Esra TANRIVERDİ

Evli Kalalım Ama Sevişmeyelim: Yeni Erkek Modeli”

Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit
A- A+ Paylaş

Danışan koltuğuna oturan pek çok kadın artık aynı cümleyle başlıyor anlatmaya:

“Eşim yıllardır bana dokunmuyor. Aynı yataktayız ama kardeş gibiyiz.

Hem cinsellik yok hem değer yok.

Beni kadın olarak da insan olarak da yok sayıyor.”

Kimisi 35 yaşında, kimisi 45. Kimisi çocuk doğurduktan sonra uzaklaşılmış, kimisi hiç doğurmamış ama yine de “yetersiz” bulunmuş. Kadının bedeni zamanla yaşlanırmış, kilo alırmış, çekiciliği azalırmış… Bahaneler hep hazır.

Ama erkek hâlâ kendini 25 yaşında sanıyor.

Bu sadece tensel bir uzaklık değil.

Bu; kadını hem arzularından hem de aklından dolayı küçümseyen, onu hayatının merkezine değil yanına koyan bir zihniyetin dışavurumu.

Kadını sadece “anne”, “eş”, “ev işlerinden sorumlu kişi” olarak tanımlayan,

ama onun düşüncesine, gelişimine, duygusuna alan açmayan erkeklerin hikâyesi bu.

Yalnızca Dokunmuyor Değil, Küçümsüyor da…

Kadınlar anlatıyor:

“Fikrimi söylediğimde susmamı istiyor. Bilgisiz olduğumu ima ediyor.”

“Sanki ben sadece evin hizmetçisiyim ne düşündüğüm ne hissettiğim önemli değil.”

Bu kadınlar sevgi beklerken, eleştiriyle karşılaşıyor.

Temas beklerken, susuşla yüzleşiyor.

Gelişmek istedikçe, bastırılıyorlar.

Ve ne yazık ki bunu yaşayan pek çok kadın hâlâ “Acaba bende mi eksik bir şey var?” diye kendini sorguluyor.

Bu, Evlilik İçinde Bir Duygusal Terk Ediliştir

Bedenine dokunulmayan, fikri dinlenmeyen, sesi duyulmayan kadınlar…

Evlilik içinde her gün biraz daha yalnızlaşıyor.

Erkek dışarıda başka hayatlar kurarken, kadın evin içinde iffetle, sabırla, sessizlikle yaşamaya çalışıyor.

Ama bu suskunluk bir gün ağırlaşıyor.

Çünkü:

📌 Fiziksel temas bir ihtiyaçtır.

📌 Zihinsel eşitlik bir haktır.

📌 Görülmek ve değer görmek, kadını var eden en temel duygudur.

Ve En Sarsıcı Olan Ne Biliyor Musunuz?

Erkek, karısını artık yeterli görmüyor.

Ne bedeni cazip geliyor ne aklı saygı uyandırıyor.

Ama bu evliliği bitirmiyor da…

Çünkü düzeni bozulmasın istiyor.

Konfor alanı sarsılmasın.

Toplum “boşandı” demesin…

Ve kadın?

Ne sevilmiş hissediyor ne de yaşamda bir ortağı varmış gibi.

Ama yine de sadık.

Sadakatle yan yana oturuyor, temas bekliyor, sevgi umuyor.

Psikolojik Açıdan Bu Durumun Adı Şudur:

Duygusal İhmal + Aşağılama = Kadında Derin Travma

Kadın zamanla:

Kendini yetersiz hisseder.
Cinsellikten soğur.
İçine kapanır, utanç geliştirir.
Toplumda değersizleştirilmiş rollerine sıkışır.
Kendi sesine bile yabancılaşır.

Ve en tehlikelisi:

Bunun normal olduğunu sanmaya başlar.

Eşini küçümseyen, onun fikrine değer vermeyen, dokunmayan, onu kadın olarak görmeyen bir erkek:

Evli değil, yalnızdır. Çünkü yanında duran kadının sadece varlığına değil, özüne de kördür.

Kadınlar artık sadece sabreden, bekleyen, kendini suçlayan olmamalı.

Yalnız kalmamak için kendini yok saymamalı.

Ve en önemlisi:

Yetersiz değilsin. Eksik olan sen değilsin. Geri duran, temastan kaçan, gelişmeyen o.

Birlikte yaşamak, sadece aynı evde olmak değildir. Birbirini görmek, duymak, hissetmek gerekir.

Ve bir kadın hem dokunulmuyorsa hem de değersiz görülüyorsa…

O evlilikte yok edilmiştir.

Bir kadının bedeni yalnız kaldığında, ruhu da yalnızlaşır.

Bir evlilikte yıllarca temas yoksa, o evlilik çoktan duygusal boşanmayı yaşamıştır.

Ve unutmayın:

Dokunulmayan kadın, bir gün kendini hatırlar.

Ve giden o olur…

Bir yanıt yazın

Yanıt yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Esra TANRIVERDİ yazıları