücü ülkesindeki Siyonist lobiyi kontrol altına almaya yetmemektedir. 2000'li yılların başında ABD'de, İsrail siyonizmine destek veren evanjelist nüfusun 50 milyon civarında olduğu tahmin ediliyordu. 

Yani bugün Trump'ın seçmen kitlesinin neredeyse tamamı, Gazze Şeridi'ndekileri insan olarak kabul etmeyen Netanyahu ve hükümeti ile aynı fikir düzeyinde hareket ediyor. Dahası, Filistin topraklarında bir kıyamet bekleyen zihniyetle tüm Ortadoğu ve dünya sınanmakta.

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Mehmet A. KANCI yazıları