Mehmet A. KANCI

Güneyden Kuzeye Yüksek Tansiyon

Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

2025 yılının ikinci yarısında ülkemizin çevresindeki çatışmaların şiddetini kaybedeceği, dahası barış ikliminin hakim olacağına dair umutlarımızı 2026 yılına ertelememiz gerektiğini anlatan gelişmeler yaşıyoruz. 22 Mayıs tarihindeki makalemde “İran ile Nafile Müzakereler” başlığı altında sizlere, İran'ın nükleer programına ilişkin Washington ile Tahran arasında yürütülen müzakerelerin yokuşa sürüldüğünü aktarmıştım. 

Geride bıraktığımız hafta Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın yönetim kuruluna üye 35 ülke ile paylaşılan İran raporu endişelerimi haklı çıkartan unsurlar içeriyor. Ancak nedense uluslararası kamuoyu sessiz kalmak bir yana mezarlıktan geçerken ıslık çalan adam rolüne büründü. Oysa Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı denetçilerinin Irak'taki her hareketleri ya da hazırladıkları rapor bundan 30 yıl önce ya bir kriz konusu oluyor ya da her an bir askeri müdahale ihtimalini gündeme taşıyordu. Ancak anlaşılan, Trump yönetimi en azından “şimdilik kaydıyla” Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın son raporundaki bulguları, uygun bir zamanda kullanmak üzere buzluğa kaldırdı. Ancak yeni bir krizin fitilinin ateşlenmesi için ajansın 9 Haziran tarihinde gündeme getireceği karar taslağı dahi yeterli olacaktır. 

Peki bu rapor, yaz mevsimini olduğundan daha sıcak geçirmemize neden olabilecek hangi kritik unsurları içeriyor? Öncelikle İran'ın Veramin, Lavizan-Shian ve Turquzabad'daki tesislerinde gizli nükleer çalışmalar yapıldığı iddiasına yer veriliyor. Dahası, bu tesislerdeki içeriği gizlenen nükleer çalışmalarda kullanılan materyalin de “beyan edilmemiş nükleer materyal” olduğuna dikkat çekiliyor. Alarm zillerini çaldıran bir diğer husus ise İran'ın elindeki yüzde 60 zenginleştirilmiş uranyum stokunun 408,6 kilograma ulaştığının tespit edilmiş olması. Bu miktarda zenginleştirilmiş uranyuma sahip bir ülke, gerekli tetik mekanizması teknolojisini de elde etmiş ise, ABD'nin 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı tipte 9 nükleer bomba yapabilir. Ya da 5 kilometre çapında bir alanı tamamen yok edecek 20'den fazla taktik nükleer silah imalatı için de bu miktarda zenginleştirilmiş uranyum yeterli olacaktır. 

İsrail, rapordan basına sızan bu bilgileri kendi lehine dolaşıma sokmakta gecikmedi. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, İran'ın gizli nükleer silah programını tamamlamaya kararlı olduğu öne sürülerek, bunun durdurulması gerektiği ifade edildi. Ancak İsrail'in, İran'ın vurulmasına yönelik arzusu şimdilik ABD'nin diplomasi engeline takılmış durumda. 

ABD Başkanı Trump, Nisan ayında Beyaz Saray'a davet ettiği Netanyahu'ya net bir şekilde tek taraflı eylemlerden kaçınması uyarısında bulunmuştu, dahası Beyaz Saray'a yakın kaynaklara göre Trump, İran'a yönelik olası bir saldırı planlaması için ABD ordusunun İsrail ile koordinasyon halinde olmaması için de talimat verdi. Ancak Umman ve İtalya'nın desteğiyle ABD ile İran arasında yürütülen müzakerelerde “uranyum zenginleştirme” meselesinin nasıl çözüleceğine dair sorular yanıtlanamıyor.

ABD, 2015 yılındakine benzer bir anlaşma ile İran adına uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yürütecek ülkelerden oluşacak bir konsorsiyum kurulmasını istiyor. Bu konsorsiyum İran'ın nükleer enerji için ihtiyaç duyduğu yüzde 3,67 seviyesinde zenginleştirilmiş uranyumu temin edecek ve İran topraklarındaki tüm uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durduracak. Ancak İran'da dini lider Ayetullah Ali Hamaney'den başlayarak tüm yönetim kadrosu, ABD'nin getirdiği tekliflerin ulusal çıkarları ile çeliştiği kanaatinde. Özellikle uranyum zenginleştirme faaliyetinin İran tarafından sürdürülmesi Tahran tarafından kırmızı çizgi olarak kabul ediliyor. Gidişat 9 Haziran'dan sonra Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın İran hakkında alacağı karara bağlı olarak İran Körfezi sularının daha da ısınacağına işaret ediyor.

KARADENİZ'E İLGİ PATLAMASI

Gelelim Karadeniz sularının durumuna. Ukrayna 1 Haziran'da Rusya'nın stratejik bombardıman uçakları filosuna düzenlediği dron saldırısından sonra insansız savaş araçları alanındaki kabiliyetini bir de denizde gösterme ihtiyacı duydu.

İstanbul'daki müzakerelerden bir gün sonra, 3 Haziran'da Kırım ile Rusya anakarasını birbirlerine bağlayan Kerç Köprüsü'ne saldırı düzenlendi. Köprü ayaklarına su altı dronları ile ulaştırıldığı tahmin edilen bin 100 kilogram patlayıcı sabaha karşı ateşlendi. Patlama köprüye belirgin bir zarar vermedi. Bu, Kerç köprüsüne Ukrayna tarafından düzenlenen üçüncü saldırı oldu. 

Ukrayna istihbaratı 2022 yılında patlayıcı yüklü bir TIR'ı köprü üzerinde uzaktan kumanda ile patlatmış, 2023 yılında ise bir su üstü dronu ile saldırı düzenlemişti. Karadeniz'de bu saldırılar düzenlenmeden hemen önce ise Ukrayna'nın liman kenti Odesa dikkat çekici bir organizasyona ev sahipliği yaptı. 

İkinci Karadeniz Güvenlik Forumu adı altında düzenlenen organizasyonun iki konuğunu hatırlamakta fayda var. 

Bunlardan biri birinci Trump döneminin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, diğeri ise 2019 ile 2023 yılları arasında İngiltere Savunma Bakanlığı görevinde bulunan Ben Wallace idi. 

Pompeo ve Wallace'ın Rusya-Ukrayna savaşının 2022 yılında ikinci perdesinin açılmasına yaptıkları katkılar unutulamaz. 

Dahası bu ikili NATO'nun Karadeniz'deki varlığının artması ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin hilafına bir takım uygulamaların mümkün olması için de bir hayli çaba harcamışlardı. Odesa'da eski dostları buluşturan toplantı sırasında Radio Free Europe'ta yer alan haberi de bir kenara not edelim. 

Avrupa Birliği, olası bir ateşkes halinde Ukrayna'ya destek olmak için Karadeniz'i uzaydan, deniz tabanına kadar gözleyecek bir sistem kurmaya hazırmış. Karadeniz'e yönelik bu ilgi patlamasının nereye varacağını da herhalde 2025 yılının ikinci yarısında daha net görme imkanımız olacaktır.

KAYNAK: Yeşil Giresun 

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Mehmet A. KANCI yazıları